Şüphesiz insan için en değerli mefhumlardan birisi zaman kavramıdır. Çünkü her şey zaman içinde var olmakta, gelişmekte ve yine zaman içinde yok olmaktadır. İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim, amel, servet ve diğer birçok değer, zaman içinde elde edebilmektedir zamanı, gerektiği şekilde değerlendirebilenler dünya hem de ahirette huzuru yakalayacak olanlardandır. Dün dünyada olup bugün ahirete irtihal eden binlerce insan var. Her sabah kalktığımızda:
''-Ya Rabbi, Sana sonsuz hamd ve şükürler olsun ki, bize bugün ömür takviminden bir gün daha bahşettin. Bu sayfayı Sen'in rızan istikametinde şekillendirmemizde bizlere yardım et ve bizi doğru yoldan ayırma.!''
Allah (c.c.) Asr suresinin 1. Ayetinde:
''Andolsun asra (zamana) ki insanlar gerçekten ziyan içindedirler''
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de:
''İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdir. Bunalar; sağlık ve zamandır'' Buyurur. (Buhari)
Hicret
Hicret, kelime anlamı olarak, bir yerden baska bir yere göç etmek demektir. Hicret, İslam'ı daha iyi yaşayabilmek için müslümanların, Miladi 622 yılında Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye göç etmesi olayıdır. Müslümanlar, İslam'ın ilk yıllarında Mekke'de müşrikler tarafından çok ağır zulüm ve işkencelere duçar olmuşlardı. Fakat onlar, tevhid (Allah'ın varlığı ve birliği) hususunda inançlarını korumak için gerek mallarıyla gerekse de canlarıyla her türlü cefaya katlanmışlardı. Eziyet ve zulüm devam ederken namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce farz kılınmıştı. Fakat onlar zulüm var diye namazı terk etmediler. Kur'an-ı Kerim okumayı da terk etmediler. Hertürlü zorlukla karşılaştılar fakat İmani cesaret sergileyerek Kabe'ye gidip Hakkı haykırmak mahiyetinde Kur'an okudular. Allahü Teala da bu imanlı gönüllere Medine'ye hicretin yolunu açtı, hicret izni Semaların ötesindendi-gök kubbedendi-göklerdendi..
Cenab-ı Hak İnşirah suresinde:
''Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.'' buyuruyor.
Onlar Mekke'de en büyük sıkıntılara göğüs gerdiler, zor bir imtihandan geçtiler ve sonrasında Nurlu Medineyi nasib etti Hak Teala.
Fakat Medine'ye hicretten sonra sıkıntılar bitmedi... Nerede, kimde bitti ki zaten bugüne kadar? Niye? Çünkü İmtihan ediliyoruz... Rabbim bizleri bu imtihandan ve dahi edeceklerinde muvaffak kılsın, amin!
Sahabeler Bedir'de Peygamber Efendimize büyük bir muhabbet içerisinde:
''-Ey Allah'ın Rasulü! Biz Sana inandık, Allah'tan getirdiğin Kur'an'ın hak olduğuna samimiyetle iman ettik ve Sana itaat ve ittiba etmek üzere ahd ü misak eyledik. Nasıl dilersen o surette hareket et, bize emret, biz Seninle beraberiz. Seni gönderen Allah hakkı için Sen denize girsen, biz de Seninle beraber gireriz, hiçbirimiz geri kalmaz!.. dediler. (İbn-i Hişam) Bu cümleler sevgi ve sadakat içeren cümlelerden başka birşey değildir. Sahabeler bu sözlerle Allah Rasulünün gönlüne hicret etmişlerdi bile.. Bizlerden de istenen asıl hicret budur. Mekke'den Medine'ye hicret bedeni idi. Fakat Allah bizden bedeni hicret istemiyor yani maddi hicretten ziyade manevi hicret istiyor ve ona önem veriyor. Sahabeler Efendimizin dizinin dibinde yetiştiler, O'nun tedrisatından geçtiler ve bu da onları tarif edilemez, tarihte eşi benzeri olmayan kıldı. Rasulullah (s.a.v.) kimini Çin'e, kimini Semerkand'a gönderdi. Araç yok iken, Nasıl gittiler? Muhabbet ve itaatla gittiler.. Allah ve Rasulullah (s.a.v.)'ın belirlediği hayat ölçülerine hicret ettiler...İslam'ı, Allah ve Rasulünü anlatmaya gittiler, manevi olarak Rasulullah'ın sevgisini de kalplerinde götürdüler, çünkü Efendimiz (s.a.v.):
