Geleneklerimiz, yüzyıllar boyunca yaşatılan ve geliştirilen kültürümüzün temelini oluşturur. Ulusumuzun düşüncesi, yaşam tarzı, dünyaya bakış açısı geleneklerimizde ifadesini bulur.
Türk kültürünün oluşmasında katkısı olan bu önemli gelenekler, kuşkusuz NEVRUZ ve HIDRELLEZ gelenekleridir.
Konumuz, BULGARİSTAN TÜRK TOPLULUĞUNUN NEVRUZ VE HIDRELLEZ ÂDET VE GELENEKLERİDİR. Amacımız, Bulgaristan sınırları içerisinde Türk Kültürünün bu ortak değerlerinin bugünkü durumunu genel hatlarıyla sergilemektir.
Kimi araştırmacılar Türklerin iki doğa bayramı olduğunu söylerler: Nevruz ve Hıdrellez. Bu iki astronomik saptamaya göre ayarlandıklarını bildirirler1. Bu iki takvim, çiftçiliğe ve hayvancılığa, kendilerinin yaşam biçimlerine göre ayarlanmıştır.
NEVRUZ
Son yıllarda, Türk Dünyasında kutlanmakta olan Nevruz Bayramına ilişkin birçok araştırma yapıldı. Nevruz kelimesinin etimolojisi ve anlamı hakkında eserler yayınlandı2. Araştırmalar sonucu da Nevruzun Türklerde ta Ergenekon'a dayanan eski bir gelenek olduğu, Mart 21 'e rastladığı, yeni günün, yeni hayatın başlangıcı anlamına geldiği açıklandı. Bulgaristan'da da bu güzel yılbaşı bayramı, Sultan Nevruz (Filibe bölgesi ve Deliorman'ın bir Bölgesi), Nevruz (Dobruca) Nevris, Mevris (Doğu Rodoplar) gibi biçimleriyle bilinir ve doğadaki değişikliklerle ilgilidir.
Sultan Nevruz Bulgaristan'da bir bayram olarak kutlanmasa da, Nevruzla ilgili hatıralar hafızalardan silinmiş değildir. Bazı örf ve âdetler bilinmektedir. Doğa yeni yıl için hazırlıktadır: havaların ısınması, karların erimesi, bitkilerin yeşermesi bir başlangıcı ifade etmektedir. Su boylarında salkım söğütler tomurcuklarını patlatmışlardır. Akçabardaklar, sarı çiğdemler baharı müjdelemektedir. Göçebe kuşlar ve özellikle kırlangıçlar, gökyüzünün maviliğinde görünmektedir. İnançlara göre, Sultan Nevruz günü yılanlar, çıyanlar, karıncalar yer üstüne çıkar; kelebekler ekinliklerde uçuşmaya başlar. Kuku adıyla bilinen guguk kuşu da geldiği haberini verir.
Bir ilâhide şöyle deniyor:
"Sultan Nevruzda gelirsin.
Üç ellide gidersin,
Döne döne öten kuku!"(Kriçim, Filibe)
Leyleğe sormuşlar: Ne zaman geleceksin? Leylek de,
"Yüz yirmide gelemem, yüz otuza kalamam "
Cevabını vermiş, yani Nevruz günlerinde geleceğini bildirmiştir. (Dışdubak, /Yasenovets/, Nasrettin /Bisertsi/-Razgrat).
Yeni yıl için hazırlıkta olan doğa ile birlikte insanlar da hazırlık içindedirler: sabanlar, pulluklar, arabalar, boyunduruklar gözden geçirilir. Tarlaya çıkma hazırlıkları yapılır. Gün dönümüne göre hareket edilir:
Gün sayısı:
Yüz,
Sabanı düz.
Yüz on,
Tarlaya kon. (Yani artık tarlaya gidilebilir)
Yüz on bir,
Tarlada kompir. (Yani tarlada patates ekme hazırlıklarına başlanabilir)
Yüz yirmi.
Tarlayı diğirmi. (Yani toprağı sürmek, kazmak gibi hazırlıklar yapılır.)
(Kriçim, Filibe. Bunun bir varyantı da: Nasrettin, Razgrat )
Yukarıda söylenenlerden açıkça görülüyor ki, her türlü hareket, her türlü iş, ilkyaz gün dönümüne bağımlıdır ve gün dönümüne göre yapılıyor.
