Nasıl görmek istersen öyle görürsün!



Pazartesi, 11 Mart 2013

Nasıl görmek istersen öyle görürsün!Sebahat NECİBHangi açıdan bakarsa baksın insanoğlu görmek istediklerinin dışında pek bir şey göremez. Aklındaki stereotipler ve önyargıları hangi yöndeyse görmek istedikleri de o yönde şekillenir. Albert Einstein'in önyargıya ilişkin bir deyimi bulunmaktadır: "Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur". Yaşam hayal mi yoksa gerçek mi, uzun mu yoksa kısa mı, süregelmekte olduğu dünya büyük mü yoksa küçük mü? Her şey insanın onu görmek istediği gibi görünür.

Dünyaya dev bir aynaya bakar gibi bakarsak, gördüğümüz yansıma insanoğlunun kendisidir. Eğer ki dünyayı değiştirmek istiyorsan aynadaki görüntüyü değiştirmelisin. Başkalarının yansıması aslında senin yansımandır, başkalarını iyi görürsen seni de iyi olarak görürler. Bakış açın değişirse hayatın da değişir.

Her türlü kanıta rağmen insanların saplantılı ve değişmeyen görüşleri vardır, buna bağlı davranış biçimleri değişmezse ayrımcılık başlar. Eğer ki bir önyargı toplumun çoğunluğu tarafından paylaşılırsa toplum içindeki daha küçük bir grup üzerinde baskıya yol açabilir ve ayrımcılığın yaygınlaşmasına sebep olur. Bazen bu durum kişisel, toplumsal ve uluslararası düzeydeki ilişkilere zarar verebilir.

Toplum içindeki baskıya ve ayrımcılığa maruz kalan gruplar genellikle etnik ya da milli azınlıklardır. Bu durum her ne kadar ilk bakışta fark edilmese de var olmadığı anlamına gelmez.

Gerek eğitim, gerek iş hayatında hatta arkadaşlar arasında ayrımcılığa dair birçok örnek vardır. Örneğin azınlıktan bir arkadaş grubunun konuşmalarında şu cümlelere sık rastlanır: " İş başvurusunda bulundum fakat hiç bir umudum yok, çünkü listede sadece benim adım diğerlerinden farklı; O kadar çok çalıştım ve inanıyorum ki iyi bir sonuç çıkaracağım ama inşallah adıma bakarak notumu vermezler". Bunlar benim gözlemlediğim ve yaşanmış olaylardır.

İnsan nasıl isterse öyle görür ya, mesela televizyonlardaki dizileri izleyen biri gördüklerine değil de inanmak istediklerine inanabilir. Şahsen ben bu yönden birçok soruya maruz kaldım: "Gerçekten de İstanbul o kadar güzel mi? Gerçek hayatta Türkler o kadar saygılı mı?" Bazıları cevabımdan pek tatmin olmasa da tatmin olanlar olmayanlardan fazla idi. Sağduyulu düşünerek ve akıllıca iletişim kurarak bu tür önyargılardan kurtulabiliriz.

Bu hayatı din, dil, ırk ayrımcılığı yapmadan yaşarsak işte o zaman dünyada gerçek bir barış ve hoşgörü ortamı sağlanabilir.

Önyargısız ve yargısız infazdan uzak bir dünya dileğiyle.

YAZARIN DİĞER YAZILARI