Öğretmenlik Meslek Değil - Kaderdir !



Cuma, 25 Kasım 2011

Öğretmenlik Meslek Değil - Kaderdir !Bugün biz, öğretmenlere özel bir gün - 24 Kasım. Peki neden 24 Kasım? diye düşündüm, bastım google tuşuna ve okudum:

Türkler, ilk önceleri Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.

8. Yüzyıldan itibaren, İslamiyetin kabul edilmesiyle birlikte Uygur alfabesi bırakılarak Arap alfabesine Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır. 24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri'nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın... herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Millet Mektepleri'nin açılışı ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Türkiye'de öğretmenlerin statüsü ve değeri biz, Bulgaristan öğretmenlerine bakarak - çok farklıdır. Peki neden komşularımızda ki saygı buradaki toplumda yok?! Neden şimdiki nesil anne ve babalarına bakarak, öğretmenlere karşı birçok defa alay edip, saygısız davranmaktadır? Babalarını da biz okuttuk, çocuklarını da biz okutuyoruz. Neden şimdiki öğrencilerin çoğu yerden beş karış büyümüş fakat öğretmenine onbeş karış yükseklikten bakmaktadır ?! Sözde demokrasi dönemi yaşıyoruz , bu son yirmi yıl geçiş dönemi bitmeyen bir geçişe mi döndü acaba? Belki yeni dönemde yeni tabaka oluştu ve bu sondan görmelerin çocukları okullara son model arabalarla gelirken, onların öğretmenleri 450 - 500 leva maaşlarınla ailelerine, çocuklarına sahip çıkayım derken, kendilerinin üzerinde ayakkabı veya paltoyu yıllardır taşımak zorunda kalmaktadır? Birçok soru ve insanına, anlayışına, hayat bakışına görede - birçok cevap.

Düşünüyorum da, arkadaşlarım hergün bu konuları konuşmakta - suç nerede, kimde, nezamana kadar böyle devam eder, deyip eyvahlanıp gidiyor günler. Yıllarda ilk öğretmenlik günlerime dönüyorum - nerdeyse 25 yıl geçti. İlk öğrencilerim ana baba oldu, meslek sahibi oldu. Yüzlerce çocuk geçti bu sınıf odalarından...eh, kimisi selam veriyor, kimisi ise başını dönüp geçiyor ama ben hiçbir zaman kendimi ezik hisetmedim. Belki okuldan başka - ilk önce köyde ki Bayram konserlerini düzenleyerek, sonra da dernekte ki etkinliklerde kar kış demeden çocuklarla o soğuk salonlarda 3 - 4 saat provalar yaparak, çocukların ve velilerin saygısını, hatta sevgisini bile kazanmıştırım. Her bir konserden sonra sabahı okula giderken köydeşelerin selamlamalarından, gözlerinin pırıltısından, öğirencilerin beni daha dış kapıda karşılamalarından - doğru yolda olduğumu anlıyordum. Hatıralarımda 1992 yılına dönüyorum - sahnede ilk Kurban Bayram konserimiz olacak ve çocuklara son konuşmamda soruyorum: Nasıl bir yazı olsun sahnede : Bizde bu vatanın evlatlarıyız veya Ne mutlu Türk'üm Diyene mi. Hepsi - Ne mutlu Türk'üm Diyene, diyor. Ve ben devam ediyorum - unutmayın, siz çok çalıştınız ve bunu da unutmayın - sizin damarlarınızda asil kan dolaşmaktadır, siz çok iyisiniz ve çok başarılı olacaksınız. Konser tabi ki çok başarılı geçiyor ve o çocukların gözlerinin içi bile gülüyor, özgüvenleri ise artıyoır, büyüyor, büyüyor...
Şimdi bu çocuklar adam oldu, İNSAN oldu...onların başarılarını izlerken içim ısınıyor ve gurur duyuyorum. Yakında Güneş derneği folklor grubunu kuran öğrenciler, kimisi evli barklı, kimisi üniversite mezunu, kimisi ise lise ve üniversite banklarında, hepsi biraraya gelip - Semerciköyünde bir bayram konseri düzenlediler. Zamanım kısıtlı olunca sadece derneğin bindallı kıyafetlerinle yardımcı olabildim. Konser okadar güzel geçmişti ki - alkışları, uzakta olsam bile - hisedebildim. Sonra provalarda nasıl çalıştıkları kulağıma geldi - Mecbure Hocam böyle derdi, şöyle yapardı, diyerek, eski günleri hatırlayıp yeni başarılara ulaşmış oldular. Bugün ise Seher bana - senin öğrencilerin seni unutmuyor, geçen hafta Elnar telefonu açtı - Anne çabuk TV - kanal 1 aç, bak Efraimova'yı veriyorlar, üzerinde ise müthiş bir bindallı var, deyince hemen açtım ve Nebatiye'ye haber verdim - bak kız, Mecbure televızyonda...deyip, Seher gülerek yanımdan geçti...

Herzaman benim enerjime hayran kaldıkalrını söyleyenler oluyor...evet, Bulgaristan öğretmenlerin çok düşük maaşları olsada, herşey para değildir, yıllarda aşınılmaz zorlukları aşabildiysek, bu enerji ve güç - karşımızdaki çocukların sevgisinden ve saygısından kaynaklanmaktadır. Beş altı yıl önce benim bir dersimden sonra Türk müfettişi bana: Mecbure sen siyaseti unut, senin kaderin öğretmenliktir, çocuklara da, genç meslekdaşlarımıza da çok verebilrsin, demişti.Bu düşüncelerle tüm mesleğine kalbini veren arkadaşlarımın Öğretmenler gününü kutluyorum !

24.11.2011, Ruse - Mecbure Efraimova, 1.sınıf öğretmeni, TİKİD GÜNEŞ Başkanı


DİĞER HABERLER