Türklerle yoğun bölgelerin bazı köylerinde Sultan Nevruz Bayramına ilişkin kutlama âdetlerini günümüzde de hatırlayanlar vardır. Doğu Rodopların Kırcaali köylerinde "Mart Dokuzu, Yumurta Günü, Hateş Gicesi" adıyla da bilinen Sultan Nevruz törenleri, geceyle gündüzün eşit olduğu gün başlar ve birkaç gün sürerdi. Bayram öncesi evler, avlular (haremler) temizlenir, yumurtalar boyatılır, büyük ateşler yakmak için ormandan kuru çalı, kuru yaprak getirilerek ateşlerin yakılacağı yerde yığın yapılırdı. Bayram başlayınca da kadınlar o gün çamaşır yıkamaz, ellerine iğne almazlardı. Erkekler de iş yapmazdı. Bayram günü boyalı yumurtalar tokuşturulur***, yağda kızartılmış kolaçlar (kulaçlar) yenir, sağlıklı olmak için yakılan ateşlerin üstünden atlanır, hayvanlar da ateşten geçirilirdi vb3. Deliorman'ın Bisertsi köyünde ise eskiden Sultan Nevruz Bayramında bazı kişilerin türlü hayvan kılığına, kıyafetine girerek köyü dolaştıkları, bazı yabancıların da fotoğraf çektikleri, hafızalarda hayal meyal yaşamaktadır4. Filibe bölgesi Türk yerleşim yerlerinde ateş yakma âdeti yoktur, ancak "Mart Ateşi" ifadesi kullanılmaktadır. Ateş yakma âdetini bugün de Bulgarlar sürdürmektedir.
Zaman, Sultan Nevruza ilişkin bir sıra örf ve âdetlerimizden birçok şey almışsa da bunlardan birtakımı genel itibariyle İkinci Dünya Savaşına kadar varlığını sürdürebilmiş, 1950'lerden bu yana ise çok şey unutulmuş, daha doğrusu komünist rejim tarafından unutturulmuştur. Günümüzde ötede beride, tamamen kopuk bir hâlde bazılarına rastlamamız, inançlarımızın, örf ve âdetlerimizin en ağır koşullarda dahi dayanıklılığını göstermektedir. Nevruz konusunda özel araştırmalar yapıldığında daha birçok örf ve âdetlerimizin gün ışığına çıkarılabileceği düşüncesindeyim.
HIDRELLEZ
Hıdrellez, özlemle beklenen bir doğa bayramıdır, bir bahar bayramıdır. Hıdrellez gelenekleri günümüzde de Balkanlar'da yaşamaktadır.
Hıdrellez konusu üzerinde türlü çalışmalar yapıldığı, değerli eserler yazıldığı bilinmektedir. Bunların başında Ahmet Yaşar Ocak tarafından "İslâm Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır İlyas Kültü" başlığı altında yayınlanmış değerli bir eser bulunduğunu hatırlatmalıyım5. Burada Hızır-İlyas kültüne ilişkin çeşitli gelenek ve göreneklerin yanısıra, söz konusu kültün kaynaklarına doğru inilerek, Kur'an ve Hadislerden başka, tarihî ve tasavvufî, sözlü ve yazılı edebiyat gibi kaynaklar da incelenmiş ve ilginç sonuçlara varılmıştır. Bununla birlikte, Hıdrellez kültünün Türk-İslâm Toplumları arasında İslâmiyetin kabulüyle başlamış olduğu sonucuna da varılmamalı, düşüncesine katılıyorum. Hıdrellez geleneklerinin baharın gelişiyle ilgili olduğu dikkate alınarak, bunların İslâmiyetten önce de var olduğu, çeşitli kaynaklardan bilinmektedir. Zamanla, bahar mevsimiyle ilgisi olan geleneklerin bile dinî kılık içine bürünmüş oldukları da bir gerçektir. İslâmiyeti kabul etmekle Hıdrellez gelenekleri de İslâmileştirilmiş, bunlara birer dinî mahiyet verilmiştir.
Hıdrellezi çeşitli kaynakların ve kültürlerin katılımıyla oluşmuş bir gelenek olarak görmemiz daha uygun olur düşüncesine katılıyorum.
