Bulgaristan’da, Rodoplar’ın incisi Kırcali’de yaşanmış aşkın romanı… Anlatılan; öğrenci bir gencin, yaşamın ilk sınavlarını vermekte olan Mete’nin hikâyesidir. Hayat merdiveninin henüz ilk basamaklarında başa gelmiş dramatik tutku olayının, hüzünlü bir sevdanın hikâyesi denebilir. Bulgaristan’ın güzide bölgesi, Rodoplar’ın pek çetin doğa ve yaşam koşullarında, doğa-çevre, insan sevgisinin, çalışkanlığın, gayretin ve sımsıcak arkadaşlık, dostluk ilişkilerinin kareleri var sayfalarda… Olayların, durumların, deneyimlerin, heyecan ve hüsran sahnelerinin, yıllar ötesinden bugüne yansıması, okura, içtenlik ve heyecan taşımaktadır.
Evet, Bulgaristan'da, Rodopların incisi Kırcali'de yaşanmış bir aşkın romanıdır Kaderin Sinsi Oyunu...(Alp Yayınları, Bursa, Temmuz 2022) Bir ilk kitap! Yoksulluğun, ikilemin, gerilimin ortasında alevlenen ve yıllarca sönmeyen, “varoluş” ateşini harlamaktadır, döne dolaşa… Herkesin demeyelim ama birçok kişinin yaşadığına benzer nitelikleriyle tasvir edilmiş, abartılmadan ama alçakgönüllülükle anlatılmış olup bitenler: Unutulmaz serüven... Yalın dil, akıcı söylem ile kişileri ve olayları, yani genç insanları (kahramanı) çepeçevre sarmış koşullar, hızla akan zamanın ektiği, anı tohumları derlenmiş, sayfalar arasında… Okurun kendinden çok şey bulacağı bir kurgu, Mehmet Karaahmetoğlu'nun kaleminden edebiyatseverlere sunulmuş: Heyecanla, keyifle okunacak bir kitap, bir ilk roman!
Bursa’nın, Bulgaristan’dan, özellikle Kırcali bölgesinden göç edip gelmiş nüfusu, Kaderin Sinsi Oyunu romanında anlatılan yerleri tanıyacaktır kesinlikle... Kırcali şehrini, Otogar’ı, Merkez Parkı’nı, Pazar’ı, Kuzeydoğu Parkı “Prostor”u, Tren Garı’nı, Kırcali Barajı’nı, Soğukpınar Barajını, Cebel’i, Mestanlı’yı, (Momçilgrad’ı), Krumovgrad’ı (Koşukavak’ı), Eğridere’yi (Ardino’yu), “Beli Brezi”yi (Akkavklar-Huş ya da Tozağacı olarak bilinen olağanüstü güzel ormanı…) yani “Beli Brezi Dinlenme Tesisleri”ni… Bulgaristan’ın birçok otantik ve turistik yerini, anılarında canlandırabilir romanın satırlarında ilerledikçe… Kırcali (yazar Kırcaali diye yazmış) şehrinin gençlikle, öğrencilikle özdeşleşen canlılığını anlatmış, Mete ile Dida’nın aşk hikâyesi üzerinden. Romantik karakterlerin ve ilişkilerin yoğun biçimde yaşantılara zerk olduğu dönem; eğitimin sorumluluk, dürüstlük, çalışkanlık ilkeleri üzerine çatıldığı dönem! Kırcali’de gençlik yıllarını bırakmış yüzlerce genç insanın, benzer serüven hikâyeleri yaşamış olabileceği aşikâr! Bunu belgeleyecek tadımlık bir bölüm alıntılayalım:
“Dida’yı elinden tutup dışarıya çıkardı, nereye gidecekleri hiç fark etmezdi, yeter ki Dida yanında olsundu… (…) Çifte kumrular daha sonra sinemaya gittiler. Salondan çıktıklarında saat sekize yaklaşıyordu… Kuzeydoğu parkına yöneldiler, ikisinin ‘Prostor’a son gelişi olacaktı… Yollar, patikalar ve her zaman oturdukları bank! Buraları asla unutamazdı… Hele anıları! Mete: “Bu korkunç soğukta bile onunla donmaya razıyım, yeter ki o hep yanımda olsun. Benimle bu soğukta beraber olduğuna göre Dida da benim gibi düşünüyor. Benden farklı düşünemez!” diyen kalbini dinledi… Daha sonra, sevdikleri restoran’a eğlenmeye gittiler ve bu bir nevi vedalaşma gecesiydi; içki içtiler dans ettiler.
“Hiçbir zaman birbirimizi unutmayacağız, bana söz ver, dedi Mete. “Hiçbir zaman!” diye onun kulağına fısıldadı Dida…” (s. 144)
Kırcali, yarım yüzyıl önceki şehrin ruhuyla yaşıyor olmalı bugünü de! Yaşlılık iyimserliği deyip geçmeyelim lütfen! Anlamlı gülümsemenizden de, gençlik romantizminin hikâyesi ipucu görülebilir: Sizin de dramatik aşk serüveniniz vardır anı defterinizde kayıtlı! Siz de “Gençlik Tugayları” (Mladejka Brigada) adlı “Çalışma Kampları”na katılmışsınızdır büyük olasılıkla… Evet, elli yıl evvelki gençliğinizin yerinde yeller esiyor ama şu fani dünya sırayla ziyaret ediliyor… Şimdi Kırcali’de, Haskovo’da, Dimitrovgrad (Kayacık’ta), Plovdiv’de, Varna’da, Sofya’da olduğu gibi, Ardino’da, Cebel’de, Momçilgrad’ta, Krumovgrad’ta, Smolyan’da, Şumnu’da, Silistre’de ve daha birçok kentte, şehirde, kasabada, başka gençlikler yaşanmaktadır. Gençler, eğer okurlarsa, Kaderin Sinsi Oyunu romanında kendi olası geleceklerinden kesitler bulabilirler.
