Değerli Basın Mensupları,
Son zamanlarda Bulgaristan'da, ülkedeki Türk-Müslüman azınlığa yönelik olumsuz bir takım gelişmelere şahit olunmaktadır. Azınlığımızın demokratik dönemde dahi statik hale gelen mevcut sorunlarının çözümünde hiçbir ilerleme kaydedilemezken; bilakis yeni bir takım sorunlarla karşı karşıya bırakılması, art niyetlerle hazırlanmış bir takım oyunların varlığını işaret etmektedir. Başmüftülüğümüz ile ilgili olarak son dönemde yapılan hak ihlalleri de bunun en büyük göstergesi olmaktadır.
Bilindiği üzere, 12 Mayıs 2010 tarihinde Bulgaristan Yüksek Temyiz Mahkemesi'nin Başmüftülük kurumumuza ilişkin tesis etmiş olduğu karar; 2008 yılında yapılan Kongre'de Başmüftü olarak seçilen Dr. Mustafa Hacı Aliş ve yönetimi ile Yüksek İslam Şurası Başkanı Şabanali Ahmed'i yasa dışı olarak tanımlamıştır. Söz konusu karar, Bulgaristan Müslümanlarının demokratik seçimine vurulan bir darbe olmakla birlikte, aynı zamanda Bulgaristan demokrasisinin de zarar görmesine neden olmuştur. Mahkeme kararının ardından Nedim Gencev'in Başmüftülük makamının yasal temsilcisi olarak belirmesi ise, sorunu derinleştirmekte ve daha trajik hale getirmektedir.
Bulgaristan yargısı ve makamları şunu iyi bilmelidir ki; Bulgaristan Türk ve Müslümanları, Jivkov ajanı eski komünist dönem Başmüftüsü Gencev'i hiçbir zaman tanımayacaktır. Bu isim üzerinde artık konuşmak bile Bulgaristan Müslümanlarına hakarettir. Bu yolda sonuna kadar, Bulgaristan Müslümanlarının demokratik seçimi sonucu görev başına getirdiği Başmüftümüz Dr. Mustafa Hacı Aliş'in ve yönetiminin yanındayız. Bulgaristan, girdiği bu yanlış yoldan vakit geç olmadan dönmelidir. Aksi takdirde, kendi aleyhine olabilecek bir takım sonuçlarla karşılaşabilir.
Gelinen noktada, atanmış' Başmüftü Gencev, Bulgaristan Müslümanları üzerinde bir takım güç odaklarının yoğun katkılarıyla, tam bir psikolojik harekât uygulaması içindedir. Mahkemenin aldığı hukuki olmaktan çok siyasi nitelik taşıyan karar gerekçe gösterilerek, Bulgaristan Müslümanlarının camileri baskınlara uğramakta, Gencev'in adamları tarafından işgal edilmek istenmekte ve görevleri başındaki din adamlarımız ibadethanelerimizi teslime zorlanmaktadır. Bütün bunlara tepki olarak; Bulgaristan Müslümanlarının ortaya koyduğu demokratik tepkileri dikkate alınmamakta, yoğun katılımlarla yapılan protesto yürüyüş ve gösterileri görmezden gelinmekte ve Bulgaristan'daki ve Türkiye'deki sivil inisiyatif tarafından yükseltilen güçlü sese kayıtsız kalınmaktadır.
Bizler bu oyunu 20-25 yıl önceden tanıyoruz. Yine bizler bu oyunu 1878'den itibaren acı olaylarla tecrübe etmişizdir. Bugün yaşanan gelişmeler, Türk ve Müslümanlara yönelik asimilasyon politikaları izlenirken; artık eskiden kalma barbar tekniklerin değil, çok daha modernist metotların uygulandığını göstermektedir. Bursa BAL-GÖÇ, İzmir BAL-GÖÇ, Kocaeli BAL-TÜRK, Yalova BAL-GÖÇ, Kartal Balkanlılar Derneği gibi Balkan göçmenlerinin yoğun olarak yaşadığı yerlerde beş güçlü derneğe sahip olan Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu (B.G.F.) Bulgaristan'ın bu oyununu iyi okumuş ve bozmuştur.
Sofya Yönetimi, Başmüftülük gibi hem manevi hem de stratejik açıdan büyük bir önem taşıyan kalemizi elimizden alırken, bizlerin seyirci kalacağını hesaplıyorsa, büyük bir yanlışın içinde olduğunu bilmelidir.
Ne var ki, Bulgaristan'daki Türk ve Müslümanların durumundaki kötüye gidiş sadece Başmüftülük ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda kültür öğelerimiz üzerinde de bir takım girişimlerde bulunulmaktadır. Kırcaali'deki Kadriye Latifova Devlet Dram ve Müzik Tiyatrosu' ile Razgrad'daki Nazım Hikmet Devlet Dram ve Müzik Tiyatrosu' gibi tiyatrolar üzerinde yapılan yeni bir reform ile kaldırılmak istenmektedir. Adına birleştirme' denilen bu sinsice girişim, Bulgaristan Türklüğünün varlığına kasıttan başka bir şey değildir. Hele hele Kırcaali'deki tiyatroya adını veren ve Rodopların Bülbülü' lakabıyla tanınan Kadriye Latifova'nın oğlu olan Vecdi Raşidov'un Kültür Bakanı olduğu bir dönemde reform' (!) adı altında bu tiyatrolarımızın ortadan kaldırılmak istenmesi konuyu elem, ızdırap ve kaygı verici bir görünüme sokmaktadır.
Bulgaristan'ın bu eylemleri, Türk ve Müslümanlarla adeta alay eder mahiyettedir. Madem, Başmüftülük seçimine Sofya'da son tahlilde bir yargıç karar verecekse, o halde neden Kongre yapılmasına izin verilmektedir? Madem Türk tiyatroları bu kadar kolay birleştirme' işlemi ile kolayca ortadan kaldırılacaktı, neden bin bir zorluk ve gayretle kurulmasına müsaade edildi?
Bütün bu gelişmelere tepki olarak diyoruz ki; hiç kimse ama hiç kimse, Federasyonumuzun, göçmenlerimizin ve bölgedeki insanımızın sabrını test etmeye kalkmasın! Bulgaristan halkı, Bulgaristan'ın bir takım siyasilerin elinde bataklığa sürüklenmek istendiğini görmeli ve bunlara dur' demelidir.
Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu (B.G.F.) olarak, Bulgaristan'da yaşanan bu kaygı verici gelişmeleri şiddetle kınıyoruz. Öte yandan, Federasyonumuzun Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Konsey'de özel danışmanlık' statüsünde bulunmasından hareketle, BM ve uluslararası toplum nezdinde gerekli girişimleri yapma konusunda azimli ve kararlı olduğumuzu açıkça deklare ederiz.
Kamuoyuna ve Soydaşlarımıza saygıyla duyurulur.
Prof. Dr. Emin BALKAN
Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı
Bursa - 23 Temmuz 2010