2000 yılından itibaren 21 Şubat "Uluslararası Ana Dili Günü" olarak kutlanmaktadır. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından çokdilliliği ve kültürlülüğü desteklemek ve dilleri korumak ve gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla ilan edilen bu gün, dünyanın değişik ülkelerinde kutlanmaktadır. Özellikle ana dilinin önemini vurgulamak ve ana dilinin geliştirilmesine ve korunmasına dikkatlerin çekildiği bu günde ülkemiz Bulgaristan'da yaşayan Türklerin bu günün anlamını ve önemini hem kendi insanlarımıza ve gençlerimize, hem de içinde yaşadığımız topluma hatırlatmamız gerekmektedir.
Bir Avrupa Birliği ülkesi olan Bulgaristan'da Türkçenin konuşulan ikinci büyük ana dili olduğu gerçeğini dikkate alarak hareket etmemiz doğru bir yaklaşım olacaktır. Eğer bizler dilimize sahip çıkmazsak zamanla kısırlaşan bir dili gelecek nesillere aktaracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Dil üretilen ürünlerle yani edebiyatla, romanla, şiirle gelişir yeni ufuklara ulaşır ve canlılığını korur. Dilin gelişen şartlara yeni durumlara ayak uydurabilmesi için onu kullanan insanların dili beslemeleri onu geliştirmeleri ve ona sahip çıkmaları gerekmektedir. Özellikle Bulgaristan'da yaşayan Türkler "Uluslararası Ana dili Günü'nde" değişik etkinlik ve faaliyetlerle bu günün önemini herkese anlatmalıdır.
Burada hatırlanması gereken önemli bir nokta Bulgaristan'da yaşayan Türk gençlerinin en büyük avantajlarından bir tanesinin de çok dilli yetişme potansiyeline sahip olmalarıdır. Eğer bu potansiyel iyi kullanılabilirse büyük ilerlemeler elde edilebilir. Bunun için de ana dilimize sahip çıkmalıyız.
Ana dilin öğretilmesinde ailenin rolü çok büyüktür. Bu nedenle anne babalar çocuklarının ana dilini doğru öğrenmelerini ve kullanmalarını teşvik etmeliler ve bilhassa çocuklarımızın kitap okuma alışkanlığı kazanmaları için çaba sarf etmelidirler. Ana dilini iyi bilen bir kişi diğer dilleri de çok daha kolay ve iyi öğrenir. Hem içinde yaşadığımız toplumun, ülkenin dilini öğrenmek hem de kendi ana dilimizi, Türkçemizi iyi bilmek zorundayız. Çünkü çok dillilik bir zenginliktir.
Dil insanın duygu ve düşünceleri başka insanlara aktarmak için kullandığı sihirli ve mucizevi araçtır. Bu aracın değerini bilmek o aracı kullanan insanlar için çok önemlidir. Değerini bilmek demek, o dili kullanmak ve onu canlı tutmak için çalışmaktır. Bu nedenle son dönemlerde anadili konularının yoğun bir şekilde tartışıldığı bir ortamda bulunmaktayız. Uluslararası anlamda kutlanan bu günü mutlaka dikkate almalıyız ve içtenlikle bu günü kutlamalıyız.
Dünyada konuşulan her dil değerlidir. Ama her millet için en değerli dil kendi ana dilidir. Bu bağlamda çok eski bir tarihe sahip Türkçenin (değişik lehçeleriyle birlikte) Rusya Federasyonu'nun Pasifik kıyılarından başlayıp, Orta Asya, Kafkasya, K.Kıbrıs, Anadolu ve Trakya'yı aşıp Orta ve Batı Avrupa'daki Türklerle birlikte az sayıdaki Kuzey Amerika'ya göç etmiş Türkler tarafından da ana dili olarak kullanıldığını ve dünyanın en çok konuşulan 5. dili olduğunu ve milyonlarca insan tarafından konuşulduğunu hatırlamak dil bilincimizin artmasına fayda sağlayacaktır.
Bu durum dikkate alındığında ise geniş bir coğrafyaya yayılmış ve köklü geçmişi olan bu dilin aynı zamanda bir çok ülkede de yabancı dil olarak da öğretilmesi beklenmektedir. Bu nedenle bu önemli günü kutlarken hem ana dilimizi gelecek nesillere düzgün ve doğru bir biçimde aktarmanın, hem de onun bir yabancı dil olarak diğer toplumlar tarafından da öğrenilmesi için çaba sarf etmenin ne kadar önemli bir çalışma olduğunun altının çizilmesinde fayda vardır.
Bir dahaki yılda "Uluslararası Ana Dili Günü'nü" farklı etkinlik ve faaliyetlerle gündeme getirmek dileği ile bu yılki "Uluslararası Ana Dili Günü'nüzü" kutlarım.
Harun BEKİR
Kırcaali Eğitim Müdürlüğü
Türkçe Müfettişi