Ey İnsanoğlu insan, geçmişini asla yitirme! Hele hele sen Bulgaristan Türkü, Türk olduğunu unutma!.. Bu günlere nasıl gelindi? Nasıl virajlı yollardan geçildi? Her şeye nice göğüs gerildi, ama boynumuz eğilmedi! İrademiz güçlü geldi!.. Ey dünyaya hükümdar kesilen insan, başın dimdik olsun! Emin adımlarla güçlükleri aş, ama asla geri adım atma! Çıkar uğruna dostunu, akrabanı satma! Metanetli ol, ömrünü bu dünyada göğsünü gere gere yaşa! "Bana ne?" deyip de, kolayını seçme! Şöyle başını ellerinin arasına al da, bir düşün. Ama yalnız bu gününü düşünme!.. Şimdi belki çok iyi olabilirsin. Her şeyin yerinde!.. Evin, yerin, araban, villan gibi bir takım şeyin olabilir. Hepsi çok güzel de, bu ne zamana kadar hep böyle devam eder?.. Bencil olmayalım!... Gelecek nesillerimizi de düşünelim! Tekrar belirtiyorum, bu dünyada her şey yalnız para değil ki? Nerede kalıyor milli duygularımız? Böyle giderse Türklüğümüz ile ne olacak?. Yalnız önümüze bakmayalım. Başımızı kaldırıp da ilerisini de görelim! Ufkumuz sisli mi, bulutlu mu?Aydınlık günlerimiz hep olacak mı?..
Türkçemizle ne oluyor?.. Böyle giderse, anadilimiz yani Türkçemiz, gün geçtikçe unutulup gidiyor!.. Neden mi, çünkü bizler Bulgaristan'da yaşayan Türkler ona sahip çıkamıyoruz! Onu küçümsüyoruz, hattâ kendi aramızda bile bir çok ailelerde ana dilimizde konuşmuyoruz veya konuşmak istemiyoruz. Bunun suçlusu o zaman kim oluyor?.. Okullarda Türkçe dersi seçmeli de olsa, ona çocuklarımızı bazı yerlerde göndermiyoruz!.. Duyduğuma göre, artık çocuk "Filiz" gazetesi de kimi okullarda hiç tanınmıyor, bilinmiyor ve okunmuyormuş. Bu yetmezmiş gibi, bazı Türkçe öğretmenleri "Filiz" gazetesinin idarehanesine mektuplar yazarak, bu gazeteyi okullarında istemediklerini sıkılmadan belirtiyorlarmış... Bu ne demek?... Kendi kendine kuyu kazmak değil mi?... Anadilsiz bir millet nasıl ayakta kalabilir?... Gelenek ve göreneklerimizi de, artık silmeğe başladıysak Türklük Bulgaristan'da yaşar mı, yaşamaz mı?... Uzatmayalım, gelin hep beraber bıçağı kendimize dayayalım!.. Yani sen abla, kardeş bilânçonu kendi kendine yap! Nereye doğru koşuyoruz? Önümüz düzlük mü, yoksa uçuruma doğru mu sürükleniyoruz?... İşte acı gerçekler!..Doğruyu görelim ve doğruyu konuşalım!...