Müzekki Ahmet: "Türk Kültürünü yaşatmaya devam edeceğiz"



Çarşamba, 29 Ekim 2014

Müzekki Ahmet: Bulgaristan Türklerinin başkenti Kırcaali'de faaliyet sürdüren Ömer Lütfi Kültür Derneği Müdürü ve Kırcaali Haber gazetesi sahibi Müzekki Ahmet ile 25 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirilen söyleşiyi okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.

- Müzekki Ahmet Bey kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?

- Evet, ben Müzekki Ahmet. 1967 yılında Kırcaali'nin Tozçalı köyünde doğdum. Yaklaşık kırk yıldır Kırcaali'de yaşıyorum. Totaliter rejim döneminde kapatılmış olan Ömer Lütfi Türk Kültür Derneği'ni 1993 yılında yeniden faaliyete geçirdik. Derneğin kurucu başkanıyım ve günümüzde de dernek müdürü olarak görev yapıyorum.

- Ömer Lütfi Kültür Derneği'nin faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?

- Derneğimiz Bulgaristan'da ve özellikle Kırcaaali havalisinde yaşayan Türklerin kültürünü, geleneklerini yaşatmak ve aynı zamanda da yeni nesil gençlerimize onları aktarmayı ve öğretmeyi amaçlıyor. Bununla ilgili derneğimizde üç farklı yaş grubundan folklor ekiplerimiz ve müzik gruplarımız var. Genellikle Türk halk oyunları, türkülerini burada yaşatmaya devam ediyoruz. Ekiplerimiz 10 yaş altı, 10-14 yaş arası ve büyükler dediğimiz 14 yaş ve üstü Kırcaali folklor ekibinden oluşuyor. Daha fazla gençlerimiz bu ekipte yer almakta. Kırcaali Türk folklor ekibi şu ana kadar yaklaşık 60 uluslararası festivale katılmış ve oralardan çeşitli ödüller almış, her zaman Bulgaristan Türklerini başarıyla temsil etmiştir. Aynı zamanda Bulgaristan genelinde de çeşitli etkinliklerde her zaman görev almıştır. Derneğimiz 1997 yılından itibaren iki yılda bir düzenlenen Balkan Türk Folklor Festivalini Kırcaali'de organize etmektedir. Bütün Balkanlarda yaşayan Türk kardeşlerimizin folklor ekipleri buraya gelip Balkanlarda Türklüğün yaşadığını bütün dünyaya göstermektedir. Son festivalimize 7 ülkeden (Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Romanya, Bosna Hersek, Bulgaristan) Türk folklor ekipleri katıldı. Gelecek yıl 9.'sunu düzenleyeceğiz. İnşallah daha büyük bir etkinlik yapmayı hedefliyoruz. Bulgaristan'da son zamanlarda hızla azalmakta olan yazarlarımız, çizerlerimizin Kırcaali'de Recep Küpçü ismini taşıyan yaklaşık 35 üyesi bulunan bir merkezleri var. Yazarlarımız kendi kitaplarını, şiirlerini yayınlamakta ve biz de derneğimizde bunların tanıtımına katkı vermekteyiz. Bulgaristan'da Türkçe çıkarılan bir yayın, kitap, dergi, gazete bizler için çok önemli. Yeni bir kitap doğduğunda bizim gözbebeğimiz oluyor, kendi çocuğumuzmuş gibi üzerine titriyoruz. Örneğin bu ayın 30'unda şairlerimizden Haşim Semerci'nin yeni şiir kitabının tanıtımını yapacağız. En önemlisi derneğimiz bünyesinde Bulgaristan'daki en çok Türkçe kitaba sahip olan bir kütüphanemiz var. Kütüphanemizde yaklaşık 10-12 bin kitap var ve bunların 6-7 bini Türkçe. Kitapların çoğu derneğimize çeşitli kuruluşlar, Türk Başkonsolosluğu ve Edirne Valiliğimiz tarafından bağışlandı. Ayrıca totaliter rejim döneminden kalan 1984-89 yılları arasında yakılmamış, bir yerlerde saklanmış olan 250-300 kadar Bulgaristan yazarlarının kitapları da kütüphanemizde mevcut. Derneğimizin faaliyetlerini yoğun tutmaya gayret ediyor özellikle gençlerimiz için kurslar düzenliyoruz.

