T.C. Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe: Türkiye - Bulgaristan ilişkilerinin merkezinde soydaşlarımız yer almaktadır



Perşembe, 26 Ekim 2017

T.C. Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe: Türkiye - Bulgaristan ilişkilerinin merkezinde soydaşlarımız yer almaktadırT.C. Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe'nin Kırcaali Haber gazetesine verdiği mülakatı okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.

- Kariyeriniz boyunca birçok ülkede görev yapmış bir bürokrat olarak Bulgaristan ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi nedir? Bulgaristan'dan hangi duygularla ayrılıyorsunuz?

-Teşekkür ederim. Öncelikle 4 yıldır bulunduğum Bulgaristan'da ve yakın ilişkiler içinde bulunduğumuz Kırcaali Haber gazetesi ile son röportajımızı yapıyoruz. Görev sürem boyunca soydaşlarımızla buluşmalarımızı Kırcaali Haber gazetesi vasıtasıyla yaptık. Bunun için size teşekkür ediyorum. Buradan gazetenizin aracılıya soydaşlarımıza en iyi dileklerimi, duygularımı, muhabbetlerimi sunuyorum ve onlara esenlikler diliyorum. Ben diplomasi mesleğinde 27 yılımı bu sene tamamlıyorum. Bunun son 4 yılı Bulgaristan'da geçti. Dünyanın pek çok yerinde bulunma ve görev yapma imkanım oldu. Şunu söyleyebilirim: Bulgaristan, Türkiye için çok önemli bir ülkedir. Bunu hep tekrarladım. Merkezi bir konumdadır. Bunun nedenleri arasında tabii ki komşu olmamız var, ama soydaşlarımızın mevcudiyeti, buradaki varlıkları en az bunun kadar önemli bir nedendir. Dolayısıyla biz her zaman Bulgaristan'a dostluk, komşuluk, ortaklık, paydaşlık ve birlikte çalışma, birlikte yaşama penceresinden baktık. Bulgaristan'ın bende çok özel hatıraları olacak. Bu son derece normal. Ben de bunu isterim ve kalbimin bir bölümünü Bulgaristan'da bırakarak, hatıralarla ayrılacağım. Burada bizleri kucaklayan, konukseverlik gösteren tüm soydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bulgaristan'la ilgili hislerimin ve hatıralarımın oluşmasında onların çok büyük bir payı ve rolü var. Son derece olumlu izlenimlerle ayrılıyorum. Bulgaristan ve Bulgaristan halkı ayrım gözetmeksizin, geleceği son derece parlak ve büyük bir potansiyeli harekete geçirmeye hazır bir yer. Çok güzel bir toprak, çok güzel bir ülke, çok sevecen insanlar, çok çalışkan insanlar, çok ahlaklı insanlar. Ve çalışma ahlakı, iş disiplini son derece yüksek, kolay yatırım yapılabilir, kolay ticaret yapılabilir bir yer. Tabii ki, kültürel bağlarımız, tarihi bağlarımız var. Bu Türkiye-Bulgaristan ilişkilerini ayrıca özel bir konuma taşıyor. Burada daha başarılı, daha müreffeh bir Bulgaristan'ın olacağına inanarak, buradan ayrılacağım ve gönlüm, kalbim hep burayla olacak. Ve ümit ediyorum, daha iyi koşullarda, daha büyük fırsatların, çalışma, gelişme, ekonomik kalkınma fırsatlarının yaşandığı bir ortamda tekrar burayı ziyaret etme imkanım olacaktır.

- Bulgaristan ile Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerinin seyrini nasıl değerlendirmektesiniz?

- Olumlu. Potansiyel var, bu olumlu zeminde ilerliyor. Aslında kullanamadığımız daha geniş bir potansiyel var, bunu söylemem lazım. Bunun için konjöktürün elvereceği, daha olumlu koşulların olacağını düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, Bulgaristan'ın 1 Ocak'tan itibaren üstleneceği AB Konseyi Dönem Başkanlığı bunun için önemli fırsatlar sunuyor. Bulgaristan hükümetinin ikili ilişkileri AB perspektifinden de desteklediğini biliyoruz ve bunun için tabii ki, Bulgaristan'a yönelik beklentilerimiz de var. Ve bunların gerçekleşeceğini de düşünüyoruz. Dolayısıyla AB Konseyi Dönem Başkanlığının ikili ilişkilerin seyrine ivme kazandıracağını da düşünüyorum.

