ÜNLÜ RESSAM KAMBER KAMBER İLE BAŞ BAŞA



Cuma, 08 Ağustos 2008

ÜNLÜ RESSAM KAMBER KAMBER İLE BAŞ BAŞADoğup büyüdüğüm yer köy Sedefçe, Mestanlı ile Koşukavak arasında bulunur. İlk ve orta okulu köyümde, liseyide de Mestanlıda bitirdim.
İlk okul yıllarında, mahalle yakınında bulunan sakız çamurundan küçük küçük hayvan ve insan heykelcikleri yapmaya başladım. Onları evimizin bahçesine sıra sıra diziyor, yoldan geçen köydeşlerim, sergi misali teker teker tartışıp gözlüyorlardı. Renkleri ilk olarak, çocukluk arkadaşlarımla hayvan otlatırken, kır çiçeklerinde gördüm. Ardından onları, annemin ve ninemin hazırlayıp dokuduğu, benim de büyük zevkle izlediğim çerge, kilim, döşek, torba v.b. dokularda gördüm. Hele de genç gelinlerin düğün evinin önüne büyük bir sergi misali, göz kamaştırıcı renkleri içeren çeyizlerin güzelliği hala gözümün önünden gitmez. Bu durum aklıma geldikçe içim ferahlanıyor ve okşanıyor. Bütün bu güzellikler, mehterlerin çaldığı müzik eşliğinde halkın beyenisine sunuluyordu.
Resimlerimi daima müzik eşliğinde çizerim. Zaten benim için en büyük ilham kaynağı da eşsiz doğa, güzel insanlar, müzik ve şiir. Resim, şiir ve müzik kan kardeşleri sayılır. Birbirini her zaman tamamlarlar. Resimde şiiri ve müziği görürsünüz, hissedersiniz. Şiir okurken resim gelir gözlerinizin önüne ve hoş nağmeli müzik işitirsiniz. Güzel müzik de herzaman şiirsel olur, bizi alıp götürür uzaklara, güzelliklerle içiçe olan doğanın ortasına ve bırakıverir oracığa.
İnsan bunları farkedebilmesi için çok deneyimli olması gerek. Sürekli okumak, müzik dinlemek ve bol bol sergileri gezmek lazım. Ancak o zaman güzeli çirkinden, iyiyi kötüden v.s. ayırabiliriz.
Köyümden çıkalı 43 yıl olmasına rağmen, köyümle ilişkimi hiç kesmedim. Hala da hafta sonları hep oradayım.
İlk defa renkli kalemleri, rahmetli dedem, kasabadan alıp bana getirdiğinde sekiz yaşındaydım. Bunlara ne denli sevindiğimi dille tarif edemem. Ben resim çizerken, dedemin uzun uzun beni izleyişi ve resimler hazlr olduğunda, sevinmesi gözümden kaçmazdı. Küçüklüğümde ilk sulu boya /akvarel / ´yı da dedem alıvermişti.
Lise ve kışla yıllarında bol bol resim çiziyordum. Yağlı boya ile temasım ilk askerlik döneminde oldu. Bol bol tablolar çizdim. Bununla beraber dünyaca ünlü ressamlara ait birçok kitapları bulup okuyordum. Kısacası imkan buldukça resim yönünde kendimi geliştiriyordum.
1974 - 78 yılları arasında Sofya'da resim eğitimi aldım.
İlk defa milli sergilere askerlik yıllarında katıldım ve ülke çapında ikinci ödüle layık görüldüm.Yurtiçi ve yurtdışı birçok sergilere katıldım. Yirmiyi aşkın kişisel sergi açtım, bunlardan yedisini Türkiye´de gerçekleştirdim.
Bu yıl yoğun çalışma içersindeyim. Çünkü aynı anda birkaç tane sergiye hazırlanıyorum. Burgas'da "Deniz dosları" adlı milli sergi, Pleven'de bienal, Eski Zara'da - Balkan ressamları sergisi, Türkiye'de uluslararası bienal var. Bunun dışında ekim ayında Burgas'da kişisel sergim var kısmetse.
Rodoplara balılığım sonsuzdur. Güzelim Rodop dağları neler doğurmamıştır ki ... Nereye gitsem, beni bu dağlar mıgnatıs misali kendine çeker her zaman.
Rodopların şirin güzelliğine, kuşların ötüşüne, derelerde ve yol boylarında çeşmelerinde soğuk suların şırıl şırıl akışına, köylerdeki hayvanların ahenkli çan seslerine ve çobanın yanık kaval sesine doyum olmuyor. Bunların hepsi bir yaratıcı için en büyük ilham kaynağı sayılır.
İlk hediye ettiğim tablo, köyümdeki okula ve köyümden bir manzara oldu. Ardından Çayka ve Zvezdel okullarına, Momçilgred lisesi ve "P.Beron" okuluna, Kırcali "Ömer Lütfi" okuma yurduna, Ekonomi meslek lisesine, "Nov jivot" gazetesine v.b. yerlere tablolerımı hediye ettim.
Sürekli kitap okumak ve resim çizmek bende alışkanlık oldu. Zaten baştan da dediğim gibi, resimlerimi her zaman müzik eşliğinde çizerim.
Sanat ürünlerinin ruh gıdası olduğunu söylenmiyor mu? Böyle olduğunun çoktan farkına vardım.


Diğer Fotoğraflar

DİĞER HABERLER