Bir günde üç ülke



Perşembe, 16 Ekim 2014

Bir günde üç ülkeİbrahim BALTALISon yıllarda Batı Trakya'da yaşama şansını ellerinde bulunduran bizler aslında çok şanslı insanlarız. Yaşadığımız bölge o kadar stratejik öneme sahip ki oturup bunu düşünmemiz ve gelecekle ilgili kararlarımızı ona göre vermeliyiz.

Geçtiğimiz günlerde Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu'nun Keşan'da azınlık basın mensuplarına verdiği yemeğe katıldık. Sorunlarımızı kendilerine aktardık ve en yakın zamanda çözüm yollarını araştıracağını söyledi; inşallah sözde kalmaz.

Aynı gün yemekten sonra bu sefer yolumuz Kırcaali'ye düştü. Kadim dostum Müzekki Ahmet'in kızı Sabahat'ın en mutlu anına şahitlik ettik. Genç çifte mutluluklar diliyoruz.
Dile getirmek istediğimiz şu: Bir günde Yunanistan, Türkiye ve Bulgaristan'a gitmiş olduk. Eskiden Kırcaali'ye gitmek için 350 km. yol katederken, şimdi sadece 68 km! Bu oradaki kardeşlerimizle, akrabalarımızla ve dostlarımızla buluşmak ve hasret gidermek için bizlere sağlanmış bir şanstır. Aslında bu bölgemiz için de büyük fırsatlar doğurmaktadır. Bu yıl bölgemizdeki otellerin doluluk oranına ve Bulgaristan sınırındaki araç kuyruklarına baktığımızda bunu daha iyi anlarız.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken ülkemiz Yunanistan'ın yaşadığı ekonomik krizden bizler de nasibini alıyoruz. Köylerde artık insanlar kahvehanelere çıkamaz oldu.

Gençler içtikleri bir kahveyi bile borç defterine yazdırıyorlar. Almanya ve özellikle Hollada'ya göç dalgası hızla yayılıyor. Yeni acı vatan artık Hollanda! Köyler gittikçe boşalıyor. Böyle gittiği takdirde sorun daha da büyüyecektir.
Öte yandan, bütün bu olumsuzluklar devam ederken, bazı işletmeler dikkat çekmek ve müşterilerinin daha iyi anlayabilmeleri için işyerlerine Türkçe yönlendirici tabelalar asıyor. Sen misin Türkçe tabela asan. Aşırı milliyetçi gruplar hemen harekete geçiyor ve tabelaların kaldırılması için bildiriler yayınlıyorlar. Neymiş, Türkiye'de Yunanca tabela yokmuş! Belli ki bu arkadaşlar bırakın İstanbul'u Keşan'a kadar dahi gitmemişler! Eğer gitmiş olsalardı oradaki işyerlerinde ve yolun üzerinde Yunanca yazan reklam, ilan ve açıklayıcı bilgileri görebilirlerdi. Türkler bu durma ekonomik olarak baktıklarından sorun çıkmıyor.

Batı Trakya'da Türkçe'ye karşı ne yazık ki hala bir hazımsızlık var! Halbuki burada yaşayan Müslüman-Türk Azınlığı'nın dilleri, dinleri, gelenek ve görenekleri Lozan Antlaşması ile garanti altına alınmıştır. Demek ki bu arkadaşlar belli ki Azınlık okullarında Türkçe müfredatın olduğunu; insanların tarlada, çarşıda, markette, kahvede ve kısaca her ortamda Türkçe konuşulduğunu bilmiyorlar?

Bütün bunlardan sonra bölgemizde Türkçe tabela koyan işletmenin verdiği, "Yunanistan genelinde faaliyet gösteren ticari kuruluşlar anayasa gereğince, tüm müşterilerine, dil, din, ırk ve cinsiyet farkı gözetmeksizin hizmet etmek zorundadır" cevabı takdire şayan olduğu kadar, fanatik ve aşırı milliyetçi kesme adeta bir tokat gibi inmiştir.

Her millet kendi kültürünü, dinini, dilini ve geleneğini özgür bir şekilde yaşamalı ve geliştirmelidir. Bunu yaşarken de diğer dinlere ve kültürlere saygı göstermelidir. İşte o zaman insanlar arasında gerçek dostluk ve barış sağlanmış olur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI