"Mevsim Artık Sonbahar" Gümülcine'yle Kırcaali'yi daha da yakınlaştırdı!



Cumartesi, 23 Nisan 2016

Bulgaristanlı soydaşlarımızdan Mustafa Bayramali'nin "Mevsim Artık Sonbahar" adlı öykü kitabı Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nde tanıtıldı. Bayramali'nin, "Ben, Edirne, Bursa, İstanbul, İzmir' den önce İskeçe'yi, Gümülcine'yi, Dedeağaç'ı, Kavala'yı duydum dedemden." Sözleri dikkat çekti.

Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin 22 Nisan akşamı düzenlediği etkinliğe T.C. Gümülcine Muavin Konsolosları Osman Şahin ve İrfan Çetin, Gümülcine S. Müftüsü İbrahim Şerif, DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Batı Trakya Camileri Din Görevlileri Derneği Başkanı Sadık Sadık, Toplumsal Hareket Başkanı Saadettin Şakir Hüseyin, Batı Trakya M.M.M.M. Cemiyeti Başkanı Asım Çavuşoğlu, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, Encümenler Birliği Başkanı Ercan Ahmet, Gümülcine Belediyesi Başkan Yardımcısı Sibel Mustafaoğlu, Bulgaristan'dan Kırcaali'de yer alan Ömer Lütfi Kültür Derneği Başkanı Seyhan Mehmet, TÜRKSAD Başkanı ve Kırcaali haber gazetesi sahibi Müzekki Ahmet, ressam Kamber Kamber, Avukat-Yazar Mustafa Bayramali, şair Durhan Ali, Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği Başkanı Harun Bekir'in yanısıra kalabalık bir soydaş topluluğu katıldı.
Mustafa Bayramali'nin "Mevsim Artık Sonbahar" adlı öykü kitabının tanıtımını İbrahim Baltalı, Sami Toraman, Habibe Halilibrahim yaptı. Mustafa Bayramali duygularını dile getirdi. Habibe Ahmedova ise Bayramali'nin hiç yayınlanmamış bir öyküsünü okudu.

"Mustafa Bayramali'nin hikayeleri gerçek yaşamın ta kendisidir."

Rodop Rüzgarı Dergisi Sahibi İbrahim Baltalı, konuşmasına " Bugün Burada tarihi bir anı yaşıyoruz. Daha dün demir perde ülkesi olan ve yasak bölgelerle ayrılan; Batı Trakya'da yaşayan Müslüman-Türklerle aynı maneviyat, kültür, düşünce birliğini paylaşan Mustafa Bayramali soydaşımızın kitabını tanıtmak üzere toplanmış bulunuyoruz." Sözleriyle başladı.

Baltalı, Bayramali'nin hayatıyla ilgili şunları söyledi: "Mustafa Bayramali kimdir, sorusunun cevabı bizim için hiç de zor değil. Biz, kendisini ta 2003 yılında Şafak dergisinde yayınlanan "Şahin Yuvası" adlı hikayesiyle tanıdık ki bu makale daha sonra ilk kitabına da isim oldu. Mütevazi, sevecen, etrafını çok iyi gözlemleyen, ve kendi kültürünü, inançlarını yaşatmak uğrunda mücadele eden Mustafa Bayramali'nin hikayeleri gerçek yaşamın ta kendisidir. Sade, herkesin anlayabileceği ve anlarken de "ya, ben bunları yaşamıştım" türünden inandırıcı bir özelliğe sahiptir. Ancak bizim için gene her hikayesinde kendi yaşantımızdan, davranışımızdan, folklorümüzden bir parça bulmamızdır. Bunları kitabı okuduğunuzda çok rahat anlayabileceksiniz.

Mustafa Bayramali günümüzde de Rodop Rüzgarı dergisinde öykülerini yayınlamaya devam etmektedir.

Mustafa Bayramali, kendi deyimiyle, yapraklar dökülürken, ayvalar sararırken 1938 yılında, Doğu Rodoplar'ın bağrında, Kırcaali ili Ardino (Eğridere) belediyesinin Halaç (Hallaçdere) köyünde dünyaya geldi.

Ortaöğrenimini doğduğu köyde, lise tahsilini Ardino (Eğridere) kasabasında ikmal ettikten sonra, Sofya Üniversitesinin Hukuk Fakültesinden mezun oldu.

Faaliyetlerine gençlik örgütlerinde görev alarak başladı, belediye başkanlığı ve hukuk danışmanlığı yaptı. Halen Kırcaali'de serbest avukat olarak çalışmaktadır. Kırcaali'nin ilk Türk avukatıdır.

Edebiyat sevgisi daha öğrencilik yıllarında başladı. Dönemin Türkçe gazete ve dergilerinde çeşitli yazılar yazdı. Yetişkin çağına geldiğinde öykü, fıkra, mizah hikâyeleri gibi edebiyat türleri üzerinde kalem oynattı. Çeşitli yarışmalara katıldı, ödüller kazandı. Öykülerinin bir kısmı Türkiye, Yunanistan, Romanya ve başka ülkelerde de yayımlandı.

