ANI DEFTERİMDEN BİR SAYFA: 28 Mayıs1989 sabahı Turpçular (Orlâk) köyü baskını



Çarşamba, 27 Mayıs 2015

ANI DEFTERİMDEN BİR SAYFA: 28 Mayıs1989 sabahı Turpçular (Orlâk) köyü baskınıMehmet ÖZGÜR Hacılar mahallesi, Turpçular köyünün en büyük mahallesinden biridir. Merkezinde beş (5) sokağı birbirine bağlayan kavşak vardır. Evimin hemen yüz metre ilerisinde bulunur.

Bilindi gibi, köylerde koyun çobanı erken, saat altı(6) gibi çıkar. Herkes gibi bende koyunları çobana çıkarmak için sokağa çıkmıştım. Bahsettiğim kavşağa da herkes koyununu çıkarmış çoban sürüsünü bekliyordu. Kavşakta kalabalık oluşmuştu ve kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Herhalde, sohbetin konusu da "Acaba bugün ne olacak. 24 Mayıs'taki sorularımıza yanıt verecekler mi?", diye düşündüm.

Aniden, sokaklardan cipler belirdi. Kavşakta duran insanların yanına geldiler. Cipten biri indi. Tanıdım kendisini, Jivko Stavrev'ti. Öğretmenlik yapmıştı. Okulda birlikte çalışmıştık. İnsanlara sinirli sinirli, ellerini sallayarak bir şeyler söyledi ve cipe binip, gittiğini gördüm. Dayanamadım.

Hemen kavşağı doğru ilerledim. "Jivko, size, ellerini öfkeli öfkeli niye salladı", diye sordum.

- Hemen buradan dağlın. Eğer dağılmazsanız, az sonra askeri birlikleri göndereceğim, dedi.

İnsanlar:
- Asker, polis gelse de bize bir şey yapmaz. Biz koyunları çobana çıkardık, biraz da sohbet ediyoruz, deriz dediler.

Kavşakta bulunanlar, bana dönerek:
- Mehmet muallim, sen bizim yanımızdan git, durma bizim aramızda. Seni burada görürlerse, vururlar, dediler.

Bu sırada iki kişi kolumdan tuttu. Biri ağabeyim İbrahim, diğeri ise dondurmacı Şaban. Kalabalıktan da sesler yükseldi "çabuk eve git", diye.

Evimin avlu kapısından içeri giriyordum. Arkamdan acıklı sesler duydum:
"Kaçın! Bizi öldürecekler", diye.

Arkama döndüm, bir de ne göreyim. Üç (3) kamyon asker, Ayrıca, sokaklardan da koşarak polisler geliyor. Hepside son derece askeri mühimmatla (savaş gereçleri) donatılmışlardı. Daha sonra panzerler ve bir de tank geldi.

Kavşakta bulunan 30-40 kişi, bir anda neye uğradıklarını anlayamadılar. İnsanların kimsi pijamalarla, kimsinin de ayaklarında pabuçlar vardı. Savunmasızdılar.

Asker, polis ve subaylar leş yiyen akbabalar gibi, insanların üstüne çöktüler. Rast gele vuruyorlardı. Kaş, göz, kafa patladı. Kol, bacak kırıldı. İnsanlar, halsiz, kanlar içinde yere serildi. Ağlayışlar, feryatlar tüm mahalleyi sardı.

Kurtpınar (Tervel), Dobriç'in Komünist cellâtları yüksek sesle "vurun, öldürün", buraya Türk kanı içmeye geldik". İçerlere de girin. Kimi bulursanız haddini veriniz, daskalı (hoca) nerede, onu bulunuz, talimatları göğe yükseliyordu. Ayrıca panzerlerin üstündeki makineli tüfeklerin ve tankın namlusu da insanların üzerine doğrultulmuş, tetikte bekliyordu.

Çok geçmedi evimi kuşattılar. Bahçedeydim. Yanıma iki subay, bir de general geldi. "Buradan ne gibi emirler veriyorsun? Şükret ki seni o kalabalığın arasında bulamadık. Ama, şunu bil ki, bu cahil, aptal insanları bir daha ayaklandırırsan seni parça parça doğrayacağız, diyerek ciplere binip gittiler. Saat 15 gibi de beni tutukladılar, ceza evine koydular.

Yaralı insanları Kurtpınar (Tervel) hastanesine götürüldü. Fakat tedavi edilmediler. İnsanlar kendileri bildikleri usulle, kestikleri taze kuzu derilerine sarılarak tedavi yapıldılar.

Ne yazık ki, 28 Mayıs günü, üst mercilerden beklediğimiz cevap gözyaşı ve kanla bitti. Bu insanlar çok yaşamadılar. Kısa zaman içersinde Allahın rahmetine kavuştular. Mekânları cennet olsun!

Bulgar asker ve polisi ve Türk düşmanlığı besleyen Bulgar ırkçıları, Şunu bilsinler ki, Dünya var oldukça, bizlere (Türklere) yapılan zulmü unutmayacak ve unutturmayacağız.

Kardeşlerim! Bulgaristan'a, Demokrasi ve Özgürlük çiçekli yollardan kolayca, gelmedi. Onun için binlerce beden ödendi. Evler söndü. Çocuklar yetim kaldı.

Sn. Lütfi Mestan, HÖH genel başkanının dediği gibi, Çeklerin 1969 Prag baharı varsa, bizim de artık 1989 Mayıs baharımız var. Şehit ve gazilerimizi her yıl anmaya devam edeceğiz.

İşte, HÖH (DPS) bu insanların bağrından böyle doğdu. Bu partinin içi "gözyaşı ve kan" doludur. Onu yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Çünkü özü iman ve ezan sesi ile doludur.

Biz, artık Bulgaristan'da kavga değil;
Barış istiyoruz, Huzur istiyoruz, Eşitlik istiyoruz!

YAZARIN DİĞER YAZILARI