Kırcaali'de sünnet edilen çocuklar için 28 Temmuz 2017 Cuma günü Kırcaali Merkez Camiinde düzenlenen mevlit programına katılmak üzere Türkiye'den gelen Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nda Türkiye üçüncüsü olan Osman Bostancı kardeşimizle yaptığımız söyleşiyi dikkatinize sunuyoruz.
-Sayın Bostancı, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
- Ben Bursa İznikliyim, 23 yaşındayım, Orhaniye köyünde oturuyorum. Dedelerimiz 93 Harbi'nde Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmişler. Dedelerim Aytos'a bağlı Lülyakovo (Kiremitlik) köyünden göç etmişler. 2009-2011 yılları arasında Bursa Merkez Anadolu İmam-Hatip Lisesinde okudum ve hafızlığımı da bu lisede okurken yaptım. Gündüz okula gidiyordum, akşam ezber yapıyordum. Elhamdülillah, Rabbim bu şekilde hafızlığımı bitirmeme bana yardımcı oldu, bana bu hafızlığı ikram etti. Hafızlığı yaparken aynı yıl üniversite sınavlarına girdim ve şu anda da İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde İslami İlimler Bölümü'nde okuyorum. Şu anda son sınıftayım ve inşallah 2018 yılında da mezun olacağım. 2011 yılında İstanbul'da imam-hatip liseleri arasında yapılan Türkiye Arapça Musiki Yarışması'na katıldım ve orada Türkiye birinciliği nasip oldu. İlk önce ilde, sonra bölgede ve ardından da Türkiye'de birinci oldum. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez bize umre ödülü verdi ve çok şükür ben ilk umremi bu vesileyle yaptım. İmam-hatibi bitirdikten sonra da fakülteye başladım, Arapça okudum, diğer İslami ilimleri de okudum. Çok şükür, ardından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda (TRT) yarışmaya da katıldım. Malumunuz 2017 yılında TRT'de yapılan Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması oldu. İlk önce gün, hafta ve ondan sonra da ay birinciliği ile Türkiye üçüncülüğü nasip oldu bana. Orada da derece almayı Rabbim bize nasip etti. Nasip olursa Rusya'da Dünya Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'na katılacağım. Orada Türkiye'yi temsil etmeye gayret edeceğim. Sizlerden de dua bekliyorum. Nitekim Kur'an-I Kerim bizler için bir hayat tarzı. Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Elim,Lam, Ra. Biz kitabı sana insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarman için gönderiyoruz" buyuruyor. Bizler de hafızlar olarak Rabbim, inşallah Kur'an-ı Kerimi bizlere layık eylesin!
-Sizler gibi Bulgaristan'daki genç Müslümanlara neler söylemek istersiniz?
-Bulgaristan'da yaşayan genç kardeşlerimiz de camileri boş bırakmasınlar. Zira camiler bizim ikinci evimiz, cami cemaati ikinci ailemiz. Bu yüzden genç kardeşlerimiz her daim oralarda bulunsunlar. Oraları mahrum bırakmasınlar. Zira Rabbimizin rızası da bu yollardan geçiyor, bu yollardan Rabbimin rızasına ulaşılıyor. Biz gençler eğer şuurlu olursak, şuurlu olmaya gayret edersek, o zaman toplum toptan düzelecek. Avrupa'da yaşayan sizler -Müslüman kardeşlerimiz, burada Müslümanlığı temsil ediyorsunuz. O yüzden sizlerin de sorumluluğu, görevi ve misyonu ağır bir bakıma. Yani bir Müslüman'ın yapmış olduğu hata belki de yabancı bir Hıristiyan, ya da Yahudi tarafından tüm Müslümanlığa alet edilebilir. Ya, işte Müslümanlar da böyle zaten denilebilir. O yüzden her fert ki, zaten siz bu bilinçtesiniz, Allah razı olsun, Rabbim, daim eylesin, her fert kendisini tıpkı sahabi efendilerimizden Mus'ab bin Umeyr gibi, bir Selman-ı Farisi gibi, bir Zeyd bin Sabit gibi görmeli ve İslamiyetin temsilcisi olduğu düşüncesiyle hareket etmelidir.
-Gençlerimize Kur'an'ı nasıl sevdirelim?