- Peki Müzekki Bey, Bulgaristan'da Türk Kültür Derneği yöneticisi ya da dernek üyesi olmanın ne gibi zorlukları var ya da var mı?

- Evet, maalesef Bulgaristan'da 500 yıl Osmanlı Devleti içerisinde yaşamaları sırasında sözde yaşanan bazı olaylardan doğan bir Türk düşmanlığı söz konusu. Bu tabi nereden ileri geliyor? 25 yıldır demokrasideyiz, fakat Bulgaristan'da okullarda okutulan tarih kitaplarında maalesef çocuklarımız Türk düşmanlığı üzerine kurulu metinlerle büyümekteler. Türkler astı, Türkler kesti, şunu yaptılar, bunu yaptılar tüm kitaplarda çocuklara bunlar anlatılıyor maalesef. Bu Türk düşmanlığı ile büyüyen gençler artık Bulgaristan vatandaşı olan Türklere bir yabancı, bir düşman gözü ile bakıyor. Derneğimize de çeşitli devlet organları tarafından ardı kesilmez denetlemeler ve çeşitli psikolojik baskılar da yapılıyor ama biz bunlara hiçbir zaman baş eğmiyor, hak bildiğimiz yolda Bulgaristan yasalarına saygılı bir şekilde yürümeye devam ediyoruz. Yaşayan bir halkın kültürünü geliştirmek demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde bile suç olamaz. Ama Bulgaristan'da bizler bir tehdit olarak görülmeye devam ediliyoruz. Türk kültürünü yaşatmaya çabalamak Bulgaristan'a bir tehdit olamaz. Bizler her zaman Bulgaristan Türklerinin folklorunun ve kültürünün Bulgaristan genelinin bir parçası olduğunu vurguluyoruz. Bizim atalarımız yüz yıllarca bu topraklarda yaşamış, dolayısıyla bizler kültürümüzü bu topraklarda yaşatmaya devam edeceğiz.

- Bildiğiniz gibi 1989'da totaliter rejim devrildi ve Bulgaristan demokrasiyle tanıştı. 1989'dan bu güne demokrasi rejimi Bulgaristan'da özümsenebildi mi, neler söylersiniz?

- Bulgaristan'a demokrasi gelmeden beş yıl öncesi Türklere büyük zulümler, eziyetler yapılmaya başlandı. Adeta kültürel soykırıma maruz kaldık: Türkçe yer adlarının ve Türk kişi adlarının zorla Bulgar adlarıyla değiştirilmesi, türlü türlü yasaklar vb. Zaten demokrasinin gelmesine de sebep olan buradaki Türklerin, Mayıs olayları dediğimiz Cebel'den başlayarak ülke geneline yayılan ayaklanmaları olmuştur. Avrupa'da da başlayan değişimle Todor Jivkov istifa etti ve totaliter rejim son buldu, Bulgaristan demokrasiyle tanıştı. Artık herkesin seçme ve seçilme hakkı oldu. Türklerin de Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) adlı bir siyasi partisi oldu, milletvekilleri ve bakan olanlar çıktı. Yüksek düzey devlet görevlisi, vali olmaya başlandı. Tabi yine bize bu baskıları yapan polis, devlet ajanları vb. bundan çok rahatsız oldular. Çünkü o yıllarda biz Türklere düşen sadece tütün tarlalarında, inşaatlarda çalışmaktı, düşünün ki askere gittiğimizde bize silah verilmezdi! O totaliter dönemden sonra Türklerin de eşit konuma gelebilmesi bazı şoven Bulgarları çok rahatsız etti. O dönemde çok mitingler, isyanlar, HÖH'ün kapatılması için çok baskılar yapıldı. Demokrasinin Bulgaristan'a getirdiği en önemli şey özgür seçimler oldu. Genel olarak Türklerin büyük çoğunluğu HÖH çatısı altında birleşiyor. Böylece Bulgaristan demokrasisinde Türklerin sesi duyulabiliyor.