Romanda, üç yıllık yakıcı bir ayrılık ve özlem işkencesinden sonra, iki sevgilinin buluşması ilginç; vuslat geçmişten öç almak gibi bir şeymiş meğer dedirten türden: “Teypten, harika ve hüzünlü bir şarkı sesi yayılmaya başladı. Mete, artık daha fazla kendine hâkim olamadı… Karşısındaki gözler aynı gözlerdi… Ve onlara yeniden esir düştü… Dokundu ve hasretle sarıldılar birbirine… Ve birkaç saniye sonra Dida, onundu…” (S.248) satırlarında okura iletilen gizli ama güçlü mesaj o olsa gerek.
Hayat devam etmekte… Yaşanmışların şeceresi belleklerde yuvalanmıştır çoktan. Gündelik işler, sorumlulukla, geçim kaygıları, yarın endişeleri sürüp gitmektedir. Herkes kendi anılarıyla, ilgi alanıyla, umuduyla (belki biraz da vurdumduymazlığıyla) baş başadır. İnsanlar üç yıl önce nasıl görünmekteyse, üç yıl sonra da manzara aynıdır genellikle: “Selin kum taneciklerini sürüklediği gibi, onlar da kendilerini kaptırmışlardı, direnmek akıllarının ucundan bile gelmiyordu” (s.249) satırlarından öğrenilen edilgenlik, gençliğin o dönemdeki, “Rahatlama” halinin fotoğrafıdır adeta.
Bulgaristan’da, Rodoplar, Trakya ve Delorman bölgesinde insanların çok çalışması, elde edilen verimlilik ertesi yorgunluk ve gençlerin rehaveti, 1985 ile 1989 yıllarında başlayacak “Soya Dönüş” asimilasyon operasyonu öncesine mi aittir? Bu soru olayların gelişini öngöremediği için sorulmamış romanda! Kaderin Sinsi Oyunu kişisel bir gençlik serüvenini, aşkın, genç birey üzerindeki travma silsilesi ortamında kurgulanmış. Sözde Komünist yönetimin, ülkede yaşayan Türk nüfusu “Büyük Turistik Gezi” adı altında göçe zorlamakla aşağılamış ve birçok çocuğun, gencin, kadın-erkek yetişkin ve yaşlının hayatını karatmıştır. O kanlı ve karanlık yıllardaki gözyaşı, ayrılık, hastalık ve ölüm vakalarının kareleri, tarihin medya sayfalarına raptedilmiştir. Bulgaristan Türklerinin hüsran ve yıkım dolu geçmişi, belgelerle sanat eserlerine; şiire, hikâyeye, romana ve filme yansıtılmış, sinema ve kütüphane arşivlerindeki yerini almıştır. Mehmet Karaahmetoğlu’nun, Kaderin Sinsi Oyunu adlı romanı, bir tür soykırımı sayılan “Soya Dönüş” zorbalığının psikolojik sessizliğini de içermekte: Olaya, Dünya Kamuoyu, medya dikkat çekmese belki soy kıyımına dönüşecek insanlık suçunun arifesidir o yıllar. Bulgaristan Türkleri, yaşadığı acılı (1970-1978) yılların atmosferini unutmaz, unutamaz… O dönemin romanı henüz yazılmadı ama bir gün yazılacaktır elbette… Tarih, toplumların ve olayların acısıyla yoğurulur çünkü!
Mehmet Karaahmetoğlu’nun, gençlik romanı sayılabilecek, Kaderin Sinsi Oyunu, adının çağrıştırdığı şiddette gerilim, ihanet, intikam olaylarını resmetmektedir. Elbette insancıl değerleri, sadakati, sorumluluğu, sevgiyi, dayanışmayı ve aile kurmanın güzelliğini, iyiliğini erdemler hanesine alıp onaylamaktadır. İnsan evladının ömründe aşkın ve acının önemli yer tuttuğuna ve konunun, temanın evrensel derinliğiyle anlatıldığına tanık olacaktır okuyanlar. Aşkın ırkı, dili, dini, sesi, kokusu, rengi ve zamanı, tüm yerküre coğrafyasında aynıdır. İnsanlığın yegâne ortak değerlerindendir aşk izleği / teması ve olayı… Leyla ile Mecnun’da neyse, Romeo ile Juliet efsanesinde de aynıdır. Hayatın çalkantıları, sarsıntıları bulunur her katmanında, her aşamasında; mutluluk arayışı, dramatik hatta trajik derslerle doludur. Gerçek hayatta murada erememiş aşklar efsaneleşir, sanat olur; şiir, öykü, roman, müzik, sinema olur. Ancak büyük aşkların hikâyesinde herkes için öğrenilecek dersler var diyenleri yanıtlayacak nüveler barındırmakta, Kaderin Sinsi Oyunu sayfaları… Okuyan görür, anlar ve kendine pay çıkarır! Neden olmasın?
Ardino (Eğridere), Ağustos 2022
Hilmi HAŞAL