İzmir limanı 6 Ocak 2016 günü tarihi günlerinden birini yaşadı. Yaklaşık 94 yıl aradan sonra ilk defa Türk Hükümeti'nin izniyle Hz. İsa'nın vaftiz yortusu kutlandı. Haç limandaki sulara atıldı ve sular takdis edildi. Törene İzmir'de yaşayan Rum, Ukrayna, Gürcü, Rus Ortodokslarıyla Sakız, Midilli v.d. bölgelerden de katılımlar oldu.
Yukarıdaki olay Türk Devleti'nin farklı kültürlerden ve dinlerden insanlara yaklaşımını göstermektedir. Bu olay aynı zamanda bir topluluğun 300 kişi dahi olsa geleneklerini, göreneklerini ve kendilerine has inançlarını yaşatmanın; hoşgörü, demokrasi ve birlikte yaşama açısından ne kadar önemli olduğunun da bir ispatıdır.
Oysa buna benzer dini ve kültürel etkinlikler dünyanın birçok yerinde engellenmekte ve bunu düzenlemek isteyenlere şüpheli gözlerle bakılmaktadır. Kanayan bir yara olmaya devam eden Ortadoğu ülkelerinde dini mabetler yıkılmakta ve insanlar tarifi mümkün olmayan acılar yaşamaktadır.
Ülkemiz Yunanistan demokrasinin beşiği özelliği ile övünmekte ve bunu değişik platformlarda hep dile getirmektedir. Ancak bir topluluğa karşı uygulama hiç de öyle değildir. Ülkemizin Batı Trakya'daki Müslüman Türk Azınlığa dayatmak istediği manevi yaşam şekli ile Türkiye'nin son yıllarda gayri Müslimlere bakış tarzı arasında çok büyük farklar var. Son yıllarda Türkiye'de gayri Müslimlere sağlanan imkanlar ve iade edilen hakları göz önüne aldığımızda, bunların benzerini ne yazık ki Yunanistan'da göremiyoruz.
Daha birkaç yıl önce Batı Trakya Camileri Din Görevlileri Derneği Serez, Trikala ve Yanya'daki Osmanlı eseri camilerde Cuma namazı kılmak için izin istedi. Resmi makamlardan gelen cevapta bu eserlerin bazılarının restorasyonunun devam ettiği ve bazılarının da müze olarak kullanıldığı gerekçesiyle izin verilmedi. Öte yandan 1420'de inşa edilen Dimetoka'daki Çelebi Sultan Mehmet Camii'nin restorasyonu yıllardan bu yana bir türlü bitirilemiyor. Gümülcine'deki Osmanlı Hükümet Konağı da önüne demirler dikilerek restorasyon süsü verilmiş ve doğal yollardan sanki yok olması beklenmektedir.
Yukarıda verdiğimiz örnekler iki ülkenin azınlıklara karşı bakış açısını göstermektedir. Türkiye tarafından tamamen açıklık, hoşgörü politikası izlenirken, Yunanistan tarafından ise azınlığı kendi düşüncelerine göre yönetme, eğitme, maneviyatına müdahale çabaları tüm hızıyla devam etmektedir.
Sonuç olarak ülkelerin medeniyet seviyeleri azınlıklarına gösterdikleri davranışla ölçüldüğünden, zaman içinde hangi ülkenin daha ileri bir seviyeye geleceğini hep birlikte göreceğiz.