29 Mayıs 1453'te Konstantinye'nin fethi ile Türkler iyi bir organizasyon ve iyi bir motivasyon ile büyük işler başarabileceklerini tüm dünyaya göstermiştir bu yeni bir çağın Türk çağının başlangıcını simgeliyordu Osmanlı bir dünya imparatorluğuna ve hakimiyetine yelken açarak döneminin dünya siyaset sahnesinde ve ilerleyen yüzyıllarda isminden korkulur ve ismine saygı gösterilen duruma gelmiştir.
Bu sonuç kuşkusuz bir tesadüfler zinciri ile ilişkilendiremez aksine planlı bir çalışmanın ve belirli hedefler takip edilerek başarılabilmiştir. Manevi altyapı dahilinde dönemin teknolojik yenilikleri Türklere yabancı olmamıştır hatta onlarla özdeşleştirilmiştir örnek olarak karadan yürütülen ve Haliç'e indirilen tekneler günümüzün amfibi araçların atasıdır, askeri literatürde ilk defa topçu ateşi ile kale suru yıkabilme ve yıkma kabiliyeti kazanan Türk ordusudur, bütün bu fenni yenilikler Türklere ayrı bir özgüven ve başarıya inanma şevki vermekteydi. Bunları uygulamaya dökmek kuşkusuz genç Osmanlı hünkârının kabiliyetine, dünyaya bakış açısına ve almış olduğu eğitimin meyvesi olarak gösterebiliriz. Ama başarının esas sırrı kitleleri yönetmekte ve onlara doğru yerde doğru zamanda ve doğru görevi vermekte saklıdır.
Günümüzde ise Evlad-ı Fatihan torunlarının önünde Fatih'in karşılaştığı esastan daha farklı bir sorunlar kümesi bulunmamaktadır çevresel etkenler sayesinde iyi eğitim alma fırsatları her zaman vardır ve birçok kişi bunlara erişebilmiştir.
Türklüğü kurtarmak, geliştirmek ve gelecek asırlarda güçlü olarak var edebilmek için şimdi içimizdeki "Fatihleri" ortaya çıkarmamız son iki yüzyılda ve özellikle 1912'den sonra çiğnenen onurumuzu kurtarmak için doğru kişilere, doğru zamanda ve doğru yerde, doğru görevleri vermemiz lazım. Olmak veya olmamak arasındaki seçimde olmak isteyenler parmak kaldırsın! Gelecek Türklerindir!