Değerli Basın Mensupları,
Bulgaristan'da yaşanan son gelişmelere ve derneğimizin tutumuna ilişkin tarafımızca görülen lüzum üzerine açıklık getirmek ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
İzmir Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği 1985 yılında bir avuç kahramanın büyük fedakârlıkları sonucu kurulmuş ve Bakanlar Kurulu Kararı ile 1987 yılında kamu yararına çalışan dernek statüsü almıştır. Aynı zamanda Derneğimiz, merkezi Bursa'da bulunan, bağlı derneklerle birlikte (İzmir Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği İzmir Bal-Göç, Bursa Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Bal-Göç, Kocaeli Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Bal-Türk, Yalova Balkan Göçmenleri Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği, İstanbul Kartal Balkanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği) yaklaşık 100 000 üyesi bulunan Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu (BGF)' nun kurucu ve öncü derneklerinden biridir. Halen İzmir İlinde 6 Şubesi ve bir temsilciliği ile birlikte (30 yıldır) on beş bine yakın üyesi olan etkin bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak faaliyet göstermektedir. İzmir Bal-Göç Aynı zamanda Merkezi İzmir'de bulunan Ege Balkan Rumeli Dernekleri Federasyonunun kurucu ve öncü derneklerinden biridir. Bu iki federasyona üye olmakla beraber Türkiye'de 38 ilde örgütlü Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonunun da üyesi ve önemli sivil toplum kuruluşudur.
Derneğimiz ülkemizin toprak bütünlüğüyle sorunu bulunmayan bütün siyasi partilere eşit mesafede olup seçimlerde üyelerimiz özgür iradelerine göre oylarını kullanmaktadırlar.
Bu güne kadar BAL-GÖÇ olarak hep birlik ve beraberlik ruhu içinde davrandık. Birlik ve beraberlik adına yapılması gerekenleri yaptık ve hep bu istikamette tavır aldık. Bulgaristan'da Bulgar, Türk, Pomak, Roman ayrımı yapmaksızın, o topraklarda yaşayan herkesin kardeşlik, hoşgörü ve barış içinde yaşaması için faaliyetlerde bulunduk. Ayrımcılığa karşı çıktık, eşitsizlik ve haksızlıklarla mücadele ettik. Bu ve benzeri hususlarda camiamız içinde görüş ayrılıkları yaşanmayacağına, aksine bu birliğin ve beraberliğin bundan sonra da devam edeceğine olan inancımız tamdır.
HÖH içinde yaşanan son gelişmeleri kaygı verici ve anti-demokratik olarak nitelendiriyoruz. STK'larda olduğu gibi siyasi partilerde de Genel Kurullar tüm kişi ve kurulların üzerindedir; genel kurulda seçimle gelen, yine bir genel kurul ile ve seçimle gider. Meşru ve demokratik olan budur. Olayları değerlendirirken bugüne kadar hep kurumsal bir bakış içinde olduk, kişiler üzerinden bir davranış ve yaklaşımda hiç bulunmadık. Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu (BGF) olarak da ortak ve kurumsal görüşümüz aynı istikamettedir.
İzmir Bal-Göç olarak Bulgaristan siyasetinde yaşanan ani ve kaygı verici gelişmeleri büyük bir titizlikle ve kaygı ile takip ettik ve geniş tabanlı çalışmalar yaptık. İzmir' in hemen her yerleşim bölgesinde birebir üyelerimizle HÖH'ü ve yeni oluşum (bu gün için artık kurulmuş olan) Dost Partisi'ni konuştuk. Bulgaristan' da yaşayan insanlarımızla istişareler yaparak, Yönetim Kurulumuz ve Danışma Kurulumuz ile toplantılar gerçekleştirerek temsil ettiğimiz toplum adına yeni kurulan DOST Partisi'ni desteklemeye karar verdik.
Bizim inancımız odur ki bütün bu sürecin sonunda halkın vicdanından uzaklaşanlar ve kişisel gelecek kaygılarıyla hareket edenler değil; eşit biçimde ve barış içinde, birlikte bir gelecek kurmak idealine inananlar kazanacaktır. Bu suretle Bulgaristan demokrasisinin, Bulgaristan Türklerinin ve ülkedeki tüm azınlıkların kazanacağına inanıyoruz.
Dış politikada milli mesele haline gelmiş konularda iktidar partisi karşıtlığına dayalı bir politika izlemek ne denli doğrudur bunu halkımızın takdirine bırakıyoruz. Çünkü bu konular iç siyaset konusu değildir ve partiler üstü bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. En azından Türkiye'nin toprak bütünlüğüyle ilgili herhangi bir problemi olmayan siyasi partilerden bu davranış beklenir.
Lütfi Mestan ve DOST yönetimi Türkiye'yi ziyaret ettiğinde çok güzel bir şey yaptı. Anıtkabir'de Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ü ziyaret etmelerinin ardından Ak Parti, CHP ve MHP'de temaslarda bulunup bizzat bu siyasi partilerin liderleriyle görüşerek neden bu yola çıktıklarını anlattılar. Mestan ve ekibi aslında şu mesajı verdi; "Anavatanımız ve onun siyasi partileri bizim dostumuzdur".
Buna karşın, CHP'nin ve MHP'nin hafta sonu yapılan HÖH Kongresine katılmaları ve Türkiye'de faaliyet gösteren Bulgaristan ile ilgili bütün sivil toplum örgütlerini yok saymaları anlaşılır bir durum değildir. Türkiye'de yapılan son yerel seçimlerde özellikle İzmir'de HÖH adına tam yetkili olduğunu söyleyenlerin CHP aleyhine sergiledikleri tutum hala zihinlerden silinmemişken, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Sekreterlik düzeyinde katılım sağlaması İzmir'de yaşayan hemşerilerimizi şaşkınlık içinde bırakmış, hayal kırıklığına uğratmıştır.
Hele hele CHP Genel Sekreteri sayın Prof. Dr. Kamil Okyay SINDIR Milletvekili seçimleri öncesi yapılan ön seçimde Balkan göçmenlerinin desteği ile seçilebilecek sıraya gelmesi ve akabinde CHP'nin oylarının da dışında verilen ödünç oylarla milletvekili seçilmiş biri olarak, HÖH kongresine katılmış olması Balkan göçmenlerinde büyük bir üzüntü, hayal kırıklığı ve tepki yaratmıştır. Şu hususun altını çizmek isteriz ki anavatanımız Türkiye'yi ötekileştiren hiçbir oluşum bizim nezdimizde makbul değildir. Soydaşın ve göçmenin kalbinin bu yönde attığından emin olduğumuzu bildiririz.
Kamuoyuna önemle duyurulur.
İZMİR BAL-GÖÇ Yönetim Kurulu Adına
Genel Başkan
Fahriye ERSOY