Köyümüz Dağ Köyü (Mançevo) Mestanlı'nın doğusunda yüksek tepelerin koynunda bulunur. Yüksekliklerde olduğu için güneşi etraftaki köylere göre daha erken selamlar, akşamları da en son uğurlar.
Köyümüzün birde akıllardan hiç çıkmayan eğitim güneşi vardı. O da İlyas Emin Efendi. Bu çok değerli hocamız bundan tam 110 yıl önce doğmuş ve 30 yıl önce Bursa' da hakkın rahmetine kavuştu. Ama unutulmadı, unutulmayacak da. Hâlbuki köyümüz artık haritadan silinmiş harabeye dönüşmüş olmasına rağmen...
Biz gelelim Hocamıza. O, zamanına göre iyi bir dini eğitim almış biriydi. Koşukavak kazasının Mandacılar (Bivolyane) köyündeki Gazi Sultan Elmalı Baba Tekke Medresesini bitirmiş. Amacı arkadan gelen nesilleri de din konusunda bilgilendirmek olmuş. Ne var ki köyde cami yokmuş. Oraya buraya başvurmuş cami yapılmasını istemiş, ama yetkililerden hiç biri Hocamızın haklı isteğine onay vermemiş. İlçede ve ilde sesini duyuramayan İlyas Efendi başkent Sofya'nın yolunu tutmuş. Niyeti o zamanki Bulgar kralı Boris' le görüşerek bu sorunun çözümü için yardım istemekmiş. Kralın huzuruna çıkmak için 10 gün kadar çalmadık kapı bırakmamış. O zamanın gerçeklerine göre Bulgar kralıyla görüşmek, o da bir Türk'ün görüşmesi pek olup olacak iş değil ama İlyas Hocam buna muvaffak olabilmiş. Caminin yapılması ve İmamlık verilmesini sağlamış.
Olayı duyan Mestanlı kasabasının ileri gelenleri İlyas Hocaya kendilerinden habersiz bu işe giriştiği için çok kızmışlar, ama emir büyük yerden olduğu için bir şey yapamamışlar. Dağ köylüler komşu köylerdekilerin yardımları sayesinde imece usulü caminin inşaatını tamamlamışlar. İlyas Hoca da yeni yapılan camide imamlık görevine başlamış. Caminin ibadete açılması köyümüze canlılık getirmiş. Cuma günleri etraftaki köylerden gelenlerle birlikte Cuma namazları kılınmaya başlamış, günde 5 vakit ezan okunmaya ve aynı zamanda da çocuklara dini eğitim imkânı da yaratılmış.
İlyas Hocamız bunlarla yetinmemiş. Dağ köyünde birde ilkokul açılması için çalışmalara başlamış. Yine, cami olayında olduğu gibi pek çok zorluklarla karşılaşmış. Yetkililerin bahanelerine, okul binası yok, araç gereç yok; demelerine rağmen sorunu kendisi çözmek için kolları sıvamış. Camiden sınıf odası için bir bölüm ayırmış. Rahle, kara tahta, masa, sandalye ve ilköğretim için gereken tüm diğer araç ve gereçleri köyümüzün fedakâr insanları ile beraber temin etmiş. Bu malzemeleri köyümüzün araba yolu olmadığı için sırtlarında kasabadan köyümüze getirmişler.
Hocamızın başarısı köyümüzde öğrencilik yaşına gelmiş çocuklar için hayati önem taşımaktaydı. Okulun açılması köyümüzdeki canlılığı daha ada artırdı. Komşu köylerden de çocuklar aramıza katıldı. Öğleden sonraları bizim sıralarımıza ağabeylerimiz ve ablalarımız hatta anne ve babalarımız oturup okuma yazma öğrenmeye başladılar. İlyas Hoca sayesinde top yekûn okuma yazma seferberliği başlamıştı. Bunun sonuçları sonraki yıllarda görülmeye başlandı. Kısacası İlyas Efendinin açtığı yolun yolcuları çoğaldı.
Öğretmenler, doktorlar, mühendisler ve çeşitli meslek sahibi uzmanlar yetişti. Davut oğlu sülalesi; Abdullah, Niyazi, Mecit, Neziha ve Saliha, Mehmet Emin, Emin oğlu Nurettin ve Seyfettin kardeşler, Fehim Ali Hocaoğlu ve Beytullah Şevket (ben) bunlar öğretmen oldular. Behçet Şevket doktor ve kardeşi Beysim muhasebeci, Aynur Beysim ise hemşire oldu. Liste uzayıp gidiyor.
