Bulgaristan'da 1989 yılında kansız darbeyle sona eren komünizm döneminin sonunda Türk ve Müslüman azınlığına karşı yürütülen asimilasyon kampanyasının kanlı izleri halen unutulmuyor.
Eski Sovyetler Birliği'nin (SSCB) Kızıl Ordusu'nun 1944 yılında Bulgaristan'ı işgal ederek getirdiği 45 yıllık komünist rejim, isimlerini, inançlarını, ibadetlerini, örf ve adetlerini yasakladığı Türk ve Müslümanları asimile etmeye çalışırken kendi sonunu belirledi.
Ülkede 33 yıl önce Türk ve Müslümanlara yaşatılan baskı ve zulmün açtığı yara hala kapanmıyor. Devrik Diktatör Todor Jivkov'un Moskova'ya yaranmak üzere giriştiği "Soya Doğuş" politikası, Bulgaristan'daki Türk ve Müslümanların onurunu ve cesaretini kıramamış, diktatörün devrilmesiyle sonuçlanmıştı.
Türk ve Müslümanların Bulgaristan'da rejime karşı barışçıl direnişlerine ordu ve polisin kanlı müdahalesinin üzerinden 33 yıl geçti. Direnişinde çok sayıda kurban veren, zorla Türkiye'ye gönderilen yüz binlerce insanın yüreğinde açılan yara ise hala tazeliğini koruyor.
Bugün 4'lü iktidar koalisyonunun üyesi komünist kökenli Bulgaristan Sosyalist Partisinin (BSP), 32 yıllık çok partili demokratik dönemde sürekli siyasette kilit rol oynaması nedeniyle asimilasyon kampanyasının suçluları hala ceza almadı.
Bulgaristan'da komünizm döneminin mezarını kazan Türk ve Müslümanların direnişlerini anlatan muhalefetteki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Partisi Genel Başkanı Mustafa Karadayı, bu direnişi, "Bulgaristan'a demokrasiyi getiren Türk ve Müslümanlar, demokrasiyi savunma nöbetine devam ediyor." sözleriyle değerlendirdi.
Bundan 33 yıl önce Mayıs 1989'da Bulgaristan'ın kuzeydoğusunda Kaolinovo Belediyesine bağlı Pristoe köyünde özgürlükçü ve silahsız barışçıl protestoların başladığını hatırlatan Karadayı, Bulgar komünistlerin asimilasyon girişimlerinin, 1964'te, 1971-1973 yıllarında, 1982'de, 1984-1985 döneminde yapıldığını, zulümlerin 1989 yılında zirveye ulaştığını anlattı.
Karadayı, "1985 yılında Bulgaristan'da HÖH'ün bugünkü Fahri Başkanı Ahmet Doğan'ın liderliğinde Türk ve Müslümanların direnişi için gizli bir örgüt kuruldu. Maalesef 200 kişilik bu gizli örgütünün liderleri olan 32 kişi tutuklanıp hapse atıldı. Ancak onlar mücadeleyi hapisten de devam ettiler ve 1989 yılında Bulgaristan'ın kuzeydoğusunda başlayan ilk protestoları onlar hazırladılar. Bu protestolar, Bulgaristan'ın komünist rejimini devirdi, ülkeye demokrasiyi ve özgürlüğü getirdiler." dedi.
Mustafa Karadayı, o dönem şehit olan Türklerin, siyasi mağdurların, Bulgaristan demokrasisinin kahramanları olduğunu vurgulayarak "İsimlerini, Bulgaristan demokrasisinin temellerinde bıraktılar. Şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun. Gazilerimizden de Allah razı olsun." diye konuştu.