- Bulgaristan'daki göreviniz esnasında Türkiye ile Bulgaristan arasındaki en başarılı gördüğünüz ortak çalışmalar ve işbirlikleri hangileridir?

- Ana başlıkları itibariyle ekonomi, ticaret, yatırım, enerji, turizm ve eğitim alanlarını sayabilirim. Tabii ki, bunun alt kolları var. Altyapı, ulaştırma, sanayi altyapısı ve ya havacılık alanında işbirliği gibi. Çoğun insanın aslında hayatına dokunan, fakat dokunduğunu fark etmediği alanlar bunlar. Şöyle örneklemeye çalışayım: Sofya'dan Türkiye hududuna kadar olan ulaştırma koridorunun otoyol şeklinde tamamlanmış olması aslında pek çok insanın hayatına dokunur. Bu önemli otoyol iki yıl önce tamamlandı. Bu yol tabii ki, iki ülkeyi birbirine yaklaştırıyor, sınır ticaretini veya uluslararası ticareti kolaylaştırıyor. Transit trafiği kolaylaştırıyor ve seyahat sürelerini kısaltıyor. Bu konuda ben bir ivme bekliyorum. Dünyanın en büyük havalimanı İstanbul'un hemen Batı tarafında, Batı kesiminde yapılıyor. Önümüzdeki yıl açılacak. Bunun mesela ben tanıtımını geldiğim dönemden beri hep yapmaya, anlatmaya çalıştım. Hem Bulgar dostlarımıza, hem soydaşlarımıza bunun sağlayacağı büyük imkanlar var, çünkü bu havaalanı mesela Türkiye'nin olduğu kadar Bulgaristan'ın da havalimanıdır. Çünkü bu havaalanına en yakın komşu ülke Bulgaristan. Bu çok normal. Şimdi tabii ki, yollar, hızlı tren bağlantıları olduğunda böyle ulaşım, erişim işleri çok kolaylaşacaktır. Bulgaristan'ın pek çok yerinden bu havaalanı ile dünyanın her yerine bağlanmak isteyecek çok sayıda insan olacaktır. Hızlı tren meselesi vardır. Mesela İstanbul'dan Halkalıdan Edirne'ye, Kapıkule'ye kadar hızlı trenimizin iki yıl içinde projelendirilmesi yapıldı, bitti. İnşaat süratle başlıyor ve iki yıl içinde bitecek. Bunun Bulgaristan'da devamının olması önemlidir. Mesela, enerji alanında işbirliği var. Bu TANAP, TAP bağlantılı enterkonnektörler meselesi. Bunlar çok somut şeyler. Bunlar sözde var olan değil, izdüşünümü arazide gördüğünüz şeyler. Dolayısıyla buna ulaştırma koridorlarını, ticaret ve yatırım ortaklıklarını ekleyebiliriz. Dört yıl önce ben burada göreve başladığımda Türkiye'nin yatırımları 1 milyar dolardı. Hatta altındaydı biraz. Şimdi 2 milyar doları aştık. Bu dört yılda yüzde 100'lük bir artıştır. Bence azımsanacak bir şey değildir, önemlidir. Çünkü her yerde olmuyor bu. 3,5 milyar dolar civarında bir ticaret hacmimiz vardı. Biz bunu bu senenin sonunda 5 milyar dolar civarında gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu da bir başarıdır. Ve somut yansımalarını ve sonuçlarını görüyorsunuz. Yatırım istihdam demektir. Türkiye'nin bugün yatırımları Bulgaristan'ın pek çok bölgesinde var. Bir yerde yoğunlaşmış da değil. Bu da iyi bir şey tabii ki. Hem Varna'da var, hem Deliorman bölgesinde, Razgrad'da, Şumnu'da, Eski Cuma'da, Plevne'de, Sofya'da, Filibe'de, Kırcaali'de, Dimitrovgrad'da, Eski Zağra'da, Burgaz'da, Hasköy'de, her yerde var. Dolayısıyla bu gelişme potansiyeli de olan daha fazla bir alan ve bu konularda ben ilerleme olacağını düşünüyorum. Bunların gelişmesi için ben tabii ki, şahsen çok gayret sarf ettim. Hem Bulgaristan'a, hem soydaşlarımıza eğer bir katkısı olduysa, bu benim için ancak mutluluk kaynağı olacaktır.

