Ülkemizde Demokrasi Dönemi bu yılın sonlarında 20.yaşına giriyor. Bu hayli uzun bir süre olmasına rağmen demokrasinin toplum hayatımızda tamamiyle oturmuş olduğunu söylemek doğru olmaz. Daha da kötüsü onun çok bozuk tarzda yani Bulgarlaştırılmış" olarak uygulanmasıdır. Çünki bazı siyasi güçler demokrasinin doğru, aslı şeklinden çok rahatsız oluyorlar. Yasaları hiçe sayarak, kurallara riayet etmiyerek istediklerini yapmak, konuşmak, başkalarını ezmek, çiğnemek onlar için en uygun varyanttır.
Bilindiği gibi Çok Partili siyasi sistem ve Pazar Ekonomisi koşullarında demokrasinin en önemli unsurlarından biri düşünce ve konuşma serbestliğidir. Dolayısıyla daha 10.11.1989'dan hemen sonra toplumda vatandaşlar arasında olduğu gibi, bilhassa ülkemizde faaliyet gösteren elektronik medyalarda bu unsur açıkça uygulanmaya başladı. Tüm medyalarda ele alınan konularla ilgili çok farklı görüş, bazen taban tabana zıt düşünceler savunuluyor, kullandıkları dil de çok başkaydı. Bunu da normal olarak nitelendirebiliriz.
Fakat sonraları durum maalesef menfi yönde değişti. Medyalarda kullanılan dil üslup ve içeriği açısından sadece farklılığını korumadı, bundan çok daha ötelere gidildi. Bazı medyalarda iletişim dili çok kabalaştı, sertleşti, kinle, adeta düşmanca konuşma tarzına geçildi. Bu açıdan şampiyonluk aşırı milliyetçi Ataka" partisine hizmet eden SKAT televizyonundur. O daha açılışından beri etnik gruplar konusunda kaba bir dil kullanıyor ve azınlıklar, bilhassa Türk azınlığı hakkında sadece düşmanca konuşuyor ve durmadan, günlerce hakaret, iftira kullanarak tiratlar yağdırmakta, aleyhimizde alevler püskürmektedir. Bizlere karşı düşmanca bir kampanya yürütülmektedir. Hiçbir kural, yasa, sınır tanımadan SKAT-Ataka konuşmacıları onurumuzu, kimliğimizi, haysiyetimizi tuzla buz etmektedirler. Adeta bir tiyatroya dönüşen SKAT programları, Bulgaristan seyircileri önünde sergilenmekte ve Türk azınlığa karşı düşmanlık aşılıyor. Durum yurtiçinde ve yurtdışında tüm izleyiciler tarafından çok iyi bilinmektedir.
Malümdur ki Àòàêà", kendi çıkarlarını aşırı üstün tutmak, başka etnik gruplara dair ayrımcılık uygulamak, saldırgan ve daha katı hareketlerle onların menfaatlerini küçümsemek, hiçe saymak olarak bütün meziyetleriyle Bulgaristan'da koyu milliyetçilerin partisidir. Acaba bu nereden kaynaklanmaktadır? Her şeyden önce bunun temelinde (Osmanlı) tarihsel mazi bulunmaktadır. Zamanın kökten değişmiş, siyasi açıdan tamamiyle farklı koşullarda bulunmamıza rağmen milliyetçi kesimlerin görüşleri pek değişmemiştir. Bu parti liderleri ve taraftarlarına göre azınlıklar ve bilhassa Türkler kesinlikle Bulgaristanın yönetimine katılmamalıdırlar, demokrasinin dışında bırakılmalıdır. Onların yerleri sadece ovada, tarlada, bağda, bahçede, maden ocaklarında, inşaatlarda, tütün üretimindedir.
Nitekim bu tahammül edilmez anormal hal Bulgar Elektronik Medyalar Kurulu(SEM)'nu da rahatsız etmiş olacak ki 15 Şubatta o bir panel tertipledi.
SEM ve ABRO(Bulgar Radyo ve Televizyon Operatörleri Acentası)'ya göre bazı medya yayınlarında düşmanca konuşma ve nefret dili bulunması sorunu sadece tüm medya sektörünün birlikte çalışmasıyla çözümlenebilir. Fakat SEM üyelerine göre vatandaşlar arasında etnik ve dini dayanılmazlık ile ilgili net bir tarifin, açıklamanın bulunmaması nedeniyle etnik,dini ve ırk tahammülsüzlüğü telkin edici yayınlara izin verilmemesine ait medya yasasının uygulanmasında zorluklar bulunmaktadır. Bu durum radyo ve televizyon faaliyeti ilkelerine riayet edilmesine ilişkin yasanın bu kısmının uygulanması ile ilgili genel görüşün düzenlenmesi için bir çalışma ekibinin oluşturulması gerekir. Başkan M.Peşeva yönettiği SEM'e bağlı 15 kişilik bir eksper kurulunun tayin edileceğini de ilan etti. O, radyo ve televizyon yayınlarının etik kodeksini korumalarını takip edecek ve toplum hayatımızın çeşitli alanlarından uzmanlardan oluşacaktır.
Fakat SEM'in bu girişimleri soruna temel çözüm getirmeyecektir. O yasalara riayet etmeyen medyalara ancak bazı kısıtlamalar uygulayabilir. Birçok hususlardan dolayı bulunduğumuz koşullarda biz böyle ve benzer olaylara daima tanık olacağız. Dolayısıyla medyalarla ilgili tüm yasaları, yönetmelikleri, talimatnameleri vb. kuralları güzel öğrenip, yasalar çerçevesinde onlarla sürekli savaşmamız gerektiğini ve gerekeceğini düşünüyorum.