Gümülcine'yi Kırcaali'ye bağlayacak olan "Makas Yolu", Yunanlıların tabiriyle "Dikey Yol" nihayet gerçek oluyor. Geçtiğimiz aylarda ihalesi yapılan yolun 22,5 km. Yunanistan kısmı 36 ay gibi bir sürede tamamlanacak. Yol tamamlandığında Rodop Dağları'nın iki yakasında, Yunanistan Bulgaristan sınırlarına çok yakın yerlerde yaşayan iki kardeş halk derin bir nefes alacak ve kucaklaşmış olacak.
"Makas Yolu" uzun süre sürüncemede bırakıldı. Finansman, çevre ve akla hayale gelmedik bir dizi sorun olduğu grekçesiyle yolun yapımı yıllarca gecikti. Bulgaristan AB'ye tam üye olunca, yolun yapımı da artık kaçınılmaz hale gedi. Yol konusunda Yunanistan'la Bulgaristan arasında derin pazarlıkların yapıldığını da geçtiğimiz aylarda Bulgaristan Parlamentosu'nda görev yapan bir milletvekili dostumuz belirtti. Yunanistan'ın bu yolun açılmasına karşılık, Bulgaristan'dan Nestos nehrine daha fazla su bırakmasını dahi istediğini belirtti. Ancak ortada bir gerçek vardı. Yunanistan AB'nin itelemesi ile bu yolu yapmak zorundaydı. Bulgaristan'lı milletvekili AB'nin böyle bir isteğinin olduğunu çok iyi bildiklerinden Nestos nehri sularını pazarlık konusu yapmadıklarını belirtmekteydi.
Ancak, yolun yapımına engel ve de hiç konuşulmayan başka bir konu daha vardı; o da Bulgaristan sınırında yaşayan Batı Trakya Türk Azınlığı idi! Yolun yapımı konusunda Azınlığın engel gibi görüldüğü her ne kadar pek fazla dile getirilmese de, asıl gerçek işte buydu. Yakın zamana kadar, "Komünizm tehlikesi" olduğu gerekçesiyle "Yasak Bölge" sınırlaması altında yaşayan bu bölge insanının birbirleriyle kavuşmaları ve kaynaşmaları istenmiyordu.
Dünyamız hızla küçülürken, AB de genişlemeye devam etti. Korku, endişe ve bazı hayallerin boşuna olduğu en sonunda anlaşıldı. Gümülcine'den Kırcaali'ye bugün için dört saatte gideceğiniz bir yol, 36 ay sonra en çok bir saate inecek. Bu olayın ilk getirisi ise bölgede yaşayan insanlara yansıyacak. Bölge ekonomisi canlanacak ve turizm imkanları artacak. Türkiye'ye gitmek isteyen Kırcaali bölgesi halkı bundan böyle Kapıkule'yi değil de daha çok İpsala kapısını tercih edecek. Bu da bölgesel ekonominin kıpırdanmasına yol açacak. Fakat asıl hareketlenme yaz aylarında deniz kıyılarında yaşanacak. Kırcaali halkı bundan böyle yaz tatili için ülkenin Karadeniz kıyıları yerine, çok daha yakın olan Rodop ve Evros ili kıyılarını tercih edecektir. Bu yüzdendir ki bazı zengin Bulgarların daha şimdiden Semadirek ve Taşöz gibi adalarda otel işletmek istedikleri belirtilmektedirler. Yine bazı işadamları da Kırcaali'den Gümülcine'ye düzenli otobüs seferi koymayı planlamaktadırlar.
Yukarıda sıraladığımız olaylar ekonomiyle ilgilidir. İki bölge halkı bu yol sayesinde kültürel açıdan da yakınlaşacaktır. Karşılıklı kültürel, sosyal ve sportif etkinlikler de artacaktır. Örneğin Kırcaali'de yayınlanan Türkçe bir gezete veya dergi Gümülcine ve İskeçe'ye çok daha rahat ulaşabilecektir. Bunun tersini de düşünmek hayal sayılmamalıdır.
Bütün bunların gerçekleşebilmesi için her iki tarafta yaşayan Türklerin de milli, manevi değerlerine sahip çıkmaları ve tek bir yumruk gibi dimdik ayakta kalmaları gerekir. Önemli olan ezilmeden, baskı görmeden, tartaklanmadan, haysiyetli ve şerefli bir şekilde bu ilişkileri yapabilmemizdir. Geleneklere, maneviyata, örf ve adetlere, anadil Türkçe'ye bağlı kalınarak başlatılacak ilişkler Balkanlar'da Türk varlığını da güçlendirecektir. Öte yandan içimize kapanmadan ülke dillerini de çok iyi öğrenmek toplumların ilerlemesi için kaçınılmazdır. Bütün bunları başarabildiğimiz takdirde, önümüzde yeni ufuklar, daha nice yolların açıldığını göreceğiz. Ama, bir kez daha tekrarlıyorum, Türklüğünü, Müslümanlığını, örf ve adetlerini unutmadan yolumuza ve kalkınmamıza devam etmemiz gerekir. Bunun aksi birlikte seyahat ettiğimiz geminin su alması ve en sonunda da batması anlamına gelir ki bunu da hiç bir kimsenin arzu ettiğini düşünmüyorum.