İnsanı insan yapan ve insanın sırf insan olarak herhangi bir şarta veya statüye bağlı olmadan doğuştan sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, üstün nitelikli ahlaki değerleri vardır- din, dil, ırk ve kültür gibi. Dünyanın neresinde olursan ol, bu değerlerini yaşatırsın. Bazen hayat seni öyle bir yerde gözlerini açtırır ki, bu değerlerini yaşatmak için kelimenin tam anlamıyla "savaşırsın". Eğer ki bir ülkede azınlık isen, yaşamın her bakımdan zordur.
Demokrasi nedir? Demokrasi toplumdaki siyasi, ekonomik, dini, kültürel, etnik, yasal eşitlik konularında öne çıkan bir anlayıştır. Yasal eşitlik, özgürlük ve hukukun üstünlüğü demokrasinin en önemli unsurlarıdır.
Bulgaristan 1990 yılında demokrasi dönemine geçiş yaptı, 2007 yılında ise Avrupa Birliği üyesi oldu. Demokrasinin, insan haklarına saygılı, özgürlükçü, eşitlikçi, uzlaşmacı, hukuk devleti olma özellikleri vardır.
Ancak bu ülkenin demokrasi anlayışı ülkedeki 1.5 milyon Türk ve Müslümana karşı uygulandığı pek söylenemez. Türkçe her zaman problem oldu. Yıllardır okullarda anadilinde eğitim alınması için çaba sarf edildi. Aşırı milliyetçilik, ırkçılık, Türk düşmanlığı gün geçtikçe arttı.
Dini değerlere de demokrasiye geçer geçmez her türlü engellemeler yapıldı ve yapılıyor. Başmüftülüğümüz, Bulgaristan Anayasası'nda belirlenen haklar gereğince kabul edilen Dinler Kanunu'na göre çalışan bağımsız bir dini kurum. Osmanlı sonrasında Bulgaristan devletinin kuruluşundan bu yana 130 küsur yıllık geçmişi olan müftülük teşkilatı, ülkemizin en köklü kurumlarındandır. Kanunlara göre, Bulgaristan Müslümanları dini önderlerini kendi aralarında belirledikleri esaslara göre kendileri seçerler. Bu husus, 1991 yılından bu yana Müslümanlarca uygulanmakta, fakat devletin farklı birimlerince Müslümanların iradesi kabul edilmemektedir. Komünist totaliter rejim döneminde 1987 yılında Todor Jivkov tarafından atanan eski istihbarat mensubu Nedim Gencev bir dönem hem Müslümanlar arasında kardeşliğin bozulmasına sebep olmuş hem de yıllardır belirli odakların desteğiyle birkaç yönden Başmüftülüğün çalışmalarını önlemiştir. Tescil işlerini engelleyerek Başmüftülüğün çalışmalarını hukuki olarak engellemekte, hukuki boşluktan istifade ederek vakıf mallarının talan edilmesine sebep olmuştur ve bu şekilde ekonomik olarak çalışmaları sekteye uğratmıştır.
1995 yılında, Bulgaristan Sosyalist Partisi hükümetinin müdahalesiyle, halkın seçtiği idareye rağmen, başmüftülük görevine Nedim Gencev getirildi. 6 yıl süren hukuki mücadeleden sonra halkın desteklediği müftülük idaresi, Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi'nde ülkeyi mahkum etmiş ve tazminat ödetmişti. 2009 yılının sonunda 900'e yakın delegenin katılımıyla alınan kararlar ve seçilen Başmüftü Dr. Mustafa Hacı hiç bir kanuni dayanağı olmaksızın tescil edilmedi. Öte yandan 500-600 yıllık camilere bir bahane ile el konuluyor, Eski Zağra'daki Hamza Bey Camii yıllardır arkeolojik araştırmalar sebebiyle kapalı tutulmakta, Filibe'deki Taşköprü Camii bazı kişiler kanunsuz olarak gasp edilmiş, bütün yürütülen davalara rağmen iade edilememiş, bugün restoran olarak kullanılmaktadır. Filibe'deki Mevlevihane'ye de önce devlet el koymuş, daha sonra özelleştirilerek restorana dönüştürülmüştür. Bunların yanı sıra ırkçı şahıslar tarafından ibadet yerlerimize ve camilerimize saldırılar tüm hızıyla devam etmekte. 24 Ocak 2016 tarihinde gerçekleşen Ulusal Müslüman Konferansında yaklaşık 1 milyon Bulgaristan Müslümanlarını temsil eden ülke çapından 976 delege oybirliği ile Dr. Hacı'yı Başmüftü seçtiler. Ancak yapılan bu demokratik seçimin devlet tarafından tescil edileceği merak konusu.
Gerek Müslümanların eğitimine, gerekse vakıf mallarının iade edilmesine karşı uygulanan bir devlet politikasıyla karşı karşıya olduğumuz apaçık ortada. Devlet bütçesinden, bu ülkedeki dini topluluklara tahsis edilen mali yardımlar orantılı olarak dağıtılmıyor. Devlet Türk ve Müslümanlara "üvey evlat" muamelesi yaparken, Türkiye'den yapılan gerek eğitim, gerek camilerin tamiri için yardımlar göze batıyor.
Bizler de bu ülkenin her bir vatandaşı gibi vergilerimizi ödüyor ve bu bağlamda "üvey evlat" muamelesinden kurtulup, eşit şartlarda kardeşçe yaşamayı sürdürmek istiyoruz.
Evladına sahip çıkmazsan, çıkanı da hor görme!