Kişi kendinden bilir işi



Cuma, 19 Mayıs 2017

Kişi kendinden bilir işiSebahat NECİBBu hayatta en sevmediğim üç şey yalan, iftira ve haksızlıktır. Geçenlerde bir internet sitesinde tam da bu üç kelimeyi içeren bir yazıya rastladım. Ana tema yalan, iftira ve haksızlıktı. Birçok köşe yazısı yazdım hayata dair. Bilindiği üzere Kırcaali Haber Gazetesinde köşe yazılarım mevcut. İlk yazdığım köşe yazısı 2013 yılında "Gençliğimiz, Eğitimimiz ve Anadilimiz" başlıklıydı. Bu yazımda ilk ve son defa cevap hakkımı kullanmak istiyorum. Sebebi, yukarıda belirttiğim o internet sitesindeki D. Arda adında bir şahsın yazmış olduğu yazıdır. Aslında kendisine cevap vererek onu önemsediğimden değil, dedim ya yalan, iftira ve haksızlığa gözlerimi kapatamadığımdan.

Ey, D. Arda, yazında sarf etmiş olduğun eforu keşke gençlerimize, Türk halkına yararlı bir yazıyla sarf etmiş olsaydın. Sen gençlerimize bırak yol göstermeyi, yollarına taş atıyorsun. O taşlardan biri de şahsıma atılmıştır. Yazında neden Türkçe okumadın diye sormuşsun. 1989 yılında doğdum, 1996 yılında da ilkokula başladım. Ardından ortaokul, lise, üniversite ve mastır yaptım. Ey, D. Arda, okullarda Türkçe ders vardı da ben mi okumadım?! Sen nerede bulunduğunun farkında mısın? Bulgaristan'dayız! Hani Türkçe okumaya can atan ama okuyamayan gençlerin bulunduğu, hep birileri tarafından Türkçe derslerin engellendiği Avrupa Birliği üyesi bir ülkedeyiz.

Gel gelelim benim nasıl Türkçe okuma ve yazmayı öğrendiğime. Malumun ana dilim Türkçe. Herkes gibi ana dilimi, çok şükür, iyi bildiğime inanırım. Sen bilmezsin D. Arda, yazında karaladığın, çamur attığın Ömer Lütfi Kültür Derneğinde Türkçe ders kitapları var olduğunu. 7-8 yaşlarındaydım, daha yeni başlamıştım okulda Bulgarca okuma ve yazmaya. Senin karalar sürdüğün o derneğe gittim ve birçok kitap aldım. İlk önce harfleri öğrendim. Öğretmen yok, anne baba var. Okul yok, ev var. Bilmediğimi onlara sorardım. "Ali topu at"ı okumaya böyle başladım. Televizyon izliyordum, malum o yıllarda internet yoktu, televizyonda çıkan tüm yazıları okumaya çalışıyordum. Daha sonra Türkiye'ye ziyaretlerimde, Türkçe yazılmış tüm yazıları okumaya çalışıyordum. Hiç bir tabela veya reklam yazısı kaçırmıyordum. Hep okuyordum. Türkçe okumayı seviyordum! Türkçe konuşmayı seviyordum! Yani anlayacağınız insanın içinde bir sevgi varsa, engel tanımaz. En büyük yardımcım ise, o karaladığın dernekten alıp okuduğum kitaplar oldu.

Bir de kültürümüze dil uzatmışsın. Şahsın tarafından atılan iftiralara maruz kalan Ömer Lütfi Kültür Derneği çatısı altında 80 kişiden oluşan Kırcaali Türk Folklor ekibi yer almaktadır. Kadro her yıl değişerek, üç gruptan oluşmaktadır. Türk folklor ekibinin uluslararası kazandığı ödüllerden bahsetmiyorum bile. Hepsi gençlerimizin karşılık beklemeden alın teri ile kazandığı yüzlerce ödül ve katılım belgeleri mevcut. Bu yıl dernek kurulalı 25 yıl oluyor. Bu 25 yıl içerisinde binlerce genç dernekte, gerek folklor ekibinde, gerek ise diğer etkinliklerde yer almıştır. Her türlü kurslar yapılmıştır. Türkçe kurslar (severek katıldığım), Ebru kursları bunlardan sadece birkaçıdır.

Bir de Kırcaali Haber sitesinde yer alan bir haberden bahsediyorsun. Güya "aşırma" haber yapılmış. Bahsettiğin haber 2010 yılından bu yana her yıl gazetede yayınlanıyor. Sahi, sen 2010 yılında neredeydin? Olmayan bir şey nasıl "aşırılır"? Burada bir gizli hayranlık seziyorum. Sen de Kırcaali Haber Gazetesinin 20 bin takipçilerinden birisin sanırım.
Aslında sana cevap vermemek vardı ya! Sen Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisine hakaret etmiş birisin. Biz neyiz ki?! Bize çamur atmak?! Senin gibilerin elinin kınasıdır bu işler.

Bir atasözü ile yazıma son veriyorum: "Kişi kendinden bilir işi". Bu sana en son cevabımdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI