Bugün binlerce Bulgaristan Türk'ü, 30 yıl önce Bulgarlaştırma sürecini protesto esnasında kurşuna dizilen 17 aylık Türkan bebeğin ve tüm şehitlerin anısına Kirkovo'nun (Kızılağaç) Mogilyane (Yoğurtçular) köyünde düzenlenen anma töreninde bir araya geldi. Bu yılki törene çok daha fazla katılım olması ve program boyunca sahnenin yanında şehitler anısına meşale yanması dikkatlerden kaçmadı. Kırcaali bölgesi ve ülkenin çeşitli yerlerinden gelen Türklerin yanı sıra, Türkiye, Yunanistan ve başka ülkelerden de katılan çok sayıda vatandaş ve soydaşlar anma törenine katıldı. 26-27 Aralık 1984 tarihleri arasında Kirkovo Belediyesi'nde Kayaloba, Yurtçular ve civar köylerden yaklaşık 10 bin Türk kadın, erkek ve çocuk, soykırıma hayır demek için Mogilyane köyüne toplanır. Milisler, toplananları dağıtmak için müdahale edince halkın tepkisiyle karşılaşır. Bu sırada milislerin ateş açması sonucu üç kişi hayatını kaybeder. Hayatını kaybedenler arasında Kitna (Nakıplar) köyünden Musa Yakup ve Kayaloba köyünden Ayşe Hasan ile Türkan bebek de vardır. Köylülerin evlerine dönme esnasında yollarda bir katliam daha yaşanır ve sayısı bilinmeyen birçok Türk de buralarda vurulur. Zorluk çıkaran ve karşı gelenler ise Belene kampına sürgün edilir.
Anma töreninde resmi konuklar arasında Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Genel Başkanı Lütfi Mestan, HÖH Gençlik Kolları Başkanı ve AP Milletvekili İlhan Küçük, Meclis Başkan Yardımcısı Aliosman İmamov, Avrupa Parlamentosu Milletvekili Necmi Ali, HÖH Kırcaali İl Başkanı ve Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer, T.C. Filibe Başkonsolosu Alper Aktaş, Muavin Konsolos Gürler Gürsoy, Bursa Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Mustafa Öztürk, Bursa Balkan ve Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu Başkanı ve Edirne Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı Zülfettin Hacıoğlu, Bursa BAL-GÖÇ Genel Başkanı ve Balkan Göçmenleri Federasyonu Başkanı Doç. Dr.Yüksel Özkan, Yunanistan Batı Trakya Milletvekili Ayhan Karayusuf hazır bulundular.
Ayrıca çok sayıda milletvekili, belediye başkanı, Meclis başkanı, Türkiye'den kardeş belediyelerin temsilcileri, Bulgaristan ve Türkiye'den sivil toplum kuruluşları temsilcileri, şehitlerin yakınları, ülke çapından siyasi mağdurlar, Türkiye'ye sınır dışı edilen ve göç eden yüzlerce vatandaş da anma törenine katıldı.
Ev sahibi konumundaki Kirkovo Belediye Başkanı Sali Ramadan, törende yapmış olduğu konuşmasında, 26 Aralık 1984 tarihinde meydana gelen acı olaylara değindi. Anma törenine katılan herkese Türklük mücadelesi verenlere gösterdikleri saygıdan dolayı teşekkür etti.
Ramadan, "Bugün onur ve saygı günüdür. Soykırım süreci kurbanlarını anarken, tüm şehit ve gazilerimize karşı sonsuz şükranımızı da sunuyoruz. Bizler Bulgaristan'ın en yeni tarihinin bir parçası olduğumuz için gurur duymalıyız. Demokrasi yolunda yürürken geçmişi unutmayıp hatırlamalıyız, ders çıkarmalıyız. Çünkü yaşadığımız olaylar bizim karakterimizin oluşmasında büyük rol oynadı. Bizler bugün Bulgaristan'ın onurlu ve eşit haklara sahip ve Avrupa Birliği'nin vatandaşlarıyız. Bunu HÖH partisine borçlu olduğumuzu unutmayalım" dedi.
Şehit Ayşe Hasan'ın oğlu Fikri Mollahasan, "Göçün 25.yıl dönümünü yaşıyoruz, asimilasyonun da 30'cusunu. Ancak bizim yaralarımız taptaze. Bundan sonra inşallah, değerli büyüklerimin bu konulara daha çok duyarlı olacağına umut ediyorum" diye ifade etti. Şehit oğlu, 46.yaşında öldürülen annesinin ölüm raporunda iç kanamasından öldüğü belirtildiğini paylaştı. Türkan'ın solunum yetersizliğinden hayatını kaybettiğini, Musa Yakup için de ölüm sebebi olarak bir şeylerin uydurulduğuna dikkat çekti. Yakın bir köyden saatçi olan Ömer abinin de kendisini ayakkabı ipi ile astığının uydurulduğunu paylaştı. Mollahasan,"Biz buraya düşmanlık tohumları ekmeye gelmiyoruz. Nasıl ki bizim ecdadımız burada 500 yıl dostça, kardeşçe yaşadıysa, bizler de bu şekilde yaşamak istiyoruz" dedi.
Şumnu ili Kaolinovo İlçesi'nden bir şehit kızı olan Nevin Necip, Kaolinovo'nun Kus semtinden babası Necip Osmanov Necipov'un Bulgarlaştırma süreci esnasında şehit edilmesinden sonra annesi ve kız kardeşleriyle zor günler yaşadıklarını ifade etti. Demokrasi yıllarında da devletin Türk ve Müslümanlara karşı tutumunun değişmediğine dikkat çeken Nevin Necip, aynı ayrımcılığın devam ettiğini öne sürdü. Basın aracılığıyla bazı partilerin aşıladığı korkunun her an temel hak ve özgürlüklerimizin elimizden alınabilir düşüncesini telkin ettiğini ifade etti. Aklıselim insan olan herkesi birleşip yabancı düşmanlığını yenmeye davet etti.
HÖH kurucularından Dobriç'ten (Hacıoğlu Pazarcık) siyasi mağdur Necmettin Hak, "Bu ülkede demokrasi sadece sözde. Eski dönemde olduğu gibi köle olmamızı istiyorlar. Ama o dönem öldü. Bundan sonra biz varız. Bu ülkeye demokrasiyi biz getirdik ve biz yaşatmak zorundayız. Kimseye düşmanlığımız yok, ama her şey karşılıklıdır. Biz ölümden korkmuyoruz. Ölüm yeniden doğuş demek" diye ifade etti. Birlik ve beraberliğin bozulmasına izin verilmemesini ev böylece geleceğin güvence altına alınması çağrısında bulundu.
Kırcaali Siyasi Tutuklular Vakfı Başkanı Halil Rasim, "Killi halkı önünde boyun eğmek istiyorum. En küçük şehidi veren sizlersiniz. Burada başlayan mücadele Kuzey Bulgaristan'a kadar uzadı. Küçük şehit Türkan bizleri mobilize etti, ayağa kaldırdı" diye belirtti. Bütün ömrünün cezaevi, ölüm kampı Belene ve sürgünde geçtiğini kaydeden siyasi mağdur, 20 yılını din, dil, kültür uğruna harcadığını ifade etti. Bugünlere hep birlikte verilen mücadele ile ulaşıldığının altını çizdi.
Rasim, "HÖH bizim güvencemizdir. HÖH, bizim haklarımızı Meclis, Avrupa Parlamentosu ve dünyada savunacak tek merceğimizdir. Biz Bulgarların sahip olmadığı kadrolara sahibiz. Biz özgürlüğümüzü mücadele sonucunda kazandık. Belene'de 517 kişiydik. Bazıları cezaevlerinde, bazıları çıktıktan sonra şehit oldu. Biz de gidiyoruz. Benim yaşım da 72 oldu. Benim tek arzum, acı günlerin tekrar yaşanmaması için birlik ve beraberliğin korunmasıdır. Unutmayalım ki, Meclis'te bizi temsil eden şu anda 38 milletvekili var oldukça hak ve hukukumuz korunacak" diye ifade etti.
