Dışarda yaz. Güneş var gücüyle kızgın ışınlarını yer yüzüne gönderiyor. Serinleyecek bir gölge, hararetimizi söndürecek soğuk su aruyoruz her an. İşte güzelim şehir Kırcaali. Parkları yemyeşil. Ulu ağaçlar göklere uzatmış boylarını, bir çadır misali germiş dallarını, yakıcı sıcağı önlüyor yaprakları. Yeşillikler arasında çeşmelerden fışkırıyor buz gibi sular. İçin içebildiğiniz kadar! Hoş geldiniz, a dostlar! Pasaport bürosu önü hınca hınç. Dört kuyruk oluşturmuş Türkiye'den gelen arkadaşlarımız, dostlarımız, hısım akrabalarımız. Hoş geldiniz a dostlar! Hepsinin derdi müşterek, hepsinin kaderi bir yeni pasaport çıkartmak, yeni kimlik almak. Evet! Bu çok iyi! Ama, bunun öte tarafında bir amması var ki... kimlik ve pasapotlarını bir zamanlar istemediğimiz, direndiğimiz, hatta o yüzden hapislere düştüğümüz... o günleri unutuyor ve şimdi evraklarımızı bulgar adlarıyla alıveriyoruz tezelden. Bence bu büyük hatadır, a dostlar. İnsanın adı şeref meselesidir, insanın adı namus meselesidir, insanın adı hangi millete mensubbiyetini en önde gösteren emsalsiz simgedir. Dünyada insana tek ad verilir. Bu ad sana deden, nenen ve ya annen, baban tarafından seve seve konulmuştur. Sen bu adını yer yüzünde, ömrün oldukça, her yerde, her memlekette, her kıtada şerefle, gururla taşımalısın. En içten duygularımla söylüyorum sizlere, siz bu şekilde hareket etmenizle, biz Bulgaristan Türklerini zor duruma sokuyorsunuz. Hatta bazı bulgar arkadaşlar kimi şaka, kimi gerçek: "İşte bakınız, Türkiye'den gelip bulgar adlarını alıyorlar... Yalnız siz Bulgaristan Türkleri Hristiyan adı almak istemiyorsunuz"... gibi lâflar ediyorlar. Geçmişte bizleri binbir meşakkatlerle taktıkları adları, sizler gelip gönüllü olarak iade ediyor, onlarla kimlik ve pasaport alıyorsunuz da söyleniyor bu asılsız sözler. Bulgaristan'da Minço, Asen, Hristo, Kalinka, Mariya, Svetla, Angelina... v.s., Türkiye'de Mümin, Hasan, Halil, Kadriye, Meryem, Seyda, Ayşe... oluyorsunuz. Bu olay başka ülkelerde görülmüş müdür? Bilmiyorum. Zannımca hiç bir yerde yoktur böyle hal. Biraz düşünseniz, gerekirse biraz utansanız olur.