Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin (HÖH) Genel Başkanı Lütfi Mestan dün Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği ile Kuzey ve Doğu Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği'nin Kırcaali'de organize ettikleri "Anadili Türkçenin Bulgaristan'daki Sorunları" konulu panele katıldı. Belediye Kültür merkezi salonunu tıklım tıklım dolduran kalabalık tarafından ayakta alkışlanarak karşılanan Sayın Mestan, aynı şekilde kürsüye çıktı. Burada gayet rahat bir şekilde Türkçe konuşan HÖH lideri, 2011 yılı seçim kampanyasında kuzeyde bir gencin kendilerinin yanına gelerek, Bulgarca bir şey söylemek istediğini ve ona Türkçe konuşmasını söylediğini, cevabın ise "Abe gospodin Mestan, bu mayçin ezik de obştuva yapmak çok zor gelor bana" diye paylaşarak konuşmasına başladı. Sayın Lütfi Mestan, "Şüphesiz, Türkçenin kaybolması mümkün değil ama tek bir kişi Türkçeyi unutursa, ne demektir bu?! Türkçeyi bilmeyen, Türkçeyi unutan, Türklüğü'nü kaybetmiş sayılır. Bu anlayışa dayanarak, bizler burada bululunan Remzi Osman, Necmi Ali, Hamid Hamid, Tuncay Naim, Güner Serbest, partimiz Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) artık 23 yıldır Bulgaristan Meclisi'nde çocuklarımızın istediği şekilde Anadili'ni okuyabilmeleri için mücadele veriyoruz. Sayın Emine Halil, raporunda bazı eksiklikleri bizlere aktardı. Sayın Emine Halil, sanırım sözlerime katılacaksınız, bugün gündemde olan Milli Eğitim Kanunu tasarısı tartışması için sizlerle birlikte bizler de bir tasarı hazırladık. Bu eksikliklere gereken cevabı bulduk, değil mi?! Bulduk. Ama maalesef, bu konularda çoğu zaman yalnız kalıyoruz. Bizim hazırladığımız tasarıya yalnız 35 oy geldi. Partimizin milletvekillerinin sayısı da 35. Bu nedenle Avrupa standartlarına ulaşabilmemiz için uzun yol almamız lazım. Bu yolu da beraber yürümemiz gerekiyor. Bugün gerçekten tarihsel anlamlı bir gün. Ama ben yalnız Anadili Günü'nü konuşmuyorum. Bugün beraber olmamızı öneriyorum. Bakın ne güzel. Partimiz, milletvekillerimiz, Belediye başkanlarımız, sivil toplum kurumları ile birlikte olmamız. Bu güne de erdik, bu beni çok mutlu ediyor. Siyasi hayatımın en mutlu günlerinden biri. Çünkü Sayın kardeşlerim, bizim hedefimiz bir, amaçlarımız da bir. Demek ki, birlik ve beraberlikte mücadelemizi devam edeceğiz. Buna razı mısınız?! Bakın, söz veriyorum, önümüzde seçimler gözüküyor, değil mi? Seçimler geçince yeni iktidar kurulacak. Bakıyoruz, HÖH "evet" demeyince iktidar kurulması belki mümkün olmaz. Eğer diğer siyasi güçler, hangisi olursa olsun, birlikte iktidar kurmak için gelip bizim kapımızı çalarsa, söz veriyorum, artık şart koşacağız. Birinci şart, yeni dönemde Anadili ders kitaplarının basılması olacak. Hem de olacak, olmazsa da destek yok. Emine Hanım, raporunuzda çok önemli bir soru sordunuz. "Farklı diller, etnik, kültür, dini farklılıklar zenginlik midir?!" diye sordunuz. Tabii ki, zenginlik ama bazı siyasetçilerin anlayışı çok farklı. Biz bizim parlamenter grubunda bunu sık sık tartışıyoruz. Bazı kişiler bu farklılıkları üniter ülke için tehlike olarak kabul ediyorlar. Bu mantaliteyi her şeyden önce değiştirmek çok zor olacak. 1-2 yıl içinde olacak olay değil. Belki 5-10 yıl geçecek. Ama vazgeçmemek lazım. Çünkü bizler, belki Cenab-ı Allah, öyle karar vermiş, Balkan Yarımadası'nda dünyaya gelmişiz hepimiz. Balkan Yarımadası, tabii ki, bir kavşak. Ama yalnız coğrafi anlamında değil. Yalnız Doğu'yu batı'ya bağlayan bir kavşak değil. Çok daha derin anlamda bir kavşaktır. Çeşitli, etnik, dini, kültürel farklılıkları birbirine bağlayan bir kavşaktır. Bunu kimsenin tehlike gibi kabul etmemesi lazım. Bunu herkesin bir zenginlik olarak kabul etmesi lazım. Tabii ki, Anadilimiz de bu kavşağın çok değerli bir zenginliğidir. Onu korumamız bizim ana borcumuz. Teşekkür ederim, işlerinizde başarılar dilerim!" diye sözünü tamamladı.
Resmiye MÜMÜN