Öyküleri yaşanmış olayların ta kendisidir. Kesinlikle düş değildir. Dağların, dağlının fısıltısıdır.

İlk dönemde yazdığı öykülerini "ŞAHİN YUVASI" adı altında toplayıp okuyucularına sundu. Bugün tanıttığımız "Mevsim artık sonbahar" ise ikinci kitabıdır. İki oğlan babası ve üç torun dedesidir.
.
Yüreği insan sevgisi ile dolu olan Mustafa Bayramali'ye müsaadenizle "Mustafa abi" olarak hitap ederek son vermek istiyorum.
Mustafa abi, "Mevsim artık sonbahar", son olmasın; ilkbahar olsun ki sizlerden yeni yeni çalışmalar görelim.

"Dili zenginleştirmek okumakla oluyor"

Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Sami Toraman, Bayramali'nin öykülerinde işlediği konuları, bölgesel kahramanları anlattı. Batı Trakya'ya ne kadar benzediğini, kullandığı deyimlerin ne kadar bizim gibi olduğunu dile getirdi.

Toraman, "Mustafa Bayramali'nin öykülerinin biraz da Aziz Nesin gibi espri yanı var. Kullandığı atasözü ve deyimler bizimle eşdeğer ve eşit. Hanya'yı Konya'yı anlamak. Agop'un kazı, gbi. Ağzınla kuş tutsan. Tam takır kuru bakır, gibi deyimler bizde de kullanılmaktadır. Rodop Köylüsü adlı öyküde de tütünle uğraşanları anlatırken sanki Gümülcine'yi birebir anlatmış.

Tekrar dünyaya gelsem gene kaleme sarılır aynı şeyleri yazardım, diyor Bayramali. Bu arada genç kalemlere şu cümlelerle uyarıda da bulunuyor: Dili zenginleştirmek okumakla oluyor. Yazar devamlı okumalı. Başka türlü bir kenara itilip inleyip durur." Görüşlerine yer verdi.
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde doktora öğrencisi ve aynı zamanda kitabın editörü de olan Habibe Halilibrahim, konuşmasına "neden Kırcaali'de kitabın tanıtımı yapılmadı, sorusuna yanıtı şu anda burada buldum. Bizler, bir süreliğine ayrı kaldık. O demir perdeyi fiziki olarak aşamamış olsak da, şu anda açtığımızı görüyorum", sözleriyle başladı.
Halilibrahim, "Bayramali'nin hikayelerini incelerken, bu hikayelere dokunmamam gerektiğini düşündüm. Bugün Türkçemiz Türkiye Türkçesine pek yakın olmayabilir. Ancak birçok lehçe varlığını böyle muhafaza etmiştir. Bizim lehçemizi okuyucular Mustafa Bayramali'nin kitabında okumalı ve bunun tadına varmalı, dedim. Ancak anlıyorum ki biz aslında aynı lehçeyi konuşuyoruz.

Acaba biz bu kitabı yayınlarken, tanıtırken, acaba nasıl karşılanır, diye düşündük. Son zamanlarda Kırcaali'de yirmiye yakın kitabı tanıttık. Bu kitap diğerlerinden farklı. Kitapta yaşanmış olaylar var. Siz Batı Trakya'lılar o demir perdenin arkasında nelerin yaşandığını öğrenebileceksiniz." Düşüncelerini okuyucuyla paylaştı.

"Bizim bu topraklardaki yaşamamız, ağlamamız, gülmemiz, çilemiz bir, hepsi bir."

Kitabın yazarı Mustafa Bayramali, "Kardeşiz ve kardeşçe bu akşam dobra dobra konuşacağız." Diyerek sözlerine başladı.
10. Asırda Anadolu'dan gelen Yörüklerin torunları olduklarını, atalarının açları doyurduğunu ve bu bölgelere medeniyeti getirdiğini söyledi.

Bayramali, "Atalarımız buraya gelirken eşeğinin, katırının en ehemmiyetli yerine Kur'an-ı Kerim'i koymuş ve böylece bu topraklara İslâmiyet'i de getirmiştir. Han, hamam, köprü yapmış ve buralarını bayındırmış. Burasını bayındırırken azınlıkları da unutmamışlar ve kardeş kardeş yaşamışlardır. Onların okulunu, manastırını ve havrasını yapmış ve gereken değeri vermişler.

Bizim bu topraklardaki yaşamamız, ağlamamız, gülmemiz, çilemiz bir, hepsi bir. Biz, "gara goyun gara bayırda guzuladı", deriz. Herhalde sizde de böyledir. Keçiye de geçi, demeyiz. Katıra da gatır, demeyiz. O yıllarda Batı Trakya ovası bizim dağ insanını beslemiş. Benim dedem burada tütün işçiliği yapmış, bizi beslemiş. Ben, Edirne, Bursa, İstanbul, İzmir' den önce İskeçe'yi, Gümülcine'yi, Dedeağaç'ı, Kavala'yı duydum dedemden.