-Hoş bir soru sordunuz, Allah razı olsun. İnternette benim bazı çalışmalarım var. Mesela, twitter, facebook, instagram sayfalarım var. Osman Bostancı yazdığınız zaman çıkıyor. Orada ben "Kur'an her Yerde", yani "QuranEveryWhere" adlı bir çalışmam var. Rabbimizin ayeti kerimelerini zaman, mekan ve ayet uyumu ile birlikte kardeşlerimize sunmaya çalışıyoruz. Rabbimiz buyuruyor ki, "O Allah ki, gökten yağmuru indiriyor, sonra ölü beldeleri o yağmurla diriltiyor". Bulgaristan'ın yağmuru bol, Balkanların yağmuru bol. Nitekim yemyeşil bir mekan, ne güzel bir memleket, ne güzel bir diyar Bulgaristan, çok hoş. Ve ben elhamdülillah, Avrupa'nın birçok kentini gezme fırsatı buldum. Allahu Teala da örnek veriyor, insanların öldükten sonra diriltilmesini, yağmurun yağmasını ve ölü toprağın yeşermesine benzetiyor. Diyor ki, nasıl ölü olan toprak yağmur yağınca yemyeşil oluyor, siz de işte böyle kabirlerinizden çıkartılacaksınız. Bunları biz internette bu faaliyetlerle yapmaya çalışıyoruz. Altyazı yapıyoruz Türkçe altına Kuran her yerde diye. Oradan kardeşlerimiz bizi takip edebilirler. Bizler kesinlikle Kur'an-ı iyi anlamak istiyorsak, Arapça öğrenmeliyiz. Kur'an-ı Kerimi okuduğumuzda anladığımız zaman bizler o zaman işte şuurlu Müslüman olmaya adım atmışız demektir.
-Yani bu konuda Türkçe Meali yeterli değil, diyorsunuz?
-Tabii ki, mealleri de okuyalım, ama alimlerimizin yapmış olduğu tafsilatlı tefsirlere de, geniş araştırmalı tefsirlere de müracaat etmemiz gerekir. Çünkü onlar ayeti kerimelerin inceliklerini daha iyi bilebilir. Ayetler arasındaki uyumu daha iyi bize aktarabilir. Bu yüzden tefsir okumak da önemli. Diyanet İşlerimizin bu konuda tefsirleri var, onları edinebilirler. Ama daha çok yaşantımızı, Kur'an-ı Kerim bu benim yaptığım fiiliyata ne diyor diyerek, bakmalı Müslüman. Mesela, çay içiyoruz. Allahu Teala bunu helal kılmış, içiyoruz. Ama farklı bir içecek, içki vs. yani bunu içiyorum, ama Allah'ın rızası var mı bu konuda, diye kendisine sorması lazım kişinin. Zira Rabbimiz de bizden böyle şuurlu Müslüman olmamızı istiyor. Dediğimiz gibi gençler nasıl bu yola sevk olabilir, birincisi Arap dilini en azından öğrensinler. O biraz zor. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de biz Müslümanların hayrına olan şeylerden bahsediyor. Rabbimiz buyuruyor ki, Allah sizler için kolaylık ister, kötülük istemez. Allah sizlere dinde zor yükler yüklemez, sizler için kolaylık ister buyuruyor.
-Burada anne babaya da çok büyük rol düşüyor, değil mi?
-Evet. Allah razı olsun, benim annem beni 10 yaşlarındayken sabah namazına kaldırıyordu. Yani ailem beni teşvik etmeseydi, ben bugün bu konumda olmayabilirdim. O yüzden anne babalarımıza çok büyük yük, çok güzel görevler düşüyor. Onların İslami terbiyeyi vermeleri gerekiyor. Bilmiyorlarsa, en başta kendilerinin öğrenmeleri gerekiyor. Zira ölüm hepimiz için hak. Ama elbette bu dünyada bizler rahatlık içinde yaşamak istiyoruz, gezmek, eğlenmek istiyoruz. Allahu Teala zaten bizlere bunları yasak etmemiş. Gezebilirsin, dolaşabilirsin, dünyanın rızıklarından faydalanabilirsin. Ama Rabbimiz şunu istemiyor-sanki dünyada Allahu Teala yokmuş gibi davranmaktan bizleri alıkoyuyor. O yüzden bizler hayatımızı tanzim ederken Peygamber Efendimiz (SAV) nasıl yapmış, Kur'an-ı Kerim bizlere nasıl emretmiş-bunları dikkate alırsak, emin olalım ki, hayatımız da, mutluluğumuz da artacak. Zira Rabbimiz, Rad Suresi, 11.ayette şöyle buyuruyor: İman edenler dikkat etsinler, diyor. "Kalpler ancak Allah'ı anmakla tatmin olur". Bizlerin hayatında Allahu Teala'nın ismi celali varsa, bizler Allah'a şükrediyorsak verdiği nimetler için şuna kesinlikle emin olmalıyız ki, Allahu Teala'nın da sükuneti, Allahu Teala'nın da merhameti bizim gönlümüzün içine dolacak. O yüzden Allahu Teala bizler için iyilik istemiş, kötülük istememiş, onun rızasına uygun bir yaşam hem toplumu, hem aile düzeyini, hem fertleri, hem de ilmi olarak hayatımızı güzelleştirecek diye ümit ediyorum. Ve şu var ki, Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Dünya hayatı geçicidir, kısadır, ahiret ise uzun ve ebedi olandır". Ve zihnini birazcık çalıştıran insan, kısa olanı mı tercih eder, yoksa sonsuz olanı mı?! Buradaki kardeşlerime, buradaki büyüklerimize söyleyeceğim şu: Bizler karlı olan ticareti yapalım, yani ebedi olan hayatımıza da yatırım yapmayı unutmayalım. Elbette dünyada ticaret yapalım, zengin olalım, para kazanalım, en güzel arabalara binelim, en güzel evlerde oturalım, ama unutmayalım ki, bunların hepsi bir araç, amaç değil. Amacımız ahiret.