- Bulgaristan ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin daha çok gelişebilmesi için yapılması gerekenler yönündeki fikirleriniz nelerdir?

- Şimdi bu son sohbetimiz olduğu için bugüne kadar söylediklerimi tekrar etmemeye çalışarak, yeni olabilecek yönlere temas etmeye çalışayım. Ben eğitim alanında işbirliğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Eğitim alanında işbirliği dediği şey, buraya Türk öğrencilerinin gelip, yükseköğrenim görmeleri, ondan sonra öğrenim harcı karşılığında üniversite diploması alması değil. Eğitimden benim kastettiğim şey, eğitim kurumları arasında ortaklık ilişkileri tesis edilmesi, öğrenci değişim programları yapılması, öğretmen ve üniversitelerde öğretim görevlisi, bunların karşılıklı değiştirilmesi, birbirlerini ziyaretleri, turistik ziyaretten bahsetmiyorum, en az bir sömestrlik veya iki sömestrlik karşılıklı gelip dersler vermeleri ve ya değişim programları. Bu çok önemli, çünkü genç kuşağın birbirini tanıması bakımından önemli. İkinci, sivil toplumun gelişmesi. Sivil toplum dediğiniz şey, basın bunun bir parçasıdır, ama sadece bir parçasıdır, önemli bir parçasıdır. İş kollarını temsil eden, meslek kollarını temsil eden grupların, ya da oluşumların temsilidir. Bu mesela, iş adamları olabilir, gençler de olur, kadınlar da olur, çiftçiler olur, her şey olabilir, öğretmenler olabilir. Bunların temsili ve karşılıklı aralarında ilişkilerinin geliştirilmesi. Üçüncü, değişim programları yapılması. Özellikle iş dünyasının, yatırım dünyasının karşılıklı olarak birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayacak iş konseyleri, iş forumlarının düzenlenmesi. Mesela, ben buraya geldiğimde Türkiye ile Bulgaristan arasında yaklaşık 9 yıldır ne karma ekonomik komisyon, ne iş konseyi toplantısı yapılabilmiş değildi. Bu konuda büyük bir gayret gösterdik bir iş konseyi yapabilmek için ve en sonunda yine bizim girişimlerimizle, çabalarımızla geçtiğimiz haziran ayında, yani bundan 4 ay önce Sofya'da 150 yatırımcının katılımıyla bir iş konseyi yaptık. Bu çok önemliydi, çünkü sayı çok kalabalık. Bugüne kadar Sofya'da yapılmış son yıllarda birçok başka ülkenin ticaret, sanayi odalarını toplayabildiği sayının çok daha üzerinde. Avrupa, Kuzey Amerika ve Uzak Doğu ülkelerinin normalde düzenlediği iş konseyi toplantıları 60-70 katılımcı civarında kalırken, biz 150 kişi topladık. Bunların bir bölümünü soydaşlarımız oluşturuyor. Türkiye'de yaşayan çok sayıda soydaş kökenli vatandaşımız var. Onlar da bu iş aleminin üyesidir. Tabii ki, bir boyutu komşu olmamızın getirdiği kolaylıklar, ama buraya sonuçta bunlarla bağlantılı veya bağımsız olarak Türk iş dünyasıyla ilgisi var.
Bu büyük iş konseyini hiç kimseden yardım almadan yaptık. Hiç kimse derken Türkiye'den, ya da Bulgaristan'dan resmi makamlardan yardım almadan yaptık. Yani iş dünyası bunu himaye etti. İş dünyası masraflarını karşıladı. İşte size mükemmel bir sivil toplum-iş dünyası girişimi örneği. İş adamları oturdular, kendi aralarında konuştular. Biz sadece ön ayak olduk, aracılık ettik. Yoksa bir şemsiye sağlamanın ötesinde başka bir şey yapmadık. Bu işler 21.yüzyılda dünyada artık böyle oluyor. Yani iş dünyası da böyle çalışıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin temel ekonomilerin hepsinde bu iş böyledir. Kuzey Amerika'sında, Avustralya'sında, Uzak Doğu'sunda veya Avrupa'sında hep böyledir bu iş. Afrika'da da böyledir. Bu