Gün geldi sizi silmeye, bizi yutmaya uğraştılar. Fakat imkanları olmadı ve olamazdı da. Biz burada azınlığız, çoğunluğumuz da anavatanda. Zaman akıp giderken bizi tel örgülerle ikiye böldüler. Bundan sonra da ilişkilerimiz kesilme durumuna geldi. 1945 senelerinde Makas sınır kapısı açık olsa da gelen giden azdı. Ben 1995 senelerine kadar Yunanistan'daki Türk basınıyla tanışık değildim. Ondan sonra da bir atasözünün de dediği gibi, "keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü." Şimdi şükürler olsun ki siz Yunanistan vatandaşı olarak burada, bizde Bulgaristan vatandaşı olarak, iki müttefik ülkede demokrasiye kavuştuk. Bundan öte bizim işimiz, kendi kültürümüzü geliştirmek olmalıdır. Kendi adetlerimizi, gelenek göreneklerimizi canlandıralım. Ben bu tür çalışmalarımı Rodop Rüzgarı dergisinde paylaştım.

2000 yılı başlarında Kırcaali'de Ömer Lütfi Kültür Derneği Kütüphanesi'nde Şafak dergisi elime geçti. Baktım güzel bir dergi. Dedim ki, ben, Şafak dergisi vasıtasıyla dünyaya açılayım. O zamana kadar yazılarım Bulgar basınında çıkmıştı. Öyküyü Şafak dergisine gönderdim. Rahmi Ali bunları bastı. Ondan sonra şafak söndü. Balkanlar'da Türk kültürü dergisi vasıtasıyla dışarı çıkmaya başladım. Sonra Rodop Rüzgarı gazetesi elime geçti. Gazete olarak beni tatmin etmedi. Daha sonra dergi oldu ve orada eserlerimi yayınlamaya başladım.
Böyle etkinliklerin hem Yunanistan'da hem de Bulgaristan'da düzenlenmesi, gelecekte bizim kültürümüzün zenginleşmesinde bence çok yararlı olacaktır. Bulgaristan'dan bir Türk yazar ilk defa Yunanistan'da tanıtıldı. Ancak bu ilk burada kalmasın. Bu temel üzerine çalışmalarımızı yürütelim. İkincisi Kırcaali'de olsun. Sonra yine burada olsun. Yalnız yazarları değil tabii ki. Örneğin bizim ünlü ressamımız Kamber Kamber burada. Onun sergisi neden burada açılmasın." Görüşlerine yer verdi.

Görüş belirtme bölümünde ise Habibe Ahmedova Mustafa Bayramali'nin hiç yayınlanmamış Gece sefası adlı öyküsünü okudu. (Öykü Rodop Rüzgarı dergisinde yayınlanacaktır.)

"Bir tarafta Kırcaali'li Mehmet, bir tarafta Gümülcine'li Mehmet."

DEB Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş: Makas sınır kapısı açıldığında hepimizin heyecanlandığını, çünkü kardeşler ayrı düştüğünü ve çabalarının da son yıllarda bu kardeşleri biraraya getirmek olduğunu , söyledi.
Ali Çvuş, "Sayın Bayramali hikayelerini bizlerle paylaştı. Teşekkür ediyorum. İki yıldan beri Bulgaristan'a gidiyorum. Oradaki kardeşlerimizle buluşmayı Cebel Belediye Başkanı Sayın Bahri Ömer'e borçluyum. Bu projeyi birlikte başlattık. Hatta Bahri Ömer, Cebel belediye binasını oluştururken, "Burada bir ofisim var. Burasını size tahsis ediyorum, dedi. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.

Daha on beş gün önce yeni kurulan DOST partisinin kongresindeydik. Şunu görüyorum. Sorunlar hep aynı. İki devlet de içinde bulunan azınlıkları ve toplulukları asimile etmek istiyor. Bizler kültürümüzü, dilimizi koruyabilirsek, tarihimizi ve köklerimizin nereden geldiğini iyi bilirsek , dik durabilirsek asırlar boyu yaşamaya devam edeceğiz.
Ben sadece ülkemiz Yunanistan ve Bulgaristan yetkililerine şunu söylemek istiyorum: Biz, bir milletiz, kardeşiz. Yakın tarihe bakalım. 1913 yılına bakarsak ne olduğumuzu görürüz. Bir de Çanakkale'de Eceabat ilçesinde Çanakkale Şehitliği'ne gidip gezenler bilir, bir tarafta Kırcaali'li Mehmet, bir tarafta Gümülcine'li Mehmet. Sözüm bu kadar."

Yapılan konuşmalardan sonra Mustafa Bayramali kitabını imzaladı. Kitap kısa sürede tükendi. Etkinliğin devamında da Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği TSM Korosu konuklar için mini bir konser sundu.

İbrahim BALTALI


Diğer Fotoğraflar

DİĞER HABERLER