Hıdrellez, Bulgaristan'da "Ederlez, İderlez, Hıdırellez" biçimleriyle söylenir. Halk arasında yaygınlık kazanmış inançlara göre, Hızır ile İlyas kardeşler yılda bir defa beş Mayısı altı Mayısa bağlayan gece karşılaşıyorlarmış. Hızır karada, İlyas suda tehlikede bulunan iyi insanların yardımına koşarlarmış. Bunun için de karada olanlar Hızır Aleyhüsselâm'a, suda, denizde olanlar da İlyas Aleyhüsselam'a dua ederlermiş. Zor durumlarda Hızır'ın yetişmesi ve kurtarması inancı günümüzde de çok yaygındır ve bu inançla bağlantısı olan: "Hızır gibi yetişti", "Seni Hızır mı gönderdi?" deyimleri halkımız tarafından sık sık kullanılmaktadır.
Halk inançlarına göre sene, yaz ve kıştan ibarettir. Kış altı ay, yaz da altı ay sürer. Yaz mevsimi Hıdrellezde başlar ve yedi-sekiz Kasım'da sona erer. Kış mevsimi de bu tarihte başlar, Hıdrelleze kadar devam eder. Hıdrellez günü de öğleye kadar kış, öğleden sonra da yaz olduğunu söylerler.
Hıdrellez geleneklerimizde büyük renklilik görülmektedir. Her bölgede kutlamalar türlü türlü olur. Aynı zamanda da ortak unsurlar da az değildir: Hıdrellezin belirli bir tarihte (6 Mayısta) kutlanması, sabahleyin gün doğmadan kalkarak kırlara, ormanlara çıkılması, şenliklerin evden dışarıda yeşillikler içinde ağaçlar altında, su boylarında yapılması, salıncak sallanmak, çıkrık dönmek ve daha bir sıra âdetler geleneğimizin ortak unsurlarını oluştururlar.
Bunlardan bazıları üzerinde kısaca duralım.
Hıdrelleze bir hafta on gün kala, bu güzel bayrama hazırlıklar başlar. Erkeklerin ve delikanlıların, kadın ve kızların bu hazırlıklarda özel görevleri vardır. Örneğin Kriçim'de Hıdrellezden bir hafta önce cemaat toplanır, âdet üzere tarlaların, (komşu köy ve ormanlık araziyle hudut olan) sınırlarını gezecek grupları tespit eder. Buna "Sınır Gezme" denir. Sınır gezme, çiftçinin topraktan beklediği ürünlerin doludan korunması, o yılın bereketli bir yıl olması için yapılır. Sınırları dolaşırken hiçbir adım duasız atılmaz. Gruplar bütün sınırları dolaşarak köy veya kasaba arazisini bir "daire" içine aldıktan sonra, birleştikleri yerlerde dua okuyarak köye dönerler. Razgrad'ın Dışdubak köyünden Bedriye Teyze'nin verdiği bilgilere göre ise Hıdrellez günü köy dışına çıkılarak kurbanlar kesilir, dualar okunuyordu. Eskiden bazı köylerde türbeler, tekkeler, mezarlıklar ziyaret ediliyordu, başka köylerde mevlit okunuyordu.
Hıdrellezden önce her yerde temizlik yapılır, türlü türlü yemekler hazırlanır. Dinî bayramlarda olduğu gibi bu bayram için de kızlara fistanlar, aile efradına ve kız çocuklarına allı yeşilli yeni elbiseler dikilir.
Aralarında yaşıt olan gençler toplanır Hıdrellez kuzuları satın alır, bunlara kına vurulur. Hıdrellez günü köy dışında kırlarda, bayırlarda şenlenecekleri yerleri tespit ederler, şenliklerin programını yaparlar.
Hıdrellez sabahı, sağlıklı olmak için Kırcaali bölgesinde Hıdrellez sütü içilir, iyi dileklerde bulunulur.
Gün doğmadan yatağından kalkanlar göğsüne ya da başına bir yeşillik, çiçek veya küçücük bir yeşil dal takar. Sokak kapıları da türlü çiçeklerden örülmüş küçük çelenkler veya çiçek demetleriyle süslenir. Kızlar ve oğlanlar (delikanlılar) gizlice gidip sevgililerinin sokak kapılarına çiçek asarlar.
Hıdrellez gününe çiftçiler, sene başı derler. Tarım işlerinde yardımcı olacak hizmetkârlar, sığırtmaçlar, çobanlar Hıdrellezde tutulur, bunların Kasıma kadar sarf edecekleri emeklerine karşılık alacakları ücretler tespit edilir. O gün hayvanları boyunduruğa koşmazlar. Bütün hayvanlar evde dinlenir, iyice beslenir, doyurulur.