önemli bir boyut, bunun canlı tutulması lazım. Bir başka önemli boyut, tabii ki, basın kuruluşlar arasında ilişkiler, birbirlerini daha iyi tanımaları. Bir başka boyut turizmin teşvik edilmesi. Buraya daha çok Türkiye, Türkiye'ye daha çok Bulgaristan vatandaşının gelmesi, seyahat kolaylıklarının sağlanması, vizelerin kolaylaştırılması (bunu Bulgaristan bakımından söylüyorum, çünkü Türkiye'de biliyorsunuz vize yok) ve bu ortak alanda paylaşılan ve üretilen refahın artması. Türkiye konusunda birkaç şey söyleyeyim isterseniz, çok iyi takip edilmemiş olabilir, onun için bunları paylaşıyorum. Türkiye, içinden geçtiği, geçmekte olduğu pek çok sıkıntıya, sınamaya ve zorluğa rağmen çok güçlü bir ülke olduğunu, referans bir ülke olduğunu pek çok defa ortaya koymuştur. Bu sınamaların hepsini biliyorsunuz, pek çok terör örgütüyle mücadele ediyor, başarısız kalmış bir darbe girişimine maalesef maruz kaldı, uğraşmak mecburiyetinde kaldı, sınır ötesi askeri harekat yapan bir ülkeden bahsediyoruz, bunu biliyorsunuz ve küresel ve bölgesel değişkenliğe, oynaklığa ve sertliğe rağmen pek çok konuda ve uluslararası ilişkilerin bugün içinden geçtiği pek çok sıkıntılı döneme, olaya rağmen ki, bunun içinde küresel ekonomik politikalarından tutun da siyasi istikrasızlıklara, yükselen popülizme, İslamofobiye kadar varan bir sürü şeyden bahsediyoruz. Buna rağmen Türkiye G 20 içinde 2017 yılında en çok hızlı büyüyen üçüncü ülke oldu, birinci ve ikinci çeyreklerde, üçüncü çeyrekte de büyük ihtimalle yine o yönde bir şey bekliyoruz. Bu şu demek, Türkiye çok dirençli bir ekonomisi olan, çok üretken, yaratıcı bir ekonomisi olan, çok dinamik insan kaynakları olan bir ülkedir. Bu üretkenlik pek çok fırsat sunuyor, bunu ben her gün burada tekrarladım dört yıl boyunca ve önemli miktarda bunun etkisini de gördük, az önce rakamları da verdim. İnşallah, bunların devamını diliyorum. Çünkü bundan en fazla kazancı sağlayacak olan bir yer Bulgaristan'dır. Tabiatıyla Türkiye de kazanç sağlayacaktır. Zaten ortak kazanım, müşterek kazanım üzerine kurulmalı, yeni iş modellemeleri geliştirmeliyiz. Bu iş modellemeleri, iş geliştirme projeleri süratle yapılmalı. Son olarak şunu söyleyeyim bu konuda, bu mesela yine benim anlatmaya çalıştığım bir şey. İyice anlaşılmasında çok önem olduğunu düşünüyorum. Bu 21. Yüzyılın hikayesi, Çin bağlantılı kuşak yol projesidir, bunu gayet net söylüyorum. Dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük bir kalkınma, entegre kalkınma ve yatırım projesidir bu. 57 ülkeyi kapsıyor, dünyadaki ülkelerden dörtte birinden fazla. Türkiye ve Bulgaristan da bunun içinde ve orta koridor olarak adlandırılan Doğu Asya ile Batı Avrupa arasındaki ulaşım ve nakliye güzergahının tam üzerinde bulunuyor. Türkiye, Bulgaristan'la birlikte işbirliği imkânlarını her taşın altını kaldırarak, altı bakılmadık taş bırakmayarak, araştırılması lazım. Çünkü bu olmadığı takdirde bu orta koridor meselesi ekseni başka yere kayacak ve bütün çabalar boşa gidecektir. Burada yüzlerce milyar dolarlık, ya da avroluk çabalardan bahsediyoruz. Bu şaka değil, ciddi bir konudur. Hafife alınacak bir konu da değildir. Kocaman bir bölgenin geleceğini etkileyecek bir şeydir. Ta Orta Asya'dan Avrupa'ya kadar olan bir bölgeden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu ferasetle, ileri görüşlülükle işbirliği imkanlarının araştırılmasında sonsuz fayda olduğunu düşünüyorum.