- Bulgaristan'da yakın zamanda genel seçimler yapıldı. Seçim sonuçlarını HÖH ve Bulgaristan Türkleri açısından değerlendirebilir misiniz, Türkleri neler bekliyor?

- Son seçimlerde HÖH ülke genelinde bir başarı sağladı. 38 milletvekili ile parlamentoya girmeye hak kazandı. Ancak 25 yıldır hiç görülmemiş bir olay yaşandı ve bu seçimler sonucunda 8 siyasi parti parlamentoya girmeye hak kazandı. İrili ufaklı bu kadar partinin meclise girmesi HÖH'ün milletvekili sayısını bir miktar azalttı. Barajın çok yakınında iki parti bulunuyor, bunlar girmeselerdi Türkler 45 civarı bir vekille mecliste temsil edilebileceklerdi. Seçimden birinci parti olarak çıkan Boyko Borisov'un liderliğini yaptığı GERB tek başına hükümet kurabilecek vekile sahip değil. Tarafların koalisyon kurma çabaları sürüyor. Özellikle şovenist Bulgar partilerinin kurulacak koalisyonda yer almaları biz Türkler için kazanımlarımızın gerilemesi demek olacaktır. Avrupa Parlamentosu'ndan da GERB'e AB karşıtı söylemleriyle bilinen şovenist partilerle koalisyon kurmaması yönünde telkinler var. Borisov'un buna kulak tıkayıp tıkamayacağını göreceğiz. Öyle görülüyor ki Türkler bu dönem iktidarda değil muhalefette kalacaklar. Kurulacak hükümet ne kadar iktidarda kalır bilemiyoruz fakat uzun süre kalamayacak gibi görünüyor. Bu şartlar altında HÖH'ün yapabileceği en önemli şey devlet makamlarında çeşitli görevlere gelebilmiş Türkleri korumak olacaktır. Bunu başarmak da kolay olmayacak tabi. HÖH'ün ilgilenmesi ve gündeme getirmesi gereken pek çok konu var. Başta ana dilinde eğitim, seçimlerde ana dilinde propaganda yapabilme hakkı vb. olmak üzere. Ne yazık ki Türkleri ve diğer azınlıkları ilgilendiren bir yasa teklifi gündeme geldiğinde Bulgaristan'daki tüm sağcı ve solcu partiler birleşerek buna itiraz etmektedirler. HÖH'ün hükümet ortağı olduğu dönemde Avrupa insan hakları kuruluşlarının baskısına rağmen yine de Bulgaristan Sosyalist Partisi seçim kanunundaki Bulgarcadan başka dilde seçim propagandası yapılamaz maddesini düzeltmemiştir. Ne yazık ki herhangi bir Türk siyasetçi bizim 70-80 yaşındaki hiç Bulgarca bilmeyen büyüklerimizle Türkçe konuştukları için her seçim döneminde çeşitli cezalara çarptırılmaktadırlar. Öyle ki Bulgaristan yasaları gereği tercüman tutmaya dahi hakları yoktur. Son seçimin ardından bu nedenle HÖH lideri Lütfi Mestan ve milletvekili Hüseyin Hafızov 2'şer bin levayla cezalandırıldılar. Durum pek parlak değil ama Bulgaristan Türkleri olarak gerek siyasi partiler gerekse sivil toplum kuruluşları olarak hakkımızı aramaya ve savunmaya devam edeceğiz.

- 2007 yılında Bulgaristan, Avrupa Birliği (AB) tam üyesi oldu ve Bulgaristan vatandaşları serbest dolaşım hakkı elde etti. Bu yıldan itibaren neler oldu, AB'ye girmek neler kazandırdı ya da kaybettirdi?

