1984 yılı. Eylül ayının ikinci yarısı. Köyden şehire dönüyordum arabamla. Anne ve babam orada oturduklarından, Cumartesi ve Pazar günleri gidip dolaşıyordum onları. Ortalık sakin. Ağaçlarda sarıya çalan yapraklar çok nadirdi.
Yolda gidip dururken, arabanın önüne biri atladı. Durdum. Takım elbiseli, kravatlı, narin yapılı, uzunca boylu biriydi. Sola geçti. Yanıma geldi. Açık camdan içeri bir göz attı. Bizde de kelle kulak yerinde, ondan az değildik. Biraz şaşırdı. Diyeceğini hemen söyleyemedi.
Yutkunarak:
"Yangın var mı, bir yerlerde ", diye sordu.
"Yangına raslamadık. Duman filan yükselmiyor ortalıkta", cevabını verdim.
Yan tarafa çekildi. Bizde çam ormanını yararak yolumuza devam ettik.
Ben hemen meseleyi çaktım. Sivil polis nabız yokluyordu. Kimbilir nekadar araba durdurdu, yolculara neler sordu. Kış ortası çıkacak yangının tabanını hazırlıyor, diye düşündüm. İçime bir ateş düştü. Bağrım yandı. Zaten daha sonraki aylarda böyle nabız yoklamalar kendini gösterdi buralarda. Gelip köydeki birki evin penceresinde gece yarısı birileri görünür, insanları korkudur, kaçıp giderdi. Ayni hadise ertesi akşam komşu köyde tekrar ederdi. Vuku polise intikal olunur. Netice alınmaz. Demek gene nabız yoklamak. Bakalım ortada bir dayanışma var mı? Zavallı köylünün gene hiçbirşey sezdiği yok. O, işinde gücünde. Başı bulanık zorbacılarda onun peşinde.
Kış ortalarına doğru içime düşen ateş, herkeslerin kalbini de yaktı. Boralı kış günlerinde bu ateş çoklarının bayırda-balkanda tenini ısıttı. Dondurucu soğuğu hıssettirmedi. Sığnaklarda gizlenirken canevlerindeki ateş hep horladı. Giderek alevlendi. İnsanımızı sokaklara döktü. Önce Mleçinolular / Sütkesiği / akın etti belediye meydanına. Onları Benkovskliler /Killi / izledi. Momçilgrad /Mestanlı / şehir meydanı mahşer yerine döndü. "Ezanla verilen ad alınmaz", " Ahmetler Angel, Ayşeler Şinka olamaz, Türkten Bulgar olmaz " sedaları çınlatı- yordu etrafı.
Gözü dönük zorbacılar tankı, kalaşnikofu, askeri, köpeyi ile ortaya atılıp istediklerini yaptılar. Sonuç tüyler ürperticiydi...
Yıllar sonra yurt çapında yapılan direnişler meyvalarını verdi. Adlarımız iade edildi...
Biz o kanlı 1984/85 kışını hiç unutmayacağız. O acı, bağrımızın yanması nesilden nesile geçecek. Her yıl kalbimizdeki buruk sevinçle o günleri hatırlayıp anacağız. Şehitlerimize Allahtan rahmet dileyeceğiz. Nur içinde yatıp, mekânlarının cennet olmasını temenni edeceğiz.
İçimizdeki vuku bulan, o yangının alevi, memleket politikasına uygun hâlâ alçalıp, yükseliyor. Belli ki, tam sönmesi, küllenmesi zor dönemden geçecek.