Annem-babam sağ olsunlar beni Kur'an okumak üzere camiye gönderdiler. Ardından onlarla istişare ettik, nerede okumalıyım diye. İmam-hatibe git oğlum, dediler. Ben de en güzel şekilde kabul ettim. Çünkü hem Matematik, Fen, hem Fizik görüyorum, hem de Hadis, Fıkıh, Kelam görüyorum. Yani hem dini, hem dünyevi ilimlerin bir arada olması çok güzel.
-Bulgaristan'da da böyle üç tane imam-hatip lisesi var. Gençlerimizin de bu okullarda okumasını tavsiye ediyor musunuz?
-Evet. Bulgaristan'da gençlerin kesinlikle buradaki imam-hatip liselerinde okumasını tavsiye ediyorum. Çünkü bir insan belki çok iyi Matematik öğrenebilir, çok iyi Kimya bilebilir, ama Allah'ı bilmezse, o ilminin faydası kendisine olmaz, ama kişi o dünyevi ilimleri okurken Allahu Teala'nın da bizlere ikram ettiği o İslami ilimleri okursa, ikisini de dengelemiş olur. Bir kuş tek kanatlı uçabilir mi sizce?! Uçamaz değil mi?! İşte biz de diyoruz ki, imam-hatipler bizim hayatımızın iki kanadıdır, yani imam-hatip liseleri hayatımızın iki kanadını oluşturuyor. Hem bize dünyevi ilimlerini veriyor, hem de ahiri ilimlerle bizleri güzelleştiriyor, zenginleştiriyor. Bu yüzden genç kardeşlerim oralara gitsinler. Hem Kur'an-ı öğrensinler, hem okumayı, hem anlamayı öğrensinler, hem de Matematik, Fizik, Kimya'yı da okusunlar ki, hayatlarına daha güzel tanzim olsun.
Bulgaristan Müslümanlarına şöyle bir şey söylemek istiyorum: Camilerimiz hepimizin. Camiler biz Müslümanların, herkesin olduğundan dolayı oraları boş bırakmak bizlerin en büyük ayıbı olur. Cemaate katılmamız lazım. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) buyuruyor ki, "Kişinin kendi kıldığı namazla, cemaatle kıldığı namaz arasında 27 kat sevap farkı vardır" ve şöyle bir Hadis-i Şerif'i de var: "Cemaat, yani camide bulunmak, Müslümanların bir arada bulunması Allah'ın rahmetidir, rahmetini celbeder. Onların ayrılması ise Allahu Teala'nın gazabına sebep olabilir". i Müslümanlar birlik oldukları zaman güçlü olabilirler.
-Kırcaali'ye ilk defa geliyorsunuz. Bununla ilgili bizimle duygu ve düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
-Buraya geldiğimde sanki Türkiye'de farklı bir şehre gelmiş gibi hissettim kendimi. Yurt dışına gelmiş gibi hissetmedim. Niye? Çünkü buralarda da bizim dedelerimiz, ecdadımız yaşamış. Buralarda da İslami eğitim kültürü hala devam ediyor, camilerimiz var, elhamdülillah. Ben çok beğendim burasını. Burası gayet çok güzel bir mekan. Zaten kendim Avrupa'yı, Avrupa'nın iklimini çok seviyorum. Yeşilliği çok güzel, hayatı gayet güzel, havası temiz. O yüzden burada olduğum için çok mutluyum. Ve buradaki kardeşlerime de diyorum ki, buralarını terk etmesinler, buralarını bırakmasınlar. Bu memlekete, bu güzelliklere sahip çıksınlar. Şöyle düşünsünler: Ben ülkem için, Müslümanlar için ne yapabilirim, diyerek hayatlarını tanzim etsinler. Bugün ben bunu yedim, bunu içtim değil. Ben halkım için, buradaki Müslüman kardeşlerimiz için, ya da diğer insanlar için, insanlık için ne yapabilirim, bunu düşünsünler. Ben burada olmaktan çok mutluyum, sizlerin misafirliğinde bulunmaktan çok mutluyum. Allah razı olsun bizleri çok güzel ağırlıyorsunuz. Her şey için çok teşekkür ederiz. Burada çok güzel insanlarla tanıştık. Rabbim emsallerini artırsın. Bu beldede iyi insanları artırsın inşallah.
Söyleşi: Resmiye MÜMÜN