DOÇ.CAHANGİR NOVRUZOV: KIRCAALİ TÜRK TİYATROSUNUN GELİŞMESİNE YARDIMCI OLMAK BİZİM İÇİN BÜYÜK ŞEREFTİR



Çarşamba, 20 Haziran 2007

DOÇ.CAHANGİR NOVRUZOV:  KIRCAALİ TÜRK TİYATROSUNUN GELİŞMESİNE YARDIMCI OLMAK  BİZİM İÇİN  BÜYÜK ŞEREFTİRKırcaali Kadriye Latifova devlet müzik ve dram tiyatrosundaki elemanlara sahne ve diksiyon dersleri vermek için Türkiye'den gelen doç. Cahangir Novruzov Kırcaali Haber muhabirinin sorularını yanıtladı.

SAYIN NOVRUZOV KIRCAALİ HABER OKUYUCULARINA KENDİNİZİ TANITABİLİRMİZİNİZ?

-Ben Cahangir Novruzov. Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalında Öğretim Üyesiyim. 12 senedir Türkiye'de çalışıyorum. Kendim Azeriyim. Moskova'da tiyatro eğitimi almış bir insanım. Uzun zaman Azerbaycan'da sahne faaliyetlerim oldu, yönetmenlik eğitimi de aldım. Hem oyuncu olarak da çalıştım,bazı filimlerde rol aldım, televizyon filmi yönetmenliği yaptım, tiyatro oyunları hazırladım, tiyatroda oyuncu oldum. Yani sahne hayatımda bir sanat özgeçmişim var.

KIRCAALİ'YE GELMENİZ NASIL OLDU?

-Ben Adana'da Azerbaycan Kültür ve Dayanışma derneğinin başkan yardımcısıyım. Biliyorsunuz ki dünyada Azerbaycan ve Türk Kültür Dayanışma dernekleri birleşmiş durumdadır ve bütün problemlerimizi birarada dile getiriyoruz. Biz kültür dernekleri olarak birleşip daha güçlü, daha güzel, daha zeki bir güçe sahip olmamızı hedefliyoruz. Bir de Haydar Ali'nin çok güzel bir sözü var "BİZ ZATEN BİR MİLLET İKİ DEVLETİZ."

Yakında Bakü'de dünya Azerbaycan ve Türk diasporaların toplantısı olmuştu ve bu toplantıda biz Kırcaali Türk tiyatrosunun başkan yardımcısı Sabiha Mestan hanımla tanıştık. Bize Bulgaristan'da Kırcaali'de böyle bir tiyatronun sanat kapsamında bir mücadele verdiklerini ve bu mücadelede bizlerden yardımcı olmamızı istedi. Biz de bu gün buradayız. Seve seve iki gündür bu pırıl pırıl gençlere ders veriyoruz. Oyunculuk temel bilgiler üzerine, oyunculuğun manevi değerleri üzerine konuşmalarımız oluyor. Bu gençler eğitim almamış ama çok yetenekli. Bulgaristan'da yaşayan Türkler'in özgü olarak problemleri vardır. Yani ağız problemleri, dil problemleri, artikulasyon problemleri, konuşma problemleri vardır. Tiyatroda yöneticiler bu gençlerin gelişmesi için çok çaba sarfediyorlar. Ben buraya gelen ilk hoca değilim. Buraya benden önce de birkaç kişi gelmiş. Bu tiyatronun burada ayakta kalması bence çok tebriğe layiktir.Türk dilinin, Türk kültürü'nün sahneden ulusa seslenmesi çok önemli bir olaydır. Bu tiyatro yaşamalıdır ve bunun yaşaması için hepimiz çok çaba göstermeliğiz. Ve bu çaba bizim millettin ve vatanın borcudur.

BULGARİSTAN'A İLK DEFA MI GELİYORSUNUZ?

