26.03.2017 tarihinde yapılan Bulgaristan Parlamento seçimleri sonrasında bazı değerlendirmelerimi gerek ülkemizde ve gerekse Balkanlarda yaşayan insanlarımızla; özellikle Bulgaristan'daki Bulgar, Pomak, Türk, Roman kardeşlerimiz ve Türkiye'deki üyelerimizle paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki düşüncelerimi sadece bir dernek veya federasyon başkanını olarak değil, uzun yıllardır Balkan halklarının barış, esenlik ve huzur dolu bir geleceğe kavuşması için mücadele vermiş bir kardeşiniz olarak ta paylaştığımı baştan belirtmek isterim.
Bulgaristan Parlamento seçimleri hem Bulgaristan'da hem de yurt dışında birçok yerde gerginlik içinde geçti. Seçim öncesi kardeş kavgası, komşu kavgası yaratmak isteyenler oldu. Sanki bir savaşa gidiliyor gibi gerginlik yaratıldı. Bu gerginliğin sebeplerini seçim öncesi ve seçim esnasında belirtirken herkesi sağduyuya davet ettik. Sivil toplum örgütü olarak toplumsal sorumluluğumuzun bilincinde olarak çalıştık ve biz bu sınavı geçtik. Sınıfta kalanlar ise çok.
Başta Sofya Yüksek Seçim Kurulunun aldığı ayrımcı kararları ve bunun sonucunda görevlendirdiği kişiler birer parti temsilcisi gibi davrandılar. Kasıtlı ve keyfi davranışları ile gerilimi artırmak istediler.
Bunu da "seçim kuralları ihlal ediliyor" diye kullandılar ve sandıkları bazı yerlerde saatlerce süre ile kapattılar.
Kendilerini yıllardır insan haklarını ve azınlık haklarını savunuyoruz diye lanse eden ve o kesimlerden oy isteyenlerde sınıfta kaldı.
Neden mi? Sofya Yüksek Seçim Kurulu kararlarına "bırakın tepki koymayı" ; yaşanan bu haksızlıkları yedikleri ve içtikleri masalarda sadece televizyonlardan seyrettiler.
1989 yılında zorunlu göçte yaşanan görüntülerin benzerleri sınırda olurken, yaşlı insanlar tartaklanırken o totaliter rejime tepki olarak siyaset yaptıklarını yıllardır söyleyenler şimdi neden suskunlar acaba?
Belene ve diğer toplama kamplarında ölen veya gençliklerini yitirenlerin haklarını savunuyoruz, ayrımcılıkla mücadele ediyoruz, azınlıkların sesiyiz diyenler nerede?
Neden suskunlar? Bulgaristan'ı kurtaralım diye bağıranlar, Bulgaristan'ı böyle mi kurtaracaklar?
Yoksa sadece kendilerini mi kurtardılar?
Bu siyasetçiler iyi bir sınav veremediler ve biz o bölgelerden göç edenlerin sesi olan sivil toplum örgütlerinin gözünde sınıfta kaldılar. Biz üyelerimizin yani Balkanlardan göç eden insanların sözcüsüyüz.
Diğer taraftan değişik dönemlerde Türkiye'ye göç edenlerin çözüm bekleyen kronikleşmiş sorunlarının sona ermesi için verdiğimiz mücadele devam ediyor. Geçmişte çözülen birçok sorunlar için destek verenlere hep teşekkürlerimizi ilettik ve iletmeye devam ediyoruz. Merhametli, mert, hoşgörülü, mütevazı ve vefalı bir toplumuz. Sorunlarımızı anlatırken empati yapıyoruz ve de empati ile bakanlar oluyor bize. Bunun güzel örneği bizlerin Suriyeli mültecilere yaklaşımımızdır. Biz doğduğu ve büyüdüğü coğrafyalardan zorla ayrılmanın ne olduğunu çok iyi biliriz. Yine bu kadere sahip bazı siyasetçilerde empati yaparak bu sorunların çözümüne öncülük yapması, destek vermesi, çözüm için devletin en üst makamlarına bu sorunları taşıması tabii ki doğaldır. İşte bu sorunların ve çözümlerinin tartışıldığı çalıştaylar böyle başladı. Bu çalışmalarda yetkililer tarafından, örgütümüzün büyük özverili ve objektif çalışmaları ve geçmişteki hafızası ve deneyimini dikkate alındı. 30 Ocakta Ankara'da başlayan bu çalıştaylar daha sonra Balkan göçmenlerinin yoğun olarak yaşadığı 4 ayrı şehirde devam etti ve sonuçları 23 Mart ta Cumhurbaşkanlığı külliyesinde açıklandı. Büyük bir emek sonucunda, reform niteliğinde kararlar alındı.
Bu emeğimize de saygısızlık yapıldı. Bulgaristan da seçim öncesi bazı siyasiler bu emeğimizi de sanki kendilerinin katkısı varmış gibi sunmaya çalıştılar. Sözün kısası, bu emek bizim. Biz hiçbir siyasi partinin ne şubesiyiz ne de sözcüsüyüz.
Biz Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta Barış, Cihanda Barış" İlkesine Sahip Bakış Açısı Olan Bir Sivil Toplum Kuruluşuyuz.
Bulgaristan'dan seçim için Türkiye'ye gelen medya kuruluşlarına gelince:
Yıllardır kendilerine destek verdik, göçmenler ile buluşturduk, hatta ev sahipliği yaptık desek yanılmayız. Olayların tarafsız, gerçek çıplaklığı ile toplumsal sorumluluk doğrultusunda verilmesini hep destekledik. Tarafsız, gerçekçi yayın yapan medya kurum ve temsilcilerine şahsım ve örgütüm adına teşekkür ediyorum. Kendilerini, bu gerçek medya mensuplarını bir defa daha toplumu doğru bilgilendirdikleri için kutluyorum.
Fakat siyasi parti temsilcisi gibi yayın yapan, olayları çarpıtarak topluma sunan, Sofya'dan gelmeden önce aldıkları talimatları harfiyen uygulayan ve daha önce belirlenmiş bir amaca odaklı yayıncılık anlayışı içinde bulunanlar ne yazık ki oldu. Bu tür yayınları yapan medya kurumları da sınıfta kaldılar.
Toplumları polarize eden, siyasiler, medya mensupları, dernekler vs. ne tür kuruluş veya şahıs varsa biz onlara şiddetle karşıyız. Toplumsal barış için çalışan bir örgütüz. BİZ BALKAN GÖÇMENLERİNİN SESİYİZ!
Saygı ile kamuoyuna duyurulur.
Doç. Dr. Yüksel ÖZKAN
Bursa BGF ve BAL - GÖÇ Derneği Genel Başkanı