- Türk şirketleri Bulgaristan'da daha çok hangi sektörlere ilgi duyuyor? Şirketleri Bulgaristan'da yatırım yapmaları yönünde daha hangi teşviklerde bulunmalı?

- Türkiye'nin Bulgaristan'daki yatırımları, Türk şirketlerinin faaliyetleri ve AB boyutu bakımından önemli. Çünkü Türkiye'nin ticaretinin, ihracatının ve ithalatının önemli bir boyutu AB bağlantılı. Bulgaristan'ın AB üyesi olması tabiatıyla bunda bir boyut katıyor. Türkiye'nin yatırım ve dış ticaret motifinin bugün itibariyle merkezi bu olmakla beraber, bu ileriki yıllarda, çok da uzakta olmayan bir gelecekte, farklı eksenlerde çeşitlenip zenginleşip gelişecektir. Özellikle Asya ekseninde, Afrika ekseninde çünkü Türkiye'nin önemli yatırım ve açılım hamleleri var bu bölgelere. Örneklemek gerekirse, Etiyopya'da Türkiye'nin yatırımları, Bulgaristan'daki yatırımların üç misli. Bu tesadüfi değil. Somali'deki yatırımları Bulgaristan'dan fazla. Bu da tesadüfi değil. Şunu söylemek istiyorum, burada büyük potansiyel var, fakat bu potansiyel iyi kullanılmadığı takdirde gidip başka yerlerde kendine çıkış yolları buluyor. Çünkü sonuçta uluslararası ticaret artık sınırlama ve korumacılık olmadan yapılıyor ve en iyi teşviklerin, ya da yatırımların olduğu yerde. Mesela Türkiye'de artık çiçek yetiştiriciliği sadece Türkiye'de değil, bazı Afrika ülkelerinde kiralanan arazilerde yapılıyor. Ya da deniz balığı avcılığı artık bazı Afrika ülkelerinin Atlantik sahillerinde uzun dönemlik kiralamalar yapan Türk şirketleri tarafından yapılıyor. Bu ülkelerin isimlerini zikretmeyeyim, ama çok ciddi rakamlara varan ticaret ve yatırımlar bunlar. Mesela okyanus balıkçılığı yapılıyor ve yahut ta başka türkü tropikal tarım yapılıyor, sahra altı Afrika'da ve yahut ta Uzak Doğu'da bazı yerlerde. Şimdi bunun için ne lazım. Bunun için yetişmiş insani gücü, vergi kolaylıkları, ulaştırma, altyapı imkânları ve tabii ki, kolay çalışabilme imkânlarının artırılması lazım. Bu olmadığı takdirde kötü para iyi parayı kovar sözü vardır malum biliyorsunuz, yatırımcılar, bizim bütün gayretlerimize ve teşviklerimize rağmen ki, örnekledim az evvel, benim burada bulunduğum sürede bizim yatırımlarımız yüzde 100 arttı. Daha fazla olması zaten beklenemez. Çünkü yüzde 100 zaten çok yüksek bir artış, ama bazı başka bahsettiğim ulaşım, altyapı, vergi, maliyet, hızlandırılması şirket kurulma süresinin kısaltılması, mesela altyapı hizmetlerinin elektrik, enerji, ısıtma, soğutma, su, yol gibi süratle tamamlanabilmesi halinde yatırımlarda artış olacaktır. Ama bu artışın da yüzde 1000'ler düzeyinde olması beklenemez, çünkü dünyada çok ciddi ve çetin bir rekabet var, yatırım çekmek için. Türkiye'de mesela yatırım çekmek için çalışan ülkedir. Bulgaristan'da 2017 yılında zannediyorum ilk 8 ayında yatırımlarda yüzde 54 düşüş var, yani doğrudan yabancı yatırımlarda. Türkiye'deki doğrudan yabancı yatırım rakamlarında ise yüzde 28 artış var geçen seneye göre. Bu durup dururken olmuyor. Nedenleri var. Türkiye yabancı yatırımla çok tanışık bir ülke, çok iyi bilen bir ülke. Türkiye'ye yine okuyucularımızın fikri olması için anlatayım, son 15 yılda gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 200 milyar doların üstüne çıktı. Dolayısıyla biz yabancı yatırımın dostu olan mevzuata hakim bir ülkeyiz. Bu işin nasıl olduğunu biliyoruz. Zaten o sayede bu kadar oluyor. Yıllık yatırım rakamı Türkiye için ortalama son 15 yıl içinde 12-15 milyar dolar arasında değişir. Düştüğü veya çıktığı dönemler olmuştur. 20'ye kadar da çıktığı oldu, 10'a düştüğü zaman da oldu, ama ortalaması budur. Bütün bu imkanlar sağlandığı takdirde bence burada bir gelişme imkanı olacaktır.

- Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

- Son bir mesaj kabilinden şunu söylemek istiyorum. Çok büyük bir heyecanla geldiğim Bulgaristan'dan çok güzel duygularla ayrılıyorum. Bunun asli sebebi soydaşlarımızdır, onların sıcaklığıdır. Bulgaristan'ın genelindeki sıcak konukseverliktir. Kendilerine teşekkür ediyorum. Fakat hep şunu da söylemeden bitirmem doğru olmaz, ilk geldiğim günden beri, ayrılırken de hep söyleyeceğim şey şudur. Türkiye - Bulgaristan ilişkilerinin merkezinde soydaşlarımız yer alır. Bu her zaman böyle olmuştur ve olacaktır. Soydaşlarımızın haklarına, özgürlüklerine, hukuklarına sahip çıkmaları ve bunu demokratik hak ve özgürlükler ve talepler, normal ve standartlar çerçevesinde ısrarla kovalamaları çok önemlidir. Bu en başta kendileri için lazım bir şeydir. Dolayısıyla eğitimden tutun da ibadete, yaşam şeklinden tutun da işte dünyayı terk-i diyar eylemeye varıncaya kadar önemli bir alandır. Buna sahip çıkmaları, kıskançlıkla müdafaa etmeleri, geliştirmeye çalışmaları son derece önemlidir. Ben ümit ediyorum ki, daha iyi şartlarda hem eğitim, hem istihdam, hem çalışma ve yaşama anlamında soydaşlarımızın rahat bir geleceği olmasını cani gönülden diliyorum. Dış göçten etkilenmeleri son derece üzücüdür, çünkü hiç kimse kendi toprağında kadar rahat yaşamaz, gittiği yerde ne kadar çok şey kazanırsa kazandığını zannetsin, iğretidir. Oraya ait değildir ve oranın ötekisidir. Hiçbir zaman asli unsuru olmaz. Türkiye'nin, dünyanın her yerinde yaşayan vatandaşlarının sayısı 7 milyon civarındadır. Biz bunu ne kadar sıkıntılı olabildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizim de arzumuz herkesin kendi toprağında yaşamaya devam etmesidir. Ama bunun için de çalışma, ekonomik koşullar, eğitim, filan gibi bir şeyler lazım. Ümit ediyorum bunları sağlarlar. Bu arada biliyorsunuz, haklar verilmez, alınır, talep edilir. Dolayısıyla soydaşlarımız da bu bilinçle davranarak, kendilerine sahip çıkmalarını cani gönülden temenni ediyorum ve konukseverlikleri için, sizin de konuk severliğiniz için çok teşekkür ediyorum.

- Ben teşekkür ediyorum, diplomasi hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.


DİĞER HABERLER


09 Aralık 2024