Bulgaristan Türkleri arasından yetişen son derece önemli şahsiyetlerden biri Osman Keskioğlu'dur. Zira değerli hocamız Dr. İsmail Cambazov'un kullandığı "ayaklı kütüphane" nitelemesine hakikaten lâyık birisi olup ilmi ve irfanıyla ve bu yoldaki azimli çalışmalarıyla çok zengin ve geniş ilmî birikime sahip olduğunu göstermiştir.
İbrahimoğlu Seyfullah'ın oğlu olarak Burgaz kazası Karînâbâd (Karnobat) kasabasına bağlı Koca Balkan eteklerinde yer alan ve o yıllarda yaklaşık 1000 nüfusu olan Rupça köyünde dünyaya gelen Osman Keskioğlu'nun doğum tarihiyle, hatta doğum yılıyla ilgili birkaç görüş vardır. Bu görüşler arasında 1907, 1908 ve 1909 yılları yer almaktadır. Bu yıl farkının Hicrî ve Rumî tarih kullanımından kaynaklanmış olacağını düşünmekteyim. 1908 yılında doğmuş olması muhtemel olmakla birlikte, biz, birkaç kaynakta belirtilen 22. 02. 1907 tarihini esas aldık.
İlk öğrenimini köyünde gören Osman Seyfullah, savaş yıllarından dolayı bazı engellerle karşılaşmış, o yüzden ilkokulu birkaç yıl geç tamamlamıştır. İlkokulu tahsil ettikten sonra 1924/1925 eğitim yılında Şumnu'da faaliyet gösteren rüşdiye/ortaokul seviyesindeki Medrese-i Âliye'ye kaydolmuş ve dört yıllık orta öğrenimini orada görmüştür. Bu okulda öğrenci olduğu sıralarda hocalık yapanlar arasında Mustafa Hayri Efendi, Ali Rıza Efendi, Necip Asım Efendi, Ahmed Kemal, Vidinli Rüstem Cemil gibi kişiler vardır.
Osman Seyfullah, 1928 yılında kaydolduğu Nüvvâb Medresesi'nin Tâlî/Lise Kısmı'ndan 1933 yılında sınıfın en başarılı öğrencilerinden biri olarak mezun olmuştur. Hemen ardından Nüvvâb'ın Âlî/Yüksek Kısmı'na kaydolmuş ve 1936 yılında yüksek öğrenimini fevkalâde dereceyle tamamlamıştır. Medresetü'n-Nüvvâb'ta okuduğu yıllarda bir çok hocadan ders almakla birlikte üzerinde en fazla tesiri olanlar arasında Yusuf Ziyaeddin Ezherî bulunmaktadır, bunu yazdığı eserlerinde her fırsatta dile getirmesinden anlamaktayız. Ayrıca Emrullah Feyzullah Efendi, Süleyman Sırrı ve bir yıl kadar derslerine giren Hasip Safvetî'nin tesiri de görülmektedir.
Nüvvâb'tan mezun olduğu 1936 yılının sonlarına doğru sınıf arkadaşları Ahmet Hasan (Davudoğlu) ve Muharrem Abdullah (Devecioğlu) ile birlikte Müessesât-ı Diniye ve Vakfiye Müdüriyeti tarafından tahsis edilen bursla Başmüftülük tarafından eğitim amacıyla Mısır'a gönderilmiştir. Mısır'daki Ezher Üniversitesi'nin Şeriat/İslâm Hukuku Fakültesi'nde dört yıllık eğitimini tamamladığı 1940 yılında mezun olarak Bulgaristan'a dönmüştür.
Döner dönmez Şumnu'ya yerleşen ve Nüvvâb'a öğretmen olarak atanan Osman Seyfullah, okuldaki görevini 1950 yılında Türkiye'ye göç etmek zorunda kalıncaya kadar sürdürmüştür. Bu zaman zarfında okulun Tâlî ve Âlî kısımlarında değişik dersleri okutan Osman Seyfullah'ın özellikle Türk Dili ve Edebiyatı, Arap Dili ve Edebiyatı, Hadis, Mecelle, Teşrî Tarihi, Usûl-i Fıkıh gibi dersleri okuttuğu kaynaklarda görülmektedir.
Bu esnada Şumnulu Beyzadeoğulları ailesinden Halise hanımla evlenmiş ve bu evliliklerinden Muallâ ve Şevkiye adlı iki kızları doğmuştur.
10 Eylül 1950'de ailecek Türkiye'ye göç edince Ankara'ya yerleşen ve Keskioğlu soyadını alan Osman Seyfullah, 4 Ekim 1950 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde Arapça tercümanlığı görevini üstlenmiş ve bu kurumdaki görevinde 10 yıl kadar kalmıştır. Ayrıca 18 Kasım 1959'da Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde Arapça okutmanı olarak ek görev üstlenmiştir. Ertesi yıl ise aynı fakülteye öğretim görevlisi olarak atanmış ve yaklaşık 13 yıl Kur'ân-ı Kerim ve İslâm Dini Esasları derslerini okutmuştur.
Aynı zamanda 16 Mart 1961 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu üyesi olan Keskioğlu, bu kurum Din İşleri Yüksek Kurulu'na dönüştürüldükten sonra 7 Ekim 1965'te kuruma tercüman olarak görevlendirilmişø÷è. 31 Aralık 1965'te Bakanlar Kurulu kararnamesiyle aynı kurul üyeliğine atanmış ve bu görevdeyken 4 Ağustos 1976 tarihinde emekliliğe ayrılmıştır.