BAL-GÖÇ Genel Başkanı Doç. Dr. Yüksel Özkan, "Soya Dönüş" söyleminin değişmesini arzuladığını belirterek, "O acımasız günleri, o karanlık lekeyi daha yumuşak, daha sevimli hale getirmek için hala bu ifade kullanılıyor. Halbuki 2012 yılında Bulgaristan Parlamentosu bunu etnik bir temizleme olarak niteledi" diye altını çizdi. Dost Bulgar halkının Noel Bayramını cani gönülden kutladığını ifade etti.
Balkan ve Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu Başkanı Zülfettin Hacıoğlu, "Geriye dönerek ileriye bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak 25 yıldır demokrasi ile idare edilen bir Bulgaristan'da yüzlerce şehidimiz, 500'ün üzerinde Belene gazimiz, diğer cezaevlerinde yatanlarla beraber 1000'i de geçiyordur ve yüz binlerce horlanan, dövülen, itilen, kakılan Bulgaristan Türkünün bir tanesinin suçlusu hakim önüne çıkıp bir ceza almadı. Arzu ediyorum ki, seneye buraya toplandığımız zaman hiç olmazsa bir kişi bu konuda suçlu bulunup gerekli ceza verilmiş olsun" dedi. Hacıoğlu, "Toplum olarak kendi muhasebemizi yapmak gerekiyor ve siyasetçilere de baskı unsuru olmamız gerekiyor. Biz artık Bulgaristan Türklerine reva görülen bu muamele için birilerinin cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu.
Dr. Hasan Ademov, kalabalığı Deliorman Türkleri adına selamladı. HÖH'ün Bulgarlaştırma sürecinin acısını devletin istikrarının korunması için gerekli iradeye dönüştürmeye çabaladığını ve bunun da ülkenin bugünü ve geleceği için son derece önemli olduğunun altını çizdi.
HÖH Merkez Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Mustafa Karadayı, milletvekili olarak temsil ettiği Smolyan (Paşmaklı) bölgesi halkının selamlarını ileterek, tarih kitaplarında her ne kadar yer alamasa da aslında Bulgarlaştırma sürecinin 40-50 yıl öncesinde başladığına dikkat çekti.
Kuzey Bulgaristan'daki Türklerin 1984 yılında uygulanan asimilasyon politikasından önce Rodoplar'daki Müslümanların maruz kaldıkları asimilasyona karşı tepki vermediklerine dikkat çekerek, bu acı olayların ülkedeki tüm Türkler ve Müslümanların birlik beraberlik içinde olmadığından kaynaklandığını vurguladı. Ülkede vatanseverler olarak kendilerini niteleyen bir grup insanın aslında yabancı düşmanı olduklarını ifade ederek, asıl vatanseverlerin bu meydanda bulunan vatandaşların olduğunu ileri sürdü. Bu vatanseverlerin 30-40 önce olduğu gibi bundan sonra da vatansever olmaya devam edeceklerini söyledi.
Prof. Dr. Aliosman İmamov, totaliter rejime karşı gelen mücahitlere teşekkür ederek, onların gelecek nesillere örnek olmaları gerektiğinin altını çizdi. Geçen yıl Batı Rodoplar'da Bulgarlaştırma sürecinin 40.yılını andıklarını hatırlatarak, burada ve orada olanları birleştiren şeyin zorbalık olduğunu ifade etti. Gerçek bir demokratın Bulgarlaştırma sürecini bir zorbalık olarak, Bulgaristan tarihinde en kara sayfa olarak kabul ettiğini belirtti. Sahte vatanseverlerin siyasi holiganlık yaptıklarını ve ülkedeki krizden dolayı etnik azınlıkları suçladıklarını kaydeden İmamov, bunun böyle olmadığını ve dünyada ulus birliği sağlanamayınca hiçbir ülkede refaha ulaşılamayacağını ileri sürdü. Siyasi holiganların ulusu böldüklerini ifade eden HÖH Başkan Yardımcısı, ülkeyi krizden çıkaranların ancak vatansever olarak nitelendirilebileceğinin altını çizdi.
