Ne taş attıralım kendimize ve nede ekmek atalım. Ekmek nafakamızdır, günahtır, atamayız. O söz; "Sana taş atana sen elma at" yani kötülük yapana iyilik yap ve onu öyle kazan, demek istiyorlar. Hz. Peygamberimiz taş atan müşriklere zaman, mekân ve şartlar gerektirdiğinde gül atmıştır. Lakin ondan önceki dönemde de düşmanlarıyla kahraman ve inançlı ordusuyla amansızca savaşmıştır. Konuya hangi açıdan bakarsan farklı hareket ve tavırlar da kendi koşulları içinde en doğru ve gereken olmuştur. Bizim Müslümanların çoğu dinimizin akıl ve mantık değerlerini kullanamıyorlar. Gösterdikleri sonsuz hoşgörü aleyhlerine sonuçlanıyor. Hoşgörü dediğim de, korkaklık mıdır, acizlik midir tartışılır. Onun için dünyada kaybeden hep Müslümanlar oluyor. Dini, derin ve engin felsefesiyle kavrayamazsan, dogmacı oluyorsun. Dogmacı olmak, kişinin bütün düşünme kabiliyetini öldürüyor. Mantık yürütemiyor, sebep sonuç ilişkilerini algılayamıyor. Sonuçta kaderci oluveriyor. Kadercilik, Allaha en büyük hakarettir... Niçin mi? Yüce Yaratan( Allah'ımız) insana kullanmak için akıl vermiştir. İnsanlık bir bütündür. İnsanlığın tarihi dinler tarihiyle sınırlandırılamaz. Dinlerin doğuşundan insanlık gurur duymamalı. Niçin mi? Dinlerin doğuş sebebi, insanların iyiliklerinin sonucu değildir. İnsanoğlu, insanlıktan çıktığı, vahşileştiği dönemlerde Yüce Yaratan müdahale ederek, kutsal kitaplarla insanlığı ıslah etme çalışmasıdır. Evet, başarı vardır da, yeterli değildir. Peygamberlerle insanlığı doğru yola sevk etmedir. Ancak, yol göstermekten sonra gerisini insanın kendi çabasına, aklına fikrine bırakmıştır. İnsan olmanın yolu, sadece İslamiyet'i bilmekle olmaz. İnsanlık tarihini bir bütünlük içinde bilimsel verilerle öğrenmektir. Kur ani Kerimi bütün değerleriyle anlayarak bilmek. Ona uymanın şartı, öbür dünyada ceza alacağından dolayı değil de; İnsanlığın öz değerleri ve olmazsa olmazı olarak benimseyerek davranış haline getirebilmektir. Cahiliyet dönemlerinden kalma alışkanlıkları sürdürerek gerçek Müslüman olunmaz. O kadar acı gerçekler var ki; insanın tüyleri diken, diken oluyor. Bakınız, sadece bir örnek vereyim: Allahın verdiği akılla insanoğlu bu güne kadar mucize gelişmeler göstermektedir. Yine o akılla, akraba evliliğinin çok boyutlu zararlarını insanlık şüphe götürmeyecek şekilde tespit etmiştir. Onlarca ülke bunu önlemek için tüm çabayı sarf etmişlerdir. Ya İslam ülkeleri? O kadar acı ki; İnsanlar bile, bile evlilik yapıyorlar ve özürlü doğumların sonucuna ALLAHIN TAKDİRİ diyorlar. Benim insanlık, din iman anlayışımda bu tavır Allaha en büyük hakarettir. Bilemiyorum, başka hangi örneği vereyim. Hani bazı kişiler var ya: "Atatürk sigara içiyormuş, ben de içiyorum, içki içiyormuş, ben de içiyorum" diyorlar. Ulu önderimiz keşke içmeseydi de; hiç olmazsa daha on yılcık yaşasaydı. Türkiye'nin yeni elli yılına yön verecekti.
Ben kutsal dinimin değerleriyle insanlığımı bulmaya çalışıyorum. Dinimden zerre kadar şikâyetim de, şüphem de yok ve olamaz. Ancak, ben bir Türk'üm. Türklüğümün de tarihi uygarlık gerçekleri var.
Yüce Yaradan İnsanlığa son kitabını gönderme ihtiyacı duyup, gönderdiği tarihte o coğrafyada insanlık dışı cahiliyet yaşanıyor ve putlar imparatorluğu vardı. İşte o dönemde Türk atalarımda Tek Tanrı(yani ALLAH) inancı, bilinci vardı. Benim atalarım İslamiyet'ten önce bir çeşit İslamiyet'i yaşıyorlardı. Benim Allah'a bağlılığım, öyle bazılarının gibi Allah ve öbür dünya korkusu değil de Yüce Allah sevgisidir.