Her yeni dönemde iyi ve kötü günlerin canlı şahidi olur. Taleplerimizin kimine aykırı düşse bile değişikliklerin doğurduğu kurallara, nizan ve intizama uyum sağlamak zorunda kalırız. Gelişme seyirinde yapılan yeniliklere sevinir durur, sonsuz umutlar bağlarız. Bunada Avrupa Birliğine üyeliğimiz en yeni örneklerden biridir. Sınırlarda tel avluların kaldırıldığını sorusuz sorgusuz, özgürlük kapılarının açıldığını görmek, yalnız kimlik kartınla istediğin ülkeye gidebilmek gerçek bir mutluluk değil mi dersiniz?
İstesekte aksini düşünemeyiz. Gerçek ki biz bunlara haklı olarak hep birlikte sevindik. Coşkular içinde yaşadık. Yeni günler doğacak. İşsizlere iş bulunacak. Yatırımlar yapılacak, yardımlar gelecek dedik...
Fakat sabrımızın da rüya gibi kaybolup gitmiş sanmayın. Her şeyin öyle acele olmayacağı da gerçek bir mantık içindedir. Bekledik, bekleyeceğiz. Kısa da olsa canımızı sıkan irili ufaklı pürüzlere de değineceğiz. Çünkü biz Avrupa standartlarına götüren güvenli yollarda yürüdüğümüze nedense pek inanamıyoruz.
Örneğin yiyecek gıdalara her gün zam üstüne zam geliyor. Çeşitli yollarla vergilerin arttığını, gelir kaynaklarının azaldığını görüyoruz. Emekli maaşlarındaki artışın 8,5% den 6,5%e indirilmesi öngörülüyor. Kozloduy Nükleer Elektrik Sentrali'nin 3-4 bloklarının kapatılmasının yalnız bize değil, komşu Balkan Ülkelerine de sorunlar yaratacağını bilmeyen mi var yoksa?
Dahası da Rodoplar'da ve memleket çapında binlerce kişiye geçim sağlayan altın renkli tütünümüzün de artık geleceği olmadığı vurgulanıp duruluyor. O zaman halkımız geçimini nasıl ve hangi yolla sağlaya bilecek. Toplu bir yerde 5 dönüm yeri bile olmayan köylümüz Avrupa fonlarından nasıl yararlana bilecek?
Küçük ve orta ölçekli işletmelere gidilmesi gerekecek. Bunlara da çok çaba ve masraf gerekir. Burada bir sıra formalite ve şartların da olduğunu hatırlatmada yarar vardır. Kayda değer ki Avrupa Birliğinde paylaşa bilinecek bir sermayemiz yoktur. Zengin geçen kendi ülkemizde kendi ürünümüz, dünya pazarlarında rekabete dayanacak kaliteli malımız olmayınca söyleyin nelere güvenebiliriz?
Uzaklarda, el kapılarında değil, kendi mutluluğumuzu kendi topraklarımızda bulalım. Eksileri ve artıları bir gün zaman da değerlendirecektir.