Onun tutum ve davranışlarından etkilenen, insan severliğini örnek alanlar pek çoktur. Hocamız aranan bir sırdaş, tercih edilen bir arabulucuydu, küskünleri barıştırır itilafları çözer, komşuluk ilişkilerini perçinleştirirdi. Yolu hayır ve sevap yoluydu yardım eli herkese uzanırdı.
Şahit olduğum bir olayı aktarmadan geçemeyeceğim. 1960 yılarında köyümüzün 3-4 kilometre uzağında bulunan Şafiler köyünde 80 yaşında Cafer ağa göçler sonucu boşalan köyünde tek başına kalmıştı, üstelik sakattı geleni gideni yoktu. Bizim İlyas Hocamız ona katır ile yiyecek ve içecek götürür ve her ne ihtiyacı varsa giderirdi. Uzun bir süre hasta ve kimsesizi görüp gözetti. Sözün özü, Birinci Dünya savaşı gazisi Cafer ağa terk edilmişlikten İlyas Hoca sayesinde kurtuldu.
İlyas Hocamızın hayırseverliğinin başka bir göstergesi de Mestanlı-Dambalı yolu kenarında yaptırdığı çeşmedir. İlyas Hocanın çeşmesi olarak bilinen bu çeşme yanından geçen yolcuların yorgunluğunu ve susuzluğunu gideriyordu. Keza bütün hayvanlar ve kuşlar da ona duacı. Bu çeşmeden söz edildiğinde şu olay anlatılır. Bir yaz çok kurak olmuş çeşmeye doğal yoldan gelen su kesilmiş. Bu durum Hocamızı çok üzmüş ama pes etmemiş. Katırı ile başka bir pınardan su taşıyarak çeşmenin haznesini doldurmaya başlamış. Böylece bu yoldan geçen yolcuları hayvanları ve kuşları o yaz susuz bırakmamış.
İşte, böyle biriydi İlyas Hoca. Yalnız Dağ köyünün değil bütün bölgenin güneşiydi. Onun bu faaliyetleri Mestanlı Emniyet Müdürlüğü tarafından şüphe ile izleniyordu. Türk halkı tarafından bunca sevilen bu aydın kişinin insanları Bulgar idareye karşı kışkırtabileceğini düşünüyorlardı.
Bununla ilgili ağabeyim Dr. Behçet Seven' in (Şevket oğlu) şöyle bir anısı var:
''1976 yılı Mestanlı Bölge Hastanesi Polikliniğinde görev yapıyordum. Bir gün kasabanın Emniyet Müdür Yardımcısı Stoimenov odama geldi. Selamlaştık sözü eğip bükmeden bana şöyle dedi: -Senin doğum yerin Dağ köy İlyas Hoca'yı nasıl tanırsın diye sordu. Ben hiç tereddüt etmeden saygın bir kişiliği vardır, kendisini çok severim üstelik İlkokul Hocamdır dedim. Bulgar polis şefi aradığını bulamamıştı. Çekip gitti. Bir daha da hiç uğramadı. Hissettiğim kadarıyla Hocamızın Türkiye konusunda neler düşündüğünü, göç etme niyeti olup olmadığını öğrenmekti. İlgilendiği konularda benden hiçbir cevap alamayınca polis şefi bir daha yanıma hiç uğramadı. Fakat totaliter Todor Jivkov rejimi Bulgaristan Türklerine ilişkin sinsi planlarını uygulamak için gerekli adımları atmaya başlamıştı. Amacı Türklüğü yok etmek idi. Bu gerçeği ve geleceği Hocamız çok iyi görebilmişti. Aynı zamanda bizleri uyarıp dikkatli olmamızı öğütlüyordu her zaman yaptığı gibi.''
Dinine ve Türklüğe kalpten bağlı olan İlyas Hocamız Anavatan Türkiye'ye göç eder ve ömrünün son yıllarını Bursa'da geçirir 81 yaşındayken 1982 yılında Allah'ın rahmetine kavuştu. Ruhu şad olsun.
O bizim kalbimizde yaşamaya devam ediyor. Onun öğrencileri olarak hep onun gösterdiği aydınlık yolunda yürüdük. Anavatan Türkiye'ye onun yolunu izleyerek geldik.
Emekli Coğrafya Öğretmeni - Beytullah ARIKAN (Şevket oğlu)
Bornova-İZMİR