Basının güzide temsilcileri,
Mübarek Ramazan Bayramın üçüncü gününde İslamofobiye dayalı sıradaki saldırganlık ve şiddet içeren eylem yapıldı. Saldırı son derece küstahça, ahlaksızca ve yüzsüzce yapıldı. Daha üzücü olan da saldırının genç kızlar tarafından bir çaresiz ve savunmasız aileye karşı kozmopolit bir Avrupa şehri olan Sofya'nın merkezinde yapılmasıdır. Tüm bunlar, onların asırlarca Balkan haklarının milli kıyafetlerinin bir parçası olan başörtüsü taşıdıkları için yapıldı. Bulgaristan Müslümanlarından başka farklı dini inançlara sahip diğer tüm normal vatandaşlarda da tiksinti uyandıran ve şok yaratan bu tür insanlık dışı bir eylem son derece üzücüdür.
Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü İslam'a karşı nefrete dayalı bu faşist şiddet eylemini şiddetle kınıyor. Bu suçun sorumluluğunu doğrudan siyasi, ekonomik ve mali çıkarlar elde etmek için vatanımızda etnik ve dini nefreti körükleyen siyasetçiler, siyasi oluşumlar, medyalar, gazeteciler, bilim adamları taşıyorlar. Altı yıl önce Sofya'daki tek caminin önünde namaz kılanlara saldıran ve namazlıkları yakanların cezalandırılmaması bu sonucu doğurdu. Bu hakaret muhtemelen popülist milliyetçi bir şahsın etnik politikadan sorumlu Başbakanlığa bağlı organın başkanı olmasıyla da bağlıdır. Aşırı milliyetçilerin sınırda yaşlı kadınları yere itebildiği toplumsal bir ortamda İslamofobik saldırıları doğal bir sonuçtur. Başmüftülüğün sayısız ihbarları ve uyarılarına rağmen bu tür birçok eylem yapıldı. 27 Haziran 2017 tarihinde Bulgaristan'ın tarihinde kara bir leke olarak kalacaktır ve devletin Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı yolunda bir engel olacaktır. Bu saldırı bir holiganlık eylemi değildir, devletin dur demesi gerektiği çok üzücü bir olaydır!
Devletin ve yetkili kurumların Bulgaristan'da İslamofobik dalgasının ortadan kaldırılmasına yönelik yeterli ve somut kararlar almadığı takdirde ülkedeki Müslüman topluluğu tüm vatandaşların zarar göreceği etnik çatışmaya yol açmasından ciddi endişe etmektedir. Bu tür bir şey artık Balkanlarda yaşandı, fakat Başmüftülük bu tür bir senaryoda yer almayacak ve şimdiye kadar olduğu gibi ileride de Bulgaristan halkının refahı ve iyiliği için çalışacaktır.
Başmüftülük olarak ilk önce Bulgaristan toplumunu popülist milliyetçiliğin ve İslamofobinin yükselmesine karşı çıkmaya çağırıyoruz. Tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, basın kuruluşlarının, gazetecilerin, bilim adamlarının ve vatandaşların, Müslüman topluluğunun da bir parçası olduğu Bulgaristan halkının kapıldığı bu saldırganlığın son verilmesi için çaba sarf edeceklerine inanıyoruz. AB değerleri ve demokratik normlardan uzaklaşmamız, farklı dini ve etnik gruplar arasındaki mesafenin artmasına yol açacaktır. Eğer Avrupa ülkeleri ve Bulgaristan büyük ve güçlü birer ülke olmak isterlerse, diğer segregasyonlara karşı mücadele ettiği gibi İslamofobiye karşı da mücadele etmelidirler.
Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü