Komuniga'nın genç imamı Sunay Akif, Müslümanları sevgiye çağırıyor



Pazartesi, 27 Haziran 2011

Komuniga'nın genç imamı Sunay Akif, Müslümanları sevgiye çağırıyor25 yaşındaki Sunay Mehmed Akif, Çerneooçene Belediyesine bağlı Komuniga (Kuşallar) köyünün dört aylık yeni imamı. Genç adam bu göreve köyün imamı Şükrü Hoca felç olunca onun teşvikiyle Bölge Müftülüğü tarafından tayin edilmiş. Kuşallar'ın nüfusu yaklaşık 2000 kişi, köyün camisi cuma namazlarında 70 civarında Müslüman'ı bir araya topluyor.

Sunay Akif Komuniga köyünde yaşıyor. O, imamlıktan başka, felç olduktan sonra tamamen yatağına çakılı kalan annesinin 3 yıldır özel bakıcılığını yapıyor. Genç imam bununla ilgili, "Bu durumu ben Allahü Teâlâ'nın bana büyük bir nimeti olarak kabul ediyorum. Çünkü bir yandan evde anneme itaat ediyorum, öbür yandan kendimi dini açıdan geliştirmek için okuma zamanı buluyorum. Hani Veysel Karani'yi duymuşsunuzdur. Onun annesi kör ve Veysel Karani onu yalnız bırakamadığından Peygamber Efendimizi görememiştir. Bu olaydan anne babaya itaatın önemini anlıyoruz. Peygamber Efendimiz, "Ümmetimden öyle bir kişi (çoban) var ki, o kıyamet günü gütmüş olduğu hayvanların vücudundaki kılları kadar insanı şefaat edecek, kurtaracak azaptan. O, Hırkai Şerifiyi giysin, ümmetime dua etsin" diye vasiyet ediyor. Bugün aynı kişiler Peygamberimizin hırkasını giyiyorlar ve dua ediyorlar. Kuranı Kerimde yine buyuruyor ki, "Anne, babanız size, bilmediğiniz bir halde, cahillikle Allah'ın emirlerini men etmek isterlerse, onlara itaat etmeyin. Allah'ın emirlerini yerine getirin, dünyada onlarla iyi geçinin. Dönüşünüz Allah'a olacak. Anne babanıza nimetlerle yardım edin" dedi.

Sunay Hoca, özel bir dini eğitim almadığını, dini bilgilerini eski Kuşallar'ın imamından ve kendi kendini geliştirerek elde ettiğini belirtti. O, "Şükrü Hoca bu konuda beni her zaman destekledi. Nasıl, sahabeler, Hz. Ömer'in namaz kıldırmasını istediklerinde o: "Hayır. Ben Ebu Bekir'i uygun görüyorum" demişti, Şükrü Hoca da bana, "Ben namaz kıldırma hakkımı sana veriyorum. Köyde cemaatin başında seni görmek istiyorum" dedi. Allah razı olsun, Bölge Müftülüğünden ve köydeşlerimden de destek gördük, yani Müslüman toplumu içindeki birlik söz konusu" diye paylaştı. Genç imam, bu işin eğitimini almaya kesin kararlı. O, "İşimizi iyi yapmak, hepimizin borcudur, özellikle görevimiz dinle ilgili olunca taviz veremeyiz. Müslüman dinini en güzel şekilde insanlara örnek olma açısından göstermek zorundayız. Allahü Teala Kuran'da, "Ben yeryüzünde halife yaratacağım" derken, Allah'ı temsil edecek insanlardan bahsediyor. Aslında hepimiz Allah'ı temsil edebiliriz, özellikle Allah'ın dinini yaşayanın temsil etmesi gerektirdiğini düşünüyorum" diye ifade etti. Onun yeni eğitim yılından itibaren Momçilgrat (Mestanlı) İlahiyat Lisesinde gıyaben öğretim göreceği açıklandı.

Sunay Akif, Hz. Muhammed Mustafa'nın yoluna yaklaşık 5 yıl önce koyuluyor. Buna bir olay sebep oluyor. Bir gün o, şu anda Haskovo'da yaşayan, gene Kuşallarlı 23 yaşındaki Necip Şaban adında bir dostunun cep telefonunda Arapça "Allah" yazısını görüyor. Arkadaşı ona "Bu yazıyı biliyor musun?" diye soruyor ve Sunay Hoca utancından bilmediğini söyleyemiyor. Fakat bu yazının anlamını öğrenme merakı yüreğine yerleşiyor ve ertesi gün dostunu bulup, ondan yazının Allahü Teala'nın ismini bildirdiğini öğreniyor. Ayrıca o gün dostundan beş vakit namaz kılmayı öğreniyor ve o zamandan bu yana günlük ibadetlerini hiç aksatmıyor.

Sunay Hoca, bir de 2 yıldan beri köy camisinde eski imamla birlikte 8-17 yaş arası 30 civarında çocuklara Kuranı Kerim öğretiyor. Kuşallar'ın imamı, camiye daha çok yaşlıların geldiklerini, ancak birkaç öğrencisinin ve 19 yaşındaki kardeşinin aralarında görüldüğünü dile getirdi.

Sunay Akif, genç Müslümanlara şöyle mesaj vermek istedi: "Allah merkezli yaşam sürdürürlerse, mutlu olduklarını görecekler. Bu ise temelinde herkesle iyi anlaşmayı öngören Kuranı yaşamaktır. Yunus Emre'nin dediği gibi, "Yaradılanı severiz, Yaradandan ötürü".
Özellikle dini yaşamaya çalışan kişiler, haddini aşmamalılar, çünkü onlar Allahü Teala'yı temsil eden kişilerdir. Onlar güzel ahlak sahibi olmak zorundalar ve kesinlikle diğer kişilerin ahlakını tenkit etmemeliler. Allah'ın öyle bir adalet sistemi var ki, herkesin hak ettiğini mutlaka verir. Kim kime kötü davranırsa, zarar verirse, bunun bedelini o kişi, mutlaka alır.
Zulme uğrayan kişi, mutlak olarak kazançtadır, çünkü ona zulmeden kişinin sevapları ona verilir. Zulmeden kişinin sevapları yoksa zülüm ettiği kişinin günahlarını üzerine alır. Tek sözle, herkesle güzel geçinirsek, en kazançlı biz oluruz".

Sunay Hoca'ya göre, gençler camilere şöyle getirilebilir: "Allahü Teala'yı en güzel şekilde anlatıp, gençlere sevdirmemiz gerekiyor. Namaz kılmaya gel, demenin bir anlamı yok, bunun için temel kurmak önemli. Bu yönde ailede terbiye büyük önem arz ediyor. Bir gün Peygamber Efendimize bir sahabi gelip, "Ya Resülallah, ben çocuğumu nasıl terbiye edeyim" diye soruyor. Hz. Muhammed, çocuğun yaşını soruyor. Sahabeden yedi yaşında olduğunu öğreniyor. Peygamberimiz ona,"Çocuğunu terbiye etmeye geç kalmışın" diye vurguluyor. Hz. Muhammed, şöyle vasiyet ediyor: "Bir ile yedi yaş arasındaki çocuk, üç gün ağlasa bile, istediğini yerine getirmeyeceksiniz. Çünkü bu dönemde özellikle çocuğun şuuru yerine oturuyor. Bu dönemde çocuklara emir vereceksiniz ve böylece evdeki kumandanın siz olduğunuzu göstereceksiniz. Yedi ile on dört yaş arası çocukla birlikte ibadet edeceksiniz. On dört yirmi bir yaş arasında genç için artık din nasihattir. Siz çocuklara dini tüm güzellikleriyle anlatacaksınız ve onları hiçbir şeye zorlamayacaksınız. Çocuk güzel ahlakla yetişirse, en iyi şekilde olgunlaşır".

Kuşallar'ın genç imamı mülakatımızın sonunda Müslümanları mutlu olmaları için birbirlerini sevmeye davet etti. Sunay Hoca bunu şu sözleriyle ifade etti: "Bu zamanda dinin içerisinde veya dışarısında eksik olan bir şey varsa, bu sevgidir. Anlaşmasızlıkların temelinde hep sevgisizlik, mutsuzluk yatar. Bir kişi herkesi sevmeyi kendine bir hedef koymuşsa, bunun sonucunda mutlu olacaktır. Sevgi eken, mutluluk biçer. Bir misal vermek istiyorum. Kuranı Kerimde Ali İmran Süresinin, 119. ayeti kerimesinde şöyle buyruluyor: "Fakat sizler öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz. Onlar ise, kitabın tamamına iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. Hem yüz yüze geldikleri vakit, "Biz de mü'miniz" derler ve tenhada, yalnız kaldıkları zaman da, size olan öfkelerinden parmaklarını ısırırlar". Kuran'da mutlak olarak düşmanlarını sevmiş bir topluluğu görüyoruz ki, bunlar sahabiler. Allahü Teala,"Benim sahabim, gökteki yıldızlar gibidir" diyor. İşte onları örnek alırsak, herkesi sevmeye çalışalım, gönül almayı kendimize ders edinelim".



DİĞER HABERLER