Esir Türkler`in en güzel özelliği nedir bilir misiniz? Düşmanlarımız bunu iyi bilirler: kendi dillerine, örf adetlerine, törelerine, kültürlerine bağlı kalmak! Evet, Türk milletini yüzlerce yıl işgal altında tutabilirsin, ama kendi kimliyini belirten nesnelerden hiç vaz geçmez! Vaz geçirmeğe kalkışanlar pişman olurlar sadece. Bunlar nasıl millet diye bir sorarlar da. Yani bu kadar zulüm karşısında bu millet neden canından geçmeği dilinden geçmeğe tercih ediyor diye şaşırırlar bile!
Nerdeyse 2004 yılında Kazakistan`a gitmiştim. Oradaki Azerbaycan türkleri ile tanışma fırsatım oldu. Öğrendim ki, bu adamlar 1937 yılında Stalin`in Kazakistan`a sürgün ettiği Azerbaycanlı`ların torunlarıymış. Nasıl yaşadıklarını, kendilerini hangi milletten sandıklarını da sormadan geçemedim. Adamlar tek kelilmeyle "Biz Türküz" dediler. Kazakistan`ın her tarafına yayılmışlar bu Türkler. Bunların yanısıra bir de Ahıska Türkleri çok yaygınlar Kazakistan`da. Onlar da 1937 ve sonraki yıllarda sürülenlerdendir. Ahıskalı kardeşlerimiz de aynen dillerini, örf adetlerini, kültürlerini muhafaza edebilmişlerdir.
Elbette, Kazakistan ister Azerbaycan, isterse de Ahıska Türkleri için yabancı bir yer değil. Vatandan sürülmek hoş bir şey değil, ama Kazakistan`a sürülme kendiliğinden bir şans meselesi. Yani bizim diğer soydaşlarımızın Sibirya soğuklarına sürüldüğünü göz önüne alınca insanın bir az sevinesi geliyor. Artı Kazakistan da Müslüman Türkler`in daha bir ülkesi ve o nedenle sürülmüş Türkler bir az şanslı gibi gözükebilir...
2000`li yılların başında bir de Kırğızistan`a gezim sırasında Kırgız arkadaşım beni bir Azerbaycanlı ailesi ile tanıştırdı. Adam, "Burada sekiz kardeş Azerbaycanlı var, onlarla tanışmanda fayda var" diye beni onlara götürdü. Gurur duydum. Çünkü tanışınca adamların Azerbaycan Türkleri`nin özelliklerini nasıl da muhafaza ettiğini görünce kalbim bir farklı atmaya başladı. Biz, Azerbaycan`da yaşayan Türkler olarak belki de onlar kadar kendi kimliğimizi, dilimizi koruyamamış durumdaydık! Evet, kendi ülkemizde, kendi sınırlarımız içerisinde yaşamağımıza rağmen ülkemizden binlerce kilometre uzaklıktaki soydaşlarımız bizi utandıracak kadar kendi kimliklerine sahiplenmişlerdi.
Daha bir hal Özbekistan`a gezilerim sırasında yer almıştı. Oradaki Azerbaycan ve Ahıska Türkleri de kendilerine özgü belirtileri tam tamına muhafaza etmeği becerebilmişlerdi.
Bunları hep kafamdan geçirirken bazen düşünüyordum ki, belki de insanlarımız aynen Türk Milleti`nin yaşadığı ülkelere sürüldüğü için kendilerini muhafaza edebilmişlerdir. Ama sonradan büyük Türk coğrafyasının tümünü göz önüne alınca, böyle olmadığı kanıtına varmış oldum. Meselâ, Tataristan Türkleri`ni, Başkurt, Hakas, Saha, Gagauz, Karaçay, Malkar, Kumık, Kırım Türkleri`ni göz önüne alınca meselenin hiç de coğrafyaya bağlı olmadığını anlamış oldum. Evet, bu Türkler`in hepsi işgal altındaki topraklarda, hem de yabancı kültüre sahip Ruslar`ın işğalinde yüz yıllardır yaşamaktalar. Yahut Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Balkanlar, Güney Azerbaycan gibi Türk coğrafyalarındaki durumu da bir göz önüne alırsak, gerçekten bu millette bir sihir var diye düşünebiliriz...
Tatarlar beş yüz yıl Rus esaretindeler! Başkurtlar da aynen! Rusya içindeki diğer Türk toplulukları da bunların yanısıra! Ama hepsi kendi dillerini muhafaza etmiş! Güney Azerbaycan`da otuz milyonu aşkın Türk farsların esareti altında! Yine de Türkçeyi muhafaza etmişlerdir! Gagauziya Moldova içinde, artı Rus etkisi altında! Türkçe`yi muhafaza edebilmiş durumda! Kırım Ukrayna`ya bağlı, sürgünler yaşadı, Türkçe`yi hâlâ yaşatmaktadır! Bulgaristan`da aşırı milliyetçiler hiç durmadan Türkçe`ye cebhe açmaktalar! Ama güzelim Türkçe burada da ayakta dimdik duruyor! Bir de kırmızı Çin rejiminin Uygur Türkleri`ne yaptıklarını düşünelim. Adamlar her türlü zulüm ve uygulamalar karşısında kendi dillerini muhafaza edebiliyorlar!
Şimdi sorabilirsiniz ki, kendi dilini muhafaza etmekte zor olan nedir? Açıklıyorum: sürülen ve işgal edilen Türk toplulukları on ve yüz yıllar boyunca kendi dillerinde okul görmeden Türkçe`yi yaşatıyorlar! İşin zor tarafı da bu işte! Hem de bu insanlar çoğu zaman kendi memleketlerinden bin kilometrelerce uzaklarda ana dillerine sahip çıkıyorlar! Asil Türklük budur işte! Tıpkı Orta Asya`da görüşme fırsatım olan Azerbaycan ve Ahıska Türkleri gibi! Onların çoğu Azerbaycan`ı, Ahıska`yı görmemiş bile. Artı Rus yönetimi onları ve babalarını Rus okullarında okumaya zorlamış. Ama yine de ana dillerini yüzyılların ötesinden günümüze yaşatmayı becermişlerdir! Demek ki, bu millet kendini kaybetmemiştir, etmeyecektir! Böyle olunca da içimden bir ses "Ana dilim ölen değil!" diye bağırtıyor beni! Yer yüzünde tek bir Türk kalıncaya kadar Ana Dilim ölen değil!
P.S. Şu yazıyı özel olarak 21 Şubat Uluslararsı Anadili Günü münasebetiyle yazdım.
Azer Hasret Azerbaycan`dan yazıyor
azer@azerhasret.com
www.azerhasret.com