Bulgaristan'da demokrasi sürecinde 32 yıldır kilit rol oynayan ve üyelerinin çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu, bugün muhalefette olan HÖH'ün 1990 yılında kurulduğunu hatırlatan Karadayı, "Hala HÖH bayrağı altında bir birliğimiz, bir gücümüz var. 1990 yılından bu yana sayın Ahmet Doğan'n sayesinde, Bulgaristan'da 'birlik siyaseti' olarak kavramlaştırdığımız bir politika yürütüyoruz. Farklı oldukları için öz kimliğini savunurken zorluk çekenlere destek veriyoruz. Böyle bir birliktelik içinde hep beraber 'Bulgaristan'ın geleceğini inşa edelim' diyoruz. Biz, demokrasi yolunda 33 yıl yürüdük, Bulgaristan'da demokrasiyi koruduk, nöbetimize de devam edeceğiz. Siyasi felsefemiz barış ve birliktir. Misyonumuz da Bulgaristan'ın bütünlüğü korumak ve bu ülkede eşit haklarla yaşamaktır." ifadelerini kullandı.
1944 yılında iktidara gelen komünistler, Bulgaristan'daki Makedon, Karakaçan, Roman azınlıkları asimile etmeye başlarken, en acımasız politikayı Türk ve Müslümanlara karşı uyguladı.
Bulgaristan'ın kuzeydoğusunda Kaolinovo bölgesinde 30 bin kişinin katılımıyla 19-27 Mayıs 1989 tarihlerinde "Mayıs Olayları" ile rejime karşı direniş hareketi başladı. Barışçıl ve silahsız protestoculara, Bulgar milislerin ateş açması sonucu 9 kişi öldü, yüzlerce gösterici gözaltına alındı.
Diktatör Jivkov, 29 Mayıs'ta Bulgar Ulusal Televizyonunda yayınlanan konuşmasında, Türkiye'den sınırlarını açmasını, Bulgaristan'da "istenmeyen kişi" ilan edilen binlerce Türk ve Müslümanı kabul etmesini istedi.
Türkiye'nin kapılarını açması sonucu Bulgaristan'daki malın mülkünü bırakan ve isimlerini Bulgar adlarıyla değiştirmeyi reddeden 400 bine yakın Müslüman, aileleriyle göç etti.
O dönemde nüfusu 8 milyon olan Bulgaristan'da kalan 850 bini aşkın Müslümanın isimleri ise zorla değiştirildi.
Direnişlerinde "Hasan, İvan olamaz" sloganını benimseyen Bulgaristan'daki Müslümanlar, 1991 yılında yaşananların sorumlularına dava açtı.
Hala süren davada eski diktatör Jivkov, eski İçişleri Bakanı Dimitar Stoyanov, eski Dışişleri Bakanı Petar Mladenov ve eski Başbakan Georgi Atanasov sanık gösterildi. Bugün bu sanıkların hiçbiri hayatta değil.
Bulgaristan'ın yakın tarihinde en karanlık sayfaları yazan Rusya yanlısı komünistler, asimilasyon kampanyasının kurbanlarının haklarını aradığı davasının ilerlemesine engeller getiriyor. Komünist geçmişiyle övünen BSP, tarihte binlerce masum insanın ölümüne neden olan vahşet nedeniyle pişmanlık duyulduğuna dair bugüne kadar herhangi bir açıklama yapmadı.
Davayla ilgili Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere göç eden 130'u aşkın görgü tanığının ifadelerinin alınmasını istenmiş, ancak bazı tanıkların bulunamaması nedeniyle dava süreci uzamıştı.
Ana dava kapsamında farklı iddialarla bazı sanıklar, açtıkları küçük çaplı tazminat davalarını kazanmıştı.
11 Ocak 2012 tarihinde Bulgaristan parlamentosunun kabul ettiği bir bildiride milletvekilleri, "1989 yılında 360 bini aşkın Bulgaristan vatandaşının sınır dışı edilmesini 'etnik temizlik girişimi' olarak tanımlıyoruz." ifadesini kullanmıştı.
Komünistlerin zulümleri sonucu hayatları kararan binlerce kişi ülkede hala adaletin yerini bulmasını bekliyor.