Şabanali Ahmed 03.06.1978 y. Kırcaali ilinin Çubuklu köyü (Vodaç) doğumlu. İlk ve orta okul eğitimini köyünde tamamladı. Mestanlı imam hatip lisesinde lise eğitimini aldı. Askerlik sonrası Türkiye - Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladı, doktora eğitimine devam etmekte. Bulgaristan'a döndüğünden beri Bulgaristan Başmüftülüğünde değişik kademelerde görev almakta. Kariyerine Haskovo müftü yardımcısı olarak başladı, akabinde Kırcaali Bölge müftüsü olarak çalıştı ve son 5 yıldır Bulgaristan Yüksek İslam Şurası Başkanı olarak görev yapmakta. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Sayın Ahmed, Bulgaristan Müslümanlarının güncel sorunları hangileri ve ne gibi çözümler öneriyorsunuz?
Bugüne kadar yaklaşık 10 yıldır Bulgaristan Başmüftülüğünde görev yapmakta halkıma dini yönde hizmet etmekteyim. 05.10.2014 tarihinde yapılacak olan parlamento seçimlerinde Hak ve Özgürlükler Hareketi'nden /HÖH/ Kırcaali seçim bölgesinden 3. sıradan aday gösterildim. Tabii siyaset dini bir kuruma göre daha geniş bir kitleye hitap etmekte ve yelpazesi daha kapsamlıdır. Amacım siyaseten faydalı olmak ve halkımızın sorunlarını çözme konusunda yol almak. Yılların içerisinde değişik sorunlarla karşılaştık ve karşılaşmaya devam ediyoruz. 2010 yılında yaşanılan son müftülük krizini herkes hatırlamakta. Avrupa Birliğine üye olmuş bir ülkede bu ve benzeri olayların yaşanılması kabul edilebilir bir şey değil. Devamına gelince var olan 10'larca vakıf malının hala akıbeti belli değil. Hatırlayacaksınız 2012 sonunda bu eserlerle ilgili dava açıldı, hukuki süreç başlatıldı. Bu bile kamuoyunda bir sürü tepkiye neden oldu. Bırakın geri iade edilmelerini veya hukuki davaları kazanmayı, istememiz bile hala suç olarak görülüyor. Halbuki bu eserleri isteyen kurum Bulgaristan'ın bir kurumu, geçmiş kurumların varisi. Şunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bir camii veya medresenin müftülüğün, devletin veya herhangi bir belediyenin mülkiyeti olması açısından ne fark eder. Bu saydıklarımın hepsi bu devletin kurumu. Bizim için fark şu- camii ise camii tekke ise tekke olarak işlev görmesini istiyoruz. Demek hala birileri bizi bu ülkenin bir parçası, vatandaşı olarak göremiyor. Bizim düşüncemiz varisi olduğumuz bu eserleri sahiplerine geri iade edilmesidir.
Anadilde eğitim ve seçim propagandalarında anadilin yasak olması hakkında düşünceleriniz nedir?
Bu ülkede yaklaşık bir milyon kişi Türkçeyi konuşuyor. Ama halen okullarda ana dilimizin okutulmasını çözemediğimiz gibi konuşulması konusunda bile sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Genel Başkanımız Sn. Lütvi Mestan 3 defa okullarda Ana dilimizin Türkçenin zorunlu okutulması için yasa tasarısı hazırladı ve üçü de geçmedi. Gelelim bu sene yaşananlara. HÖH, seçim yasası hazırlanırken doğal bir şekilde Ana dilinde seçmenin ana dili hangisi ise onunla seçim çalışmasının yapılmasını önerdi. Kendi parlamento grubumuz hariç kimse destek vermedi. Bu kadar insan görmezden gelinebilir mi. Bir milyona yakın bir nüfusun ana dili yabancı dil olabilir mi? Bu insanlar, bu ülkenin asli unsurları değil midir? Öyleyse biz bu topraklarda doğup gelişmedik mi? Babalarımız, dedelerimiz bu toprakların insanı değil mi? diye sorası geliyor insanın. Tabii ki öyleyiz. Biz asırlardır bu topraklarda yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Ama istiyoruz ki biz medeniyetimizi, dilimizi, dinimizi koruyarak özgürce yaşamımızı sürdürelim. Ana dilimiz de bize ve bu ülkeye yabancı değildir, olmamalıdır. Haliyle düşüncem Ana dilinin Türkçenin okullarda zorunlu ders olarak okutulmasını ve kullanılmasında sıkıntılarla karşılaşmamak için yasal olarak çözülmesini istiyoruz.
Son olarak okuyucularımıza mesajınız nedir?
Bu ülkede etnik ve dini gruplar yüzyıllardır birlikte hoşgörü ve anlayış içerisinde yaşamışlar ve yaşamaya devam edeceklerdir. Birileri bu durumu devamlı siyaseten kullanmaya çalışmışlar ve çalışıyorlar, ama biz diyoruz ki hiçbir etnik ve dini grubun yaşam tarzı dili, inancı bizi rahatsız etmiyor. Kiliselerin, havraların olması beni rahatsız etmiyor. Haliyle camilerin de kimseyi rahatsız etmemesi gerekiyor. Böyle bir toplum ve anlayışı istiyoruz. Herkes karşısındakini olduğu gibi kabul etmesini istiyoruz. Biz istiyoruz ki seçmenimize hizmet götürelim, her nerede bir insan varsa, onun yaşama ve hizmetten yararlanma hakkı vardır. İnsan merkezli bir siyaset yapalım, ülkenin maddi ve manevi değerini yükseltelim. Hiç durmadan devamlı ülkemiz için çalıştık ve çalışmaya devam edeceğiz.