- Yok 1986 yılında Bulgaristana geldim. Eşim ile birlikte tatile gelmiştik. Burada dinlendikten sonra ben Çekoslovakya'ya geçtim. Orada bir tiyatro festivalinde juri üyesiydim. O yıllarda burada beni şok eden bir olayla karşılaştım- Bulgaristan Türklerinin isimleri değiştiriliyordu. Avrupa'nın ortasında böyle bir şeyin olacağı inanılmazdı. Milletlerin birbiriyle kardeş olmasını yüksek sesle söyleyen sosyalist- komunist idyalogyasının gerçekte yaptığı şeyle karşı karşıya geldim. O zaman ben bir Soviyet vatandaşı olarak gerçekten sarsıldım. Böyle insanlık dışı şeyler burada olmaması gerekiyordu.

BİLİYORSUNUZ SON ZAMANLARDA BAZI ÇEVRELER TÜRKİYE'DE SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI TARTIŞMALARINI GÜNDEME GETİRİYOR. AYRICA KARADAĞ'DA YÜZLERCE AZERİ KARDEŞİMİZ KATLEDİLDİ. ASIL SOYKIRIM BURADA DEĞİL Mİ?

-Biz maalesef Türk ulusu olarak herzaman siyasette ikili standartlarlan karşı karşıya geldik. Biliyormusunuz bu siyasete süren insanların gözleri görüyor ama gönül gözleri ve vijdan gözleri kördür. Maneviyat dediğimiz birşey içimizdeki canavarı dizginleyen bir zincirdir. Galiba Avrupa'nın maneviyatı bozulmuştur. Çünkü bu bozuk maneviyatı altın zincirle kaplamak istiyorlar ama olmuyor. Yani Hava ve Adem'in oğlu olan insan neden birbirini bukadar çiğiniyor ve geveliyor? Bu Karadağ'da olan soykırımı bütün dünya görüyor. Ben bunu birdaha hatırlatıp azçığını söyleyeyim. Oğlanüstü duygulara katılmak istemiyorum çünkü her defa onları hatırladığımda ne diyeceyimi bilmiyorum. Yani uygarlık denilen birşeyi, entelektuel yaklaşım denilen birşeyi o pahpohlu görüntü vermekle içindeki canavarı , içindeki yırtıcıyı saklamak gibi birşeyle karşı karşıyayız.
Yüzlerce insanın vahşet bir şekilde katledilmesi, yani bir kurşunu sıktığında tamam, ama bir çocuğu parçalamak ne demek? Bir hamile kadının karnından kesip çocuğunu çıkarmak ne demek? Bu insanlık dışı olan birşeydir. Savaş çirkin birşeydir. Ama kendi ülkesinin vatandaşına eziyet vermeyin ne olduğunu ben anlayamıyorum. Avrupa Birliğinin, İnsan haklarının birsürü kuralları var bunların hiçbirisine uymuyor ve bunu hiçbirşeyle haklayabilmediklerine göre onlara yalnız susmak kalıyor. Susmakta suçlamaları kabul etmek demektir.

TÜRKİYE VE AZERBAYCAN DIŞINDA ÇOK SAYIDA TÜRK KARDEŞİMİZ YAŞAMAKTA . ONLARA DA SON OLARAK SÖYLEMEK İSTEDEİĞİNİZ BİRŞEY VAR MI?

Bu 20. yüz yılın sonu ve 21. yüz yılın kültür, medeniyet ve bilim çağıdır. Ben sanıyorum ki Türk insanı bundan sonra dünyanın bilimi kültürü ve zekası ile dünyanın gönlünü fetedecektir. Dünyada artık toprak benim toprak senin kavgası kalmadı, dünyanın küresinin artık çok küçük olduğunu anladık. Fetedilecek birşey insan gönülleridir. İnsan zihniyeti, insan benliği değildir. Lütfen bunun altını çizerek söylüyorum insan gönülleridir. Türk insanı kendi medeniyetiyle, kendi ağız tadıyla, kendi zefkiyle, kendi bilimiyle bu dünyanın gönüllerini fetedecektir. O zaman da Türk insanının kim olduğu ortaya çıkacaktır. Ben buna inanıyorum. Benim çok idealist bir konuşma yaptığımı düşünüyorsunuz, ama çevremizde gördüğümüz her ne varsa, bir zamanlar düş olmuştur.


DİĞER HABERLER