Necmi Ali, "Biz asimilasyon değil, entegrasyon politikası yürütüyoruz. Bizler Avrupa Parlamentosu'nda 4 temsilciniz olarak her zaman sizin hak ve özgürlükleriniz çiğnendiği zaman bu sorunu Avrupa'ya taşıyacağımıza dair söz verdik. Aynı zamanda Bulgaristan'ın isminin lekelenmesine izin vermeyeceğiz. Ben Bütçe Komisyonu üyesiyim ve AB fonlarından ödemelerin yapılması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz" dedi. AP'nda partiler ırkçı ve milliyetçi güçlere karşı ittifak olurken, Bulgaristan'da yabancı düşmanlığı fikirlerine sahip bir partinin iktidara yaklaştığını belirtti. HÖH Başkanı Lütfi Mestan'a seçim kampanyası sırasında Türkçe konuştuğu için 15 ceza kesildiğini hatırlatarak, geçen hafta oluşturulan AP Geleneksel Azınlıklar, Ulusal Topluluklar ve Diller Intergrubu'nda İlhan Küçük ile birlikte üye olduklarını ve Mestan meselesinin AP gündemine getirileceğini açıkladı.
Törende Filibe Başkonsolosu Alper Aktaş yaptığı konuşmasında, "Komünist rejimde gün geldi baskın, gün geldi zulüm, gün geldi zindanları, gün geldi karşınızda tankları, silahları gördünüz. Ve maalesef, gün geldi kucağınızdaki bir bebeğin hayata son bakışını gördünüz ama hiçbir zaman yılmadınız. Size yakışan da budur zaten. Size bu kürsüden hitap ederken 30 yıl öncesinin o azimli, o dirayetli, o haysiyetli ve şerefli duruşunu aynen muafa edildiğini büyük bir gururla görüyorum. Bu vesileyle başta Türkan bebek olmak üzere asimilasyon sürecine, vahşete, barbarlığa, zulme direnirken onurlu bir şekilde hayatını kaybeden tüm şehitlerimizin, o acılı sürecin çilesini çekip daha sonra aramızdan ayrılan değerli soydaşlarımızın, aziz hatırası önünde saygıyla eğilmeyi bir borç biliyorum. Değerli soydaşlarım 1984 yılının sizler için ne anlam ifade ettiğini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, T.C. Filibe Başkonsolosu olarak çok iyi biliyorum, gayet iyi idrak ediyorum. Ama unutmayın yalnız değildiniz, yalnız değilsiniz, asla yalnız kalmayacaksınız. Bunun size sözünü veriyoruz. Bugün Türkiye'de kalpler sizin için atıyor. Bugün Türkiye'de yürekler Türkan bebek için atıyor. Şunu unutmayın, bugün Türkiye'de kardeşleriniz dua ederken sizleri dualarına ortak ediyor. Ve şunu da unutmayın, bugün Türkiye'de insanlar acınızı kendi acılarıymış gibi yüreklerinde hissediyor. Bugün Bulgaristan Avrupa Birliği'nin üyesidir. Dolayısıyla sizler de AB'nin saygıdeğer vatandaşlarısınız. Bizim arzumuz Bulgaristan'da her alanda ilişkilerimizi geliştirmektir. Bunun için çaba sarf ediyoruz, bunun için 7/24 çalışıyoruz. Bulgaristan ve Türkiye iki kardeş, dost ülkedir. Biz dostuz, müttefikiz ve ortağız. Ortak bir geçmişi paylaştık. Geçmişte de güzel, güneşli günleri paylaşma arzusundayız. Bunun için çalışacağız. Ama bu çalışmaları sürdürürken sizlerin Bulgaristan'ın eşit ve özgür vatandaşları olarak temel hak ve hürriyetlerinizi sonuna kadar muhafaza etmeniz ve bunları geliştirmeniz de çok önemlidir. Ve şunu da unutmayın, Anadilinde eğitim ve Anadilinde yayın bu temel hak ve özgürlüklerin birer parçasıdır. Bize dilini, tarihini, dinini, örfünü, kültürünü iyi bilen, bunlardan gerekli dersi çıkartan, eşitçe, kardeşçe, barış, huzur içinde yaşamak için, gerekirse mücadele edecek nesiller lazım. Ve ben aranızda o yeni nesli de görüyorum. Bundan dolayı da gururlu ve mutluyum. Değerli kardeşlerim, soydaşlarım, bu vesileyle sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyor ve bir kez daha aziz şehitlerimizin hatırası önünde saygıyla eğiliyorum" diye ifade etti.
