Dünyanın var oluşundan bu yana kimse bu kadar sevilmedi. Bin dört yüz yıldan beri ismi şerifi dudaklardan inmedi. Bu ay Basmüftülük tarafından ilan edilmiş, Kutlu Doğum Haftası olarak bizleri bir araya gelmemizin sebebi, bir büyük insanı anmak ve anlamaya çalışmaktır. Aslına bakarsanız onu anmanın yolu onu anlamaktan ve yürüdüğü yoldan yürümekten, yaşadığı hali yasamaktan geçiyor. Mekke'nin Kureyş'inde yaşayamayız, açlık günlerinde ona eşlik edemeyiz, hüzün yılında gözyaşına ortak olamayız. Bedirde de sevincini paylaşamayız, yetimliğini, yurdundan sürülüşünü, mücadelesini, inancını hiç bitmeyen inancını onunla soluyamayız. Fakat bütün bunları yapamıyor oluşumuza rağmen ona ve öğretilerine duyduğumuz ihtiyacı, sanki bu gün yasasa dünyayı kurtarıvereceğine hissederiz biliriz. Onu gönlümüzde böylesine diri tutan aslında Rabbinden getirdiği risalete duyduğumuz ihtiyaçtandır. O şifayı taşıyan elçi, O fırtınalı denizen feneri, O kaybolduğumuz girdabin pusulasıdır, ezilen, zulüm gören, acı içinde kıvranan insanlığın muhtaç olduğu merhamettir, adalettir, şefkattir.
O MUHAMMED MUSTAFA dır (s.a.v) . O kızlarını gömen, tanrılarını (ilahciklarini ) yiyen bir toplumu asri saadet toplumuna dönüştüren bir büyük devrimcidir. Mekke'de İslam devleti kurulduğunda yani O müminlerin peygamberi ve devlet başkanı olduğunda yani dünyalık bütün yetki ve makamı elinde bulundurduğu halde bir kuru haşir üzerinde uyuyandır. Seni saraylarda yaşatalım diyen Hz. Ömer " istemez misin ey Ömer bu dünya onların, ahiret bizim olsun " diyendir. Kendisinden utanıp çekinen bir bedeviye, rahat ol kardeşim! . Bende senin gibi kuru et yiyen bir kadının oğluyum diyendir.
Davasından vazgeçmesi için mal ve mevki teklif edildiğinde gözyaşları çöl kumlarına süzülürken , " Bir elime güneşi bir elime ayı verseniz ben davamdan vazgeçmem " diyendir. O inançtır mücadeledir. Vefat etmeden önce zaten az olan kişisel mal varlığının tümünü devlete bağışlamış, kendine hediye edilen yetmişten fazla köleyi azad etmiş, yaşadığı müddetçe zengin ve fakir arasındaki uçurumu gidermek için uğraşmıştır. Utanç Kabul edilen kız çocuklarına pozitif ayrımcılık yapmış ve sanki en çok kızlarını sevmiştir. Davası uğuruna yaşadığı ve dünyada her şeyden çok sevdiği Mekke'den ayrılmak mecburiyetinde kalım, altmisuc tillik hayatına yrtimligi, öksüzlüğü, beş evladının acısını sığdırmıştır. Yasadığı sure boyunca savunma savaşı dışında asla savaşmamış, o dönemde savaş esirlerine büyük işkenceler yapılırken O esirlerin ellerinin bağlamasını dahi yasaklamıştır. Kadın erkek, köle ayırımı yapmadan bütün Müslümanların okuma yazma öğrenmesini teşvik etmiş, adeta bir eğitim öğretim seferberliği ilan etmiş. Tam bin beş yüz yıl önce modern hukukun yeni kavuştuğu evrensel ilke ve yasakları veda hutbesinde ümmetine vasiyet etmiştir. Ve biliyormuşsunuz, bizleri çok merak ettiğini söylemiştir. Kendisini görmediği halde ona inanan kardeşlerini. Peki, karidesleri, görmedikleri halde ona inandıklarını söyleyen kardeşleri neler yapmıştır? . Gerçekten Peygamberimizin merakına değecek midir halimiz? Evet, O kutlu peygamberin ümmeti neler yapmıştır? Her namazdan sonar kendisinden şefaat isteyen duasında bulunan ümmet ne kadar onun gibi yaşamıştır? Efendimizin merak ettiği o ümmet, vefatının ardından ihtilafa düşmüştür, birbirinin kanını akıtırmıştır. Politika, ticaret ve turlu menfaatler için dini kullanmıştır. Firkalara mezheplere kollarla ayırışmış, bolünmüş, parçalanmış, adaleti, hakkaniyeti, eşitliyi, paylaşmayı, affetmeyi, merhamet etmeyi, kanaat etmeyi, kucaklamayı unutmuştur. Efendimiz (s.a.v) zamanında savaş zamanlarında bile eğitim, öğretim devam ederken Müslümanlar turlu rahatlık içindeyken okumaz ve bilim üretmez olmuştur. Cağının en omumde giden peygamberin ümmeti cağının gerisinde kalmıştır! Bu gün dünyada akan masum kanından ne az zalimler kadar Peygamberi ve öğretilerini anlamayıp yasamayan sözde masumlarda mesuldür. Sizi bilmem ama ben çok mahcubum, omu ve öğretisini layığıyla temsil edemediğimiz için, yaşantımla demek Müslüman buymuş, İslam böyle güzel bir şeymiş, Hz. Muhammed'in (s.a.v) yolundan gidenler bu güzel ve örnek insanlarmış dedirtemediğim için, mahcubum. Kıymetli Müslüman kardeşlerim aziz dostlarım insanlığın hiç olmadığı kadar O kutlu doğum getirdiği mesajı anlamaya ve yasamaya ihtiyacı vardır. Onun reçetesi emsalsizdir, zamansızdır, asimizdir. Onun reçetesi KURAN dır . Kendisine sevgi ve saygıyla getirdiğimiz salavatlar, çok güzeldir evet Seven sevdiğini anar değil mi? Ama seven sevdiğini önce anlar aziz kardeşlerim. Gelin Onu anlayalım, getirdiği esasları ve mesajı Allah'ın bize gönderdiği mektubu okuyalım. Yoksa insanlık çıkamayacak karanlıktan. Rasulullahin hayatında Kuranın nasıl hayat bulduğunu yani sünneti öğrenelim. Onun gibi yasamaya en azından niyet edelim ki, seni sevdik ve anladık, getirdiklerine inandık, elimizden geleni yaptık demeye yüzümüz olsun, açtığın yolda birkaç adımda biz attic demeye yüzümüz olsun. Her yıl onun mübarek doğum gününde iyi ki doğdun Efendim demeye yüzümüz olsun. Hesap günü ve sonrasında, Ya Rasulullah hani o merak ettiğin kardeşlerin vardı ya... Ben onlardan biriyim demeye yüzümüz olsun.
Kutlu Doğum Haftasının bütün insanlığa rahmet ve barış getirmesini savaşların durdurulmasını. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) daha iyi tanınmasına vesile olmasına Rabbimden niyaz ediyorum.
Kemal RAŞİD
Karlovo