GDO - Genetiği değiştirilmiş organizmalar
Gıda Kanununda iki yeni kanun taslağı içeriyle ilgili Millet Meclisi'nde yapılan yuvarlak masa görüşmelerinde "Bulgaristan - GDO'dan arındırılmış" koalisyonu temsilcileri yuvalarda, anaokullarında, okul öncesi eğitim merkezlerinde, okullarda ve öğrenci yemekhanelerinde GDO içeren ürünlerin yasaklanmasını istediler. Kanun tasarılarından biri Mavi Koalisyon Milletvekili Vanyo Şişkov diğeri de Millet Meclisi Tarım Komisyonu Başkanı ve GERB milletvekili Desislav Tanev tarafından teklif edildi.
"Bulgaristan - GDO'dan arındırılmış" koalisyonu temsilcisi Boris Sandov, görüşme esnasında GDO içeren ürünlerin sıkı etiketlendirmeye ihtiyaç olduğu görüşünü bildirdi. Ona göre tüketicilerin en iyi biçimde bilgilendirilmesi gerekmekte ve her kişinin GDO'lu ürün tüketip tüketmeyeceği kararını kendisi vermesi gerektiğini savundu.
Sandev şunları da söyledi: "Diğer bir teklifimiz GDO maddelerin izlenmesiyle ilgilidir. Bize göre bunun sayesinde Bulgaristan'a büyük miktarda giren ve karşısına imza attığımız GDO maddeleri pasaportlaştırılarak izlenebilir".
GDO içeren ürünlerin etiketlendirmesinde, yazının göze batacak bir biçimde ve ürün ambalajının %25'i büyüklüğünde olması gerekmektedir. Bugün Gıda Kanunundaki değişikliklerle ilgili kanun tasarısının son hali meclisteki tarım komisyonunda ilk görüşmesinin yapılması için sunulması bekleniyor.
Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) nedir?
Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki-hayvan ya da mikroorganizmalara genetiği değiştirilmiş organizma' ya da transgenik' deniyor.
GDO'lu ürünler üzerine çalışmaları kim başlattı?
ABD'li şirketler tarafından başlandı. Tarla denemelerine 1985'te; GDO'lu ürünlerin ticari anlamda ekimine ise 1996'da başlandı.
Hangi ürünler GDO'lu?
GDO'lu bitkilerin yüzde 99'unu soya, mısır, kolza ve pamuk oluşturuyor. Bunların yanı sıra patates, domates, pirinç, buğday, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kasava ve papaya da GDO'lu olarak üretiliyor. Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun ve karpuzda ise çalışmalar devam ediyor.
Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, früktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin; Bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO'lu olma riski taşıyan gıdaların başında geliyor.
Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda "bileşen" veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor. Yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.
Hangi ülkeler üretiyor?
Bugün tüm dünyada Bulgaristan'ın yüzölçümünden 5 kat fazla bir alanda GDO'lu ekim yapılıyor. Ekim alanlarının yüzde 99'u ABD, Arjantin, Kanada, Çin ve Brezilya'da bulunuyor.
Hangi amaçla üretiliyor?
Tüm dünyada açlık sorununa çözüm bulmak amacıyla geliştirildiği savunuluyor. Verimliliği on kata kadar artırdığı, daha az ilaç ihtiyacı duyduğu, tarıma uygun olmayan alanlarda da üretime imkan tanıdığı için açlık ve yoksulluğu çare olduğu iddia ediliyor.
Sivil toplum neden karşı çıkıyor?
- Sağlık açısından riskli:
Alerji, antibiyotiklere direnç, toksin birikimi ve metabolizma değişiklikleri. Özellikle GDO kökenli yiyeceklerde; inek sütü, yumurta, balık, kabuklu deniz mahsulleri, soya, fıstık, buğdayda alerji saptanıyor. Soya alerjisi en çok rapor edilen alerji grubunu oluşturuyor. Kısacası, GDO'lu ürünlerden işlenmiş gıda ürünlerinin sofralarımıza ulaşması, halkımızı daha da ağırlaşan alerjik reaksiyon, antibiyotik dayanıklılık, toksik etki, artan doğum anormalleri ve kısırlık gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakacak, deniyor.
-Biyoçeşitlilik azalıyor....
Yerel bitki türleri, GDO'lu türlerle baş edemediği için yok oluyor. Zengin biyo-çeşitliliğin yerini GDO'lu homojen ürünler alıyor. Normal ve organik tarımı tehdit ediyor. Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgar ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor. GDO'lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor. GDO'lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.
-Ülkeleri tohum ve ilaç şirketlerine bağımlı kılıyor...
GDO'lu tohumlar kendini yeniden üretemiyor. Özelde çiftçi, genelde ise ülke o tohuma bağımlı hale geliyor. Ayrıca GDO'lu ekim alanlarında kullanılmak üzere geliştirilen kimyasal ilaçları üreten firmalar, GDO'lu tohum üreten firmalar tarafından alınıyor. Böylece tohumdaki şirket egemenliği tarımsal ilaç piyasası ile pekiştiriliyor.
GDO'LU TOHUMLAR TOPRAKLARIMIZ VE DÜNYAMIZA BIRAKILMIŞ BİRER SAATLİ BOMBADIR!
İçlerinde BT toksini, örneğin mısırın içinde % 25 oranında bulunmaktadır. Bunlar toprağı zehirler. Bitki artıklarını parçalamaya kalkan toprak canlıları (mikro organizmalar dahil) bu bitkileri ısırınca zehirden etkilenir. Bu yolla toprak içinde yaşayan canlılar da zarar görür. Topraktaki canlıların zarar görmesiyle verimlilik düşer.
Yararları ve zararları
GDO'nun yararları
Genetik mühendislik ürünlerin besleyiciliğini artırıyor.
Böceklere ve hastalıklara karşı daha dayanıklı ürünler elde ediliyor.
Daha bol miktarda ürün elde edilmesi mümkün.
İstenilmeyen durumlarda müdahale daha kolay.
Böcek ilaçlarının kullanılmasını azaltıyor.
Oldukça çok ve sıkı test ediliyorlar.
Şirketler müşteri isteği ve güvenliğine göre hareket etmek zorunda.
GDO'nun zararları
Pek çok bilim adamına göre insan sağlığına zararlı.
Hedef olan ürün hariç diğerlerinde nasıl bir etki yaptığı bilinmiyor.
Geleneksel metotlar pratik olarak halen başarılı olarak görülüyor.
GDO'lu ürünlerin tohumları çevreye karışıp doğal ürünlerin yapısını bozabilir.
Böceklerin olumsuz etkilenmesiyle tüm ekosistem çökebilir.
Biyo-çeşitliliği tehlikeye sokuyor.
Biyolojik kirliliğe neden oluyor.
Büyük şirketler küçük çiftçilerin iflasına neden olabilir.
Tüm insanlığa ait olan bir materyal olan DNA'nın özelleştirilmesi endişe yaratıyor.