''Kişi sevdiği ile beraberdir.'' Buyurur (Buhari)
Buyüzdendir ki, dünyanın dört bir kıtasında sahabe kabristanları bulunmaktadır. Örneğin İstanbul'da Eyüb isminde bir semt vardır, herkes tarafından bilinen Eyüb Sultan Camii o semtte bulunmaktadır, cami ismini 80 küsür yaşında at sırtında "İstanbulun müjdesine binaen" İstanbul'a gelen Eyyüb El-Ensari'den almıştır (Ensar Mekke'den Medine'ye göç edenlere yardım eden Medineli anlamındadır). Efendimizin vefatından sonra Medine sahabelere dar geldi ve Allah Rasulünün yokluğu, Ona karşı duydukları özlem, hasret ve sevgilerinden dolayı çıktılar Medineden... Orada kalsalardı hem üzüleceklerdi.. Rasulullah sağ olsaydı bizleri de uzak diyarlera insanlara İslamı anlatmak için gönderirdi düşüncesi ile de hareket ettiler,ne iyi ettiler, Allah onlardan razi olsun . Allah'a sonsuz şükürler olsun ki bizleri de müslümanlardan eyledi, Yola çıkanlardan da Mevlam razı olsun ki İslam'ı, Kur'an-ı, Hadisleri bizlere kadar ulaştıranalara... ve bu görev ''Ben Müslümanım'' diyen herkesin göreviolup kıyamete dek devam edecektir.
Bizim bugün anlayacağımız, yapabileceğimiz hicret nedir? diye sorulursa, cevap bir yerden başka bir yere hicret etsin olmaz . Bu asırda hicret etmemiz gereken şeyler vardır. Kısaca açıklayalım:
''Haramlardan (yapılması, kullanılması, yenilip içilmesi dinimizce kesin olarak yasaklanan şeylerdir-içki içmek, kumar oynamak, zina etmek, adam öldürmek, iftira atmak) ve günahlardan (haramın neticesidir) vazgeçip, uzaklaşmak suretiyle hayra, güzel olana, helale (helal dairesi geniştir, haramlar dışında herşey helaldir) hicret etmek, yönelmektir günümüzde HİCRET ''
Bu hicret herkes tarafından yapılabilecek bir hicrettir, iradeli olsun yeter.. Allah için olunca herşey güzeldir..
Hicri Yılbaşı ve Muharrem Ayı
Bugün 1 Muharrem 1437... Miladi 14 Ekim 2015 Çarşamba
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Medine'ye hicretinden bugüne kadat tam olarak 1437 sene geçti.
622 de yapılan hicret, Hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz. Ömer(r.a.) halifelik devrinde olmuştur. O zamana kadar ise "Fil vakası" gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi.
Allah (c.c.) bazı gün ve geceleri kullarına ikram olarak lütfeder. O gün ve gecelerde yapılan amellerin, ibadet, hayır ve hasenatların ecrini, sevabını diğer günlere nazaran daha fazla verir. Muharrem ayı da bize bildirilen kıymetli zamanlardan biridir, bu sebeple kıymetli bir aydır.
Allahu Teala Fecr suresinin 1-2. ayetlerinde:
''Fecre (canlıların uyandığı zamana), on geceye (haccın on gecesi veya muharremin on gecesine yemin olsun ki)'' buyurarak bu on gece üzerinde yoğunlaşmamızı arzu etmektedir.
Bu on gece hakkında üç tane rivayet vardır:
1.Kadir Gecesi'ni içine alan Ramazan ayının son on gecesi,
2.Hac ibadetinin ifa edildiği, Zilhicce ayının on gecesi,
3.Aşure gününü de içine alan Muharrem ayının ilk on gecesi.
Bu geceler Rabbimizden bizlere büyük bir lütufdur. Bu geceleri itina gösterip itaat ve ibadetlerimizi artırmaya gayret göstermeliyiz.