Cebel'in Ustra (Deveciler) köyünden göç eden Türkiye Bulgaristan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk selamlama konuşmasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun ve tüm Türk halkının da selamlarını iletti. Asimilasyon sürecini bizzat yaşamış biri olarak o acı günlere değindi. Milletvekili, "Bu tarihsel süreçten ders çıkartmalıyız, değerlerimize sahip çıkmalıyız. Dilimizi öğrenmeliyiz, yaşamalıyız, konuşmalıyız, yaymalıyız, çocuklarımıza öğretmeliyiz, kültürümüzü korumalıyız" diye mesaj verdi. Ülkede kısa bir zaman öncesi sözde İŞİD yanlısı gerekçesiyle Müslümanlara karşı yapılan operasyonlara değindi. Gerçek Müslümanların terörist olmadıklarının altını çizdi. Bu tür operasyonların inanç özgürlüğüne aykırı olup bitmesini arzu ettiklerini ifade eden Öztürk, Balkanlarda yüzyıllarca hakim olan barış, huzur, kardeşliğin devam etmesi gerektiğini ve bu ülkedeki Türk ve Müslümanların eşit ve saygın vatandaşlar haline getirilmesini desteklemeyi amaçladıklarını ifade etti. Türkiye -Bulgaristan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olarak bunu vefa borcu bilip ve bir misyon kabul ettiklerini ve 3,5 yıldır bu doğrultuda çalıştıklarını belirtti.
HÖH Başkanı Lütfi Mestan, Türkan bebeğin annesi Fatme Öztürk'e dönerek "Saygıdeğer Fatma Ana, sizler sadece Türkan bebeğin değil, tüm acı çeken, zamansız dünyayı terk eden çocukların annesisiniz. Sizlere saygımız sonsuz. Sizlerin önünde henüz kendimizi borçlu hissediyoruz" dedi. Mestan, bu yılki törende geçen yıla bakış iki misli daha fazla kişinin katıldığına dikkat çekerek, bunun sebebinin 30 yıl önce uğruna mücadele edilen değerlerin bugün risk altında olduğundan kaynaklandığını belirtti. Bugün 43.Halk Meclisi'nde bir parti değil de, yönetimde yer alan Bulgarlaştırma sürecinin en akıl almaz fikirlerini savunan ırkçı ve yabancı düşmanlığı politikası izleyen bir koalisyon olduğunu vurguladı. HÖH Başkanı, "Vatanseverlik Cephesi'nin Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan'ın yönetiminde yer alması Türkan bebeğin ve tüm Bulgarlaştırma süreci şehitlerinin anısıyla alay edildiğinin işaretidir. Bu kutsal yerde sizlerin adına Başbakan Boyko Borisov'a şunları söylemek istiyorum: `Sayın Borisov, Vatanseverlik Cephesi'nin yönetimde yer alması Bulgaristan'ın demokrasiye geçiş döneminde seçtiği demokrasi yolundan ciddi olarak ilk defa ayrılmasıdır. O zaman Bulgaristan, Avrupa Atlantik yönünde gelişen, etnik azınlıkların temsilcilerinin eşit haklara sahip ülke olmayı seçti. Bu yüzden başarılı bir yönetime imza atmak isterseniz, biran evvel sizi bu yolda engelleyen Vatanseverlik Cephesi adı altındaki koalisyondan uzaklaşmalısınız. Aksi takdirde bu hükümet başarılı ve reformcu olmaktan öte başarısız olmaya mahkumdur. Bunun için 2015 yılında mecburen erken genel seçime gidilecektir". Mestan, ırkçı ve milliyetçi Vatanseverlik Cephesi ve Ataka'ya karşı diğer partilerle birleşip yabancı düşmanlığa karşı ortak bir cephe oluşturmayı arzu ettiğini ifade ederek, Reformcu Blok'un iktidar ortağı olması için GERB'e Vatanseverlik Cephesi'nden destek alınmasını şart koştuğunu hatırlattı.
Bugün Reformcu Blok'un Vatanseverlik Cephesi ile birlikte HÖH'e karşı ortak karşı cephe oluşturduklarını ileri sürdü.
Stratejik amaçlarının HÖH'ü siyasi hayattan çıkarmak olduğunu kaydeden Mestan, bunun mümkün olmayacağının altını çizdi. Reformların da insanı geri götüren popülist fikirlere sahip Vatanseverlik Cephesi ile yapılamayacağını belirten HÖH Başkanı, bu anlamda bu ittifakı Bulgaristan'da demokrasiyi deforme edici olarak niteledi. Lütfi Mestan, propaganda esnasında seçmenleri Türkçe selamladığı için 7 validen ceza geldiğini paylaşarak, 6'sının 2'şer bin leva, Plovdiv (Filibe) Valisi'nin ise 687 leva ceza belirlediğini aktardı. Bugüne kadar borcunun 12 687 leva olduğunu söyleyerek, mahkeme sürecini kaybederse cezaları ödeyeceğini belirtti. Bulgaristan'da bu davaları kazanmazsa, meseleyi Strasburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacağının altını çizdi. Mestan, "Dava açacağım, vatanımı sevmediğimden değil, vatanımın tamamen insan haklarını koruyan ülke olması için Strasburg'da dava açacağım. Sözüm sözdür. Ama ben bu davayı yürütürken aynı anda bizim çocuklarımız Anadilini okumuyorsa, ben mahcup hale düşüyorum. 17 aylık bir bebek dili, dini, ismi için canını verdi. Gece yatağa yattığınızda onun sesini duymuyor musunuz?! Bulgaristan'da yaklaşık 1 milyon Müslüman yaşıyor. Yalnız 9 bin çocuk Türkçe okuyor. Diğer 60 bini nerede?! Anadili eğitimi sorununu çözmek hepimizin boyun borcudur" diye ifade etti. Türkiye'ye sınır dışı edilen ve orada vefat eden soydaşların kütüklerden hala Bulgar isimlerinin silinmediğinin ve bunun idari yolla çözülmesine ilişkin kanun tasarısı sunduklarını aktaran HÖH Başkanı, bu tasarıyı destekleyip desteklememelerinden Reformcu Blok koalisyonu ve GERB partisinin de gerçek yüzünün ortaya çıkacağının altını çizdi.
Tekrar BAL-GÖÇ Genel Başkanı seçilen Doç. Dr. Yüksel Özkan'ı tebrik ederek, AK Parti Milletvekili Mustafa Öztürk'e de dönerek, Bulgaristan Türkleri adına Bulgarlaştırma süreci esnasında Türkiye'ye zorla sınır dışı edilen soydaşlara saygı ve selamlar sundu.
Tüm konuşmacılar asimilasyon şehitleri ve gazileri rahmetle ve saygıyla anarak şükran ve minnetlerini sundular, törene katılan herkesin gelecek yeni 2015 yılını kutladılar.
Anma töreni Kırcaali Bölge Müftülüğü Vaizi Enver Nasuf'un tüm şehitlerin ruhu için dua etmesinden sonra, Türkan Çeşme anıtına çelenk ve çiçek koyulmasıyla sona erdi.
Fotoğraflar: Sebahat NECİB