Hıdrellez şenliklerinin en heyecanlı anları, kızların martaval (martıval, mantufal ) çıkarmalarıdır. Deliorman'da nişan kovasına kırk türlü ot atarlar, şenlikler bitince de kovadaki sudan kızlara dağıtılır. Kızlar da bu suyu başlarını yıkayacakları suya katarlar. Filibe bölgesinde bir orta büyüklükte çömleğin bir yanına güzel bir kız siması çizilir. Çömleğin içi su doldurulur" Martufal" için toplanan küçük eşyaları koyarlar, ağzına da büyük bir çiçek demeti koyarlar. Ertesi gün ikindiden sonra Martufalı gül altından alarak düğünlerde gelini kınaya çıkarır gibi kına gecesi türküleri söyleyerek kınaya çıkarırlar. Bundan sonra her eşya mâni söyleyerek çömlekten çıkarılır.
Kırcaali bölgesinde ise kızlar arife günü her sene kalaylanan "Hıdrellez Bakırı'nı" alırlar, kırlara çıkarlar. Yedi pınardan su doldurulur ve bakırın içine yedi türlü çiçek atarlar. Eve dönünce ev ev dolaşarak "Martıval" (küpe, yüzük, bilezik vb.) toplarlar. O gece Hıdrellez bakırını öteki bölgelerde de olduğu gibi, bir gül dibine (delikanlıların bulamayacağı bir yerde) saklarlar. Bakırı ertesi gün ikindiye kadar orada tutarlar. İkindiden sonra martıvalı çıkarırlar.
Martaval çıkarma, kızların ve kadınların mâni söylemeleriyle başlar. Her çıkarılan eşya için bir mâni söylenir.
İşte ilk söylenen birkaç mâni :
Mâni mâni man açar
Mâni bilmeyen kaçar
Gelin kızlar mâni söyleyelim
Hangimiz üstün çıkar
Mâni mâni martufal
Martufalın şartı var
Bu mâni kime çıkarsa
Devlet ile bahtı var
Mânici başı mısın
Cevayir taşı mısın
Sana bir mâni atsam
Gönlünde (veya cebinde) taşır mısın.
Hıdrellez mânilerinde esas duygu sevdadır, aşktır. Gençlerin sevgililerine kavuşma arzusu, kavuşabilmeleri için çoğu zaman türlü engelleri yenebilmeleri anlatılır. Bazen araya düşmanlar, komşular, ana baba karışır. Bazen de hasretlik, gurbetlik, hastalık gibi olaylar ayrılmalarına neden olur. Martavaldan çıkarılan her eşyanın sahibine söylenen mânide kavuşmak umudu varsa, gençler buna inanır ve bir yıl bu inançla yaşar, bu umutla gönül avuturlar.
İşte kısaca, Bulgaristan Türkleri Hıdrellez Bayramını böyle kutlarlar. Buna "çiftçi bayramı" diyebiliriz, çünkü çiftçinin yaşamında mevsim önemlidir. Topraktan çıkaracağı verim de kendisinin yıl boyu ekmeğinin bol olup olmayacağını tayin eder. Hıdrellez Bayramı, o yıl çiftçinin topraktan çıkaracağı ürünün bol olması için bir dilek bayramıdır.
Son yıllarda açılan yeni ufuklar ve olanaklardan yararlanarak Bulgaristan Türkleri, Nevruz ve Hıdrellezle ilgili eski gelenek ve göreneklerini yeniden canlandıracak, ortak değerlerimizi korumak ve geliştirmekle Türk Dünyası'nın kültür gelişmesine katkıda bulunacaklardır.
KAYNAKÇA:
1. Bazain, L., Les Calendries Turcs Ausiens et medievaux -S.R.T Üniversitet te Lille III, 1974.
2. Çay, A., Türk Ergenokon Bayramı Nevruz, (İlâveli beşinci baskı), Ankara 1993.
3. Bu konuda yıllar önce bazı bilgileri seksen yaşında Bahriye Murat adında Kırcaalili bir kadından almıştım. Kırcaali'nin Tokatçık Belediyesine bağlı köylerde bilinen "Yılbaşı" bayramları hakkında bk. Ahmet Tacemen, Bulgaristan Türkleri. Yılbaşı Bayramları ve Mânileri, Adana 1991.
4. Bisertsi' de Sultan Nevruz.
5. Ocak, Ahmet Yaşar, İslâm-Türk inançlarında Hızır yahut Hızır İlyas Kültü, Ankara 1985.
6. Yenisoy, Hayriye, Kriçim'de Hıdrellez Mânileri. Balkanlarda Türk Kültürü, Sayı 7, 1993, sf. 14- 18.