Evrende bulunan her cisim-atom her an hareket halindedir. Allah (c.c.), bizim için iki takvimi devam ettiriyor, biri güneş, diğeri ise ay takvimidir. Hicri takvime Kameri Takvim' de denir. Ay'ın Dünya etrafındaki dönüşünü 29,5 günde tamamlar. Onun için Arabi aylar bazen 29 gün, bazen de 30 gün sürer. Bu sebeple Ramazan ayı bazı sene 29 gün, bazı sne 30 gün sürer.
Dini günler, geceler, ibadetler Kameri takvime göre düzenlenir. Kameri takvim ayrı bir mucizedir, sabit değildir,tüm mevsimleri dolaşır, bu da Allah'ın biz kullarına Rahmetindendir. Böylece Ramazan ayı uzun günlerde de kısa günlerde de, sıcak havada da soğuk havada da yaşatarak farklı niğmetlerinden farklı lezzetler tattırır bizlere.. tefekkür bakımından burada Allah'ın azametini ve Rahmetini müşahede etmekteyiz..
Kur'an-ı Kerim'de En'am suresinde ''...Hiç düşünmez misiniz?'' Bakara suresinin 44 ayetinde Cenab-ı Hak bizlere soruyor: ''...Aklınızı kullanmıyor musunuz?'' ve Rad suresi 4. Ayette:''...Akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.'' Buyuruyor.
Tevbe suresinin 36. ayetinde:
''Kuşkusuz gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın yazsına (takdirine) göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Onlardan dördü (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb) haram (saygın) aylardır. İşte dosdoğru din (hesap) budur.
Allah (c.c.) Hac ve Oruç gibi farz kıldığı temel ibadetlerin vaktini Kameri aylara göre belirlediği gibi, Kadir Gecesi, Mirac Gecesi, Berat Gecesi, Regaib Gecesi, Mevlid Gecesi gibi mübarek geceleri de Kameri aylara göre düzenlemiş ve dosdoğru din (hesap ve yol) budur buyurmuştur.
Hz.İbrahim ve İsmail (a.s.) zamanındna beri, hatta cahiliye devrinden gelen bir esas varmiş, haram aylarda (saygın aylar olan Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb) savaş yapılmamıştır, yılın bu dönemi barış zamanı olmuştur. Şu yaşadığımız çağa baktığımızda ise 21. Yüzyıl ile cahiliye dönemi arasındaki kıyası-farkı bulmak siz okuyuculara bırakıyorum.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:
''Ramazan'dan sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem orucudur.'' (Mülsim)
Aşure Günü
Aşure kelimesi arapça olup Aşara'dan gelir, aşure de aşara da 10 anlamındadır. Muharrem ayının 10. günü manasında Aşure günüdür. Aşure Muharrem ayında ve diğer aylarda rahatlıkla yapılıp tüketilebilir bir tatlı türüdür. Bu tatlı, hububatların suda bekletip veya kaynatılıp ve tatlandırılıp biraraya getirilmesi sonucunda ortaya çıkan doğal, lezzetli ve birokadar da sağlıklıdır. Müslüman Türklerin Dini halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, aynı zamanda Muharrem'in onuncu günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde özel merasimlerle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olmuş ve sosyal dayanışmaya önemli ölçüde katkılarda bulunmuştur. Çok eskiden beri devam eden aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilmiş, aşure tepsisi' adı verilen özel kaplarda da saray dairelerinde ve halka birkaç gün süreyle dağıtılmıştır.
Bilindiği üzere Medine'de Arap halkı ile birlikte Yahudiler birlikte yaşarlardı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye hicretten sonra yahudilerin Muharrem ayının 10. gününde oruc tuttuklarını görür ve onlara sorar neden oruç turtuyorsunuz diye. Onlar da cevaben, bugün İsrailoğullarının düşmanlarından kurtulduğu ve dolayısıyla Musa'nın oruç tuttuğu gündür. Bunu üzerine Efendimiz Biz peygamberler kardeşizdir, bu sebepten dolayı ben Musa'ya sizden daha layığım' buyurarak oruç turar ve müslümanlara tavsiye eder.
Efendimiz (s.a.v) Yahudilere benzememek için Muharrem ayının 9. ve 10. günleri veya 10. ve 11. günleri oruc tutmuş ve tavsiye etmiş ve söyle buyurmuştur:
''Kim bir kavme benzerse o, onlardandır.''