- Öncelikle şunu söylemek gerekir ki 2007'de Bulgaristan, AB kriterlerini tam olarak yerine getirmeden AB'ye kabul edildi. Aslında ülke AB'ye girmek için hazır değildi. Buna rağmen AB, çeşitli nedenlerden dolayı Bulgaristan'ı kabul etti. AB'nin bize tek getirisi serbest dolaşım hakkı oldu. Bulgaristan'ın içinde bulunduğu ekonomik bunalım, yüksek dış borç oranı ve işsizliğin had safhaya ulaşması ülkede büyük çapta bir göç dalgası yarattı. Serbest dolaşım hakkı ile Bulgaristan vatandaşları Avrupa'nın farklı ülkelerine çalışmak için dağıldılar. O ülkelerde kazanılan paralarla Bulgaristan'dakiler geçimlerini sağlıyor, kimileri de parasıyla Bulgaristan'dan gayrimenkul alıyor. Burada şunu da belirtmeliyim, buradaki şovenist Bulgar partileri Türkiye'nin AB'ye girmesini istemiyorlar, sürekli Avrupa Parlamentosuna bu yönde telkinlerde bulunuyorlar. Bizce zaten Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı yok, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var. Bulgaristan nüfusu sürekli azalmakta, 2050 yılında toplam nüfusun 4 milyona kadar gerileyeceği konuşuluyor, ülkenin ekonomisi zaten çökmüş durumda. Tüm bu şartlar altında Bulgaristan'ın Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmesi gerekirken maalesef Türk iş adamlarına zorluklar çıkarılıyor. Oysa Bulgaristan ile Türkiye'nin ilişkileri mutlak surette geliştirilmelidir.

- Siz aynı zamanda Bulgaristan'ın tek Türkçe ve sloganı da Bulgaristan Türklerinin Sesi olan Kırcaali Haber gazetesinin sahibisiniz. Kırcaali Haber hakkında neler söylemek isterseniz?

- Bulgaristan'da bir milyondan fazla Türk yaşamasına rağmen herhangi bir özel gazeteye maalesef sahip değildik. Bu bizim için büyük bir eksiklikti. Öncelikle 2006'da internet tabanlı gazetemizi yayınlamaya başladık. 2007'de basılı olarak ilk sayımızı yayınladık ve 2008'den itibaren önce aylık sonra haftalık olarak gazetemiz çıkmaya başladı. Bulgaristan Türklerinin Sesi diyoruz çünkü her zaman Bulgaristan Türklerinin meselelerine, sıkıntılarına sahip çıkıyor, tüm dünyaya ses veriyoruz. Farklı köşe yazarlarımız Türk eğitimi ve Türk dili ile ilgili meseleleri sürekli gündemde tutuyorlar. Gazetemiz 2 bin adet basılmakta olup abonelik sistemi ile Bulgaristan geneline dağılmaktadır. Bundan iki hafta önce 250. sayımızı bastırdık. 1944'ten önce de Bulgaristan'da bu kadar uzun süreli 8 yıl boyunca çıkarılan bir gazete olmamıştır. Bulgaristan'da Türkçe gazete çıkarmak zor ama biz şu ana kadar bunu başardık. Yaşatmak için de var gücümüzle çalışacağız.

- Son olarak Bulgaristan Türklerinin Türkiye Cumhuriyeti'nden beklentileri nelerdir, ne söylemek istersiniz?

- Türkiye Cumhuriyeti'nin her bakımdan, iktisadi ve siyasi açıdan güçlü olması Bulgaristan Türkleri üzerinde güçlü bir etki sağlamakta. Zaten Bulgaristan Türkleri olarak gerek sivil toplum kuruluşları ile olsun gerekse devletin resmi makamları elçilik ve konsolosluklarla sürekli iletişim halindeyiz. Türkiye bizi hiçbir zaman unutmamıştır, buradaki soydaşlarına her zaman sahip çıkmış ve çıkacaktır. Türkiye güçlüyse biz de burada güçlüyüz.

- Müzekki Bey size çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum. Allah yardımcınız olsun.

- Sesimiz olduğunuz için ben de size teşekkür ediyorum.

Söyleşi: Alptuğ Gökalp / Türk Yurdu Dergisi


DİĞER HABERLER