''Aşure orucunu tutun; ancak bir gün önce veya bir gün sonra da ilave edin''
Ramazan ayında oruç farz kılınmadan önce eski ümmetlerde Muharremin 10. Günü oruç tutmak farz imiş. Ramazan ayında oruç tutmayı Allah Kur'anı-ı Kerim'de farz kılınca Bakara suresi 183. ayetle karşılaşıyoruz:
''Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı.''
Hz. Aişe annemizden bir rivayet nakledilir:
''Ramazan orucu farz kılınmadan önce (Kureyşliler) Aşure günü oruç tutarlardı. Aşure günü, Kabe'nin örtüsünün değiştirildiği gündü. Allah Teala, Ramazan orucunu farz kılınca, Rasulullah (s.a.v.), Dileyen Aşure günü oruç tutsun, tutmak istemeyen de tutmasın' dedi.
Ramazan orucu farz olunca, otomatik oalrak Aşure gününün oruc farziyeti ortadan kalıyor, tutup tutmama konusunda serbest bırakılıyor, fakat Efendimiz tarafından da tutulması tavsiye niteliğindedir.
''Aşure gününün orucunu, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah'tan umarım'' şeklinde sözlerinden de anlıyoruz bunu.
''Ramazan orucu dışında en faziletli oruc, Allah'ın ayı Muharrem'de tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır (teheccüd).'' (Müslim)
''Eğer Ramazan'dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem'de tut! Zira o, Allah'ın ayıdır; onda birgün vardır ki, Allah, bir kavmin tevbesini o günde Kabul buyurdu; başka kavimlerinde tevbe ve niyazlarını o günde Kabul eder.'' (Tirmizi)
Muharremin 10. Günü Vuku Bulan Olaylar
-Cennetteki yasaklanmış ağacın meyvesinden yediği için dünyaya sürgün olarak gönderilen Hz.Adem'in tevbesi o gün Kabul edildi.
-Altı ay kadar dev dalgaların arasında dolaşan bir beşik gibi sallanan Hz.Nuh'un gemisi, o gün tufandan kurtuldu ve Cudi Dağının üzerine karaya oturdu.
-Babil tapınağındaki putları kırdığı için Babil hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atılan Hz. İbrhim'in atıldığı ateşin gül bahçesine dönüp ateşten kurtulması.
-Hz. Musa a İsrailoğulları ile o gün Kızıldenizi asası ile ikiye yarıp karşı sahile geçip kurtuldu , Firavunun askerleri ise Kızıldenizde boğuldu.
-Yıllarca yatağında hasta yatan Hz. Eyyub, o gün sağlığına kavuştu.
-Balığın karnında sürekli La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin.' Duasını okuyan Hz. Yunus balığın karnından kurluldu.
-Yavrusu Hz. Yusuf'un hasretine dayanamayıp yıllarca gözyaşı döken Hz Yakub, o gün Yusufuna kavuştu.
-Bu sayılanlar dışında pek çok peygamber Muharrem ayının 10. gününü esenlikle geçirdi..
Ancak Muharrem ayının 10. Günü acı bir facia da yaşandı. Peygamber Efendimizin iki gülüm dediği damadı Hz.Ali ve kızı Fatıma'dan olan, torunlarından Hz. Hüseyin o gün Kerbela'da vahşice şehit edildi.
İslam Alemine Muharrem ayının ve Aşure gününün ve senenin diğer zaman dilimleri esenlik ve saadet vesilesi olmasını, tüm dünya yaşanabilir halde olmasını, karanlık bulutların ardından aydınlıkların sonsuz olmasını, Allah'ın rızası doğrultusunda ve yarın mahşer günü gerek birbirimizin gerekse Efendimizin mübarek yüzüne bakabilecek bir yüzümüz, güzel gönül ve amellerimizin olmasını Yüce Allah'tan niyaz ederim
Hicri 1437. Yılınız 1 Muharremimiz Hepimiz İçin Mübarek olmasını, Hayırların Fethi Şerlerin Def'i hasıl olmasını dilerim.
En Emin Olana, Allah'a Emanet olalım...
Sibel MEHMET / Kırcaali Bölge Vaizesi ve Kur'an Kursu Öğreticisi