Anadili Türkçeden başka Arapça, Farsça ve Bulgarca da bilen Osman Keskioğlu'nun uzun yıllar Türk Dil Kurumu üyesi olduğu da bazı araştırmacılar tarafından bildirilmiştir. Keskioğlu, ilim dünyasına sağladığı katkılardan dolayı 1986 yılında Selçuk Üniversitesi tarafından "fahrî doktor" unvanına lâyık görülmüştür.
Yarım asırdan fazla süren çileli ve yorucu bir ilim yolculuğundan sonra Osman Keskioğlu, 4 Ağustos 1989 tarihinde vefat etmiş ve Ankara'nın Asrî Cebeci Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Eşi Halise hanım daha önce vefat etmiş, kızı kimyacı Prof. Dr. Muallâ Keskioğlu ve damadı Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) üyesi Prof. Dr. Gürol Ataman ise 2 Ağustos 1986'da vukû bulan bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişlerdir. Küçük kızı Şevkiye yıllardan beri İngilizce tercüman olarak Ankara'da görev yapmaktadır.
***
Osman Keskioğlu, 80 yıla yakın ömründe yapıp ortaya koyduklarıyla çok yönlü bir şahsiyet olduğunu ispatlamıştır. Onun bu farklı yönlerini ele alarak biraz daha yakından tanımak faydalı olacaktır.
Osman Seyfullah öğrenciliğinde arkadaşları arasında ön plana çıkan, seçilen birisidir. 1930 yılının Ekim ayında okul açılınca öğrenciler tarafından düzenlenen boykotun beş kişilik tertip komitesinde bulunması ve bu hususla ilgili olarak yayınladıkları "Maskeli Takdirler Karşısında" adlı çağrı bunun delillerinden sadece biridir. O, okuldaki sosyal ve eğitim etkinliklerine aktif olarak katılan ve bu şekilde öğrencilik dönemini iyi bir şekilde değerlendiren bir kişidir. Özellikle bu yıllarda kendisini istilâ eden kitap tutkusu onun ileriye yönelik hayat çizgisini belirleyen çok önemli bir etken olmuştur.
Osman Seyfullah, Nüvvâb öğrencilerinin kurup çalıştırdığı Müsterşidler Cemiyeti'nin çalışmalarına katılmış, derneğin kütüphanesinin zenginleşmesi ve düzenli olarak çalışması yönünde sorumlulardan biri olarak çaba sarf etmiştir. O, ayrıca çalışkan öğrencilerin istifadesine sunulmuş olan son derece zengin ve çok değerli eserlere sahip Şerif Halil Paşa Kütüphanesi'nden de istifade imkânına sahip olmuştur. Öyle ki, 1942 yılında Macar Türkolog Herbert Duda'nın girişimiyle bu tarihî kütüphane Millî Kütüphane'nin Şarkiyat Şubesi'ne bağlı bir birime dönüştürülmüş, kitapların yeni şartlara göre tasnifi başlatılınca Osman Seyfullah bu işe memur edilmiş ve 1950 yılına kadar bu sorumlu görevi sürdürmüştür. Bununla birlikte Mısır'da bulunduğu zamanlarda Kahire Kütüphanesi'nin zengin kaynaklarından istifade etme imkânı bulmuş ve vaktinin büyük bir kısmını orada geçirmiştir. Bu birikime sahip olan Keskioğlu, nâtıkasının pek kuvvetli olmaması sebebiyle kendisini yazmaya adamış ve hayatının sonuna kadar buna bağlı kalmıştır.
Osman Keskioğlu, daha Nüvvâb öğrencisi olduğu zamanlarda aktif bir şekilde yazmaya başlamış ve değişik dergi ve gazetelerde yayınladığı dinî ve fikrî içerikli kısa yazıları, şiir ve hikâyeleri onun bu yönde gelişime müsait olduğunu ortaya koymaktadır. 1931 yılında Nüvvâb öğrencilerinden birkaçının dinî içerikli nasihat kitapçıkları/broşürleri yayınlanmış , bunların arasında Osman Seyfullah'ın Öğütlerim adlı kitapçığı da vardır. Bu arada ilk şiirlerini de 1931 yılında İntibah gazetesinde yayınlamaya başlamış, bunları daha sonra Dostluk, Emel ve Medeniyet gazetelerindeki şiirleri izlemiştir. Mısır'dan döndüğü 1940 yılından itibaren ise Medeniyet gazetesinde devamlı yazılar yazmıştır. Zaten o dönemde gazetenin başında da önce okul arkadaşı ve yakın dostu Mehmet Fikri, daha sonra ise köylüsü ve 12 boyunca Şumnu'da okul arkadaşı olan Salih Pehlivan bulunmaktadır. Ayrıca Nüvvâb'taki öğrenciliği sırasında öğrenci arkadaşlarıyla neşrettikleri Emel gazetesinin başyazarlığını da yapan Osman Seyfullah'ın gazetede hem şiirleri hem de yazıları görülmektedir.
9 Eylül 1944 sonrasında Bulgaristan'daki yönetimi "halk idaresi" ele geçirince ülkede havalar değişmiş, bir taraftan Türklerin sosyal, kültürel ve eğitim hakları genişletilmiş, diğer taraftan da dinî haklar hususunda kısıtlamaya gidilmiştir. Bu değişikliklerin Nüvvâb ve Nüvvâblılar, dolayısıyla Osman Seyfullah üzerinde de büyük etkisi olmuştur. Verilen haklardan istifade etme ve biraz da yeni şartlara ayak uydurma düşüncesiyle o zamana kadar Osman Seyfullah, O. el-Ezherî veya sadece O. imzasıyla yazılar ve şiirler neşreden yazar ve şair, yeni şekillenmeye başlayan Türk basınında O. Sungur veya Osman Sungur imzasıyla görülmeye başlamıştır. Hatta belirli bir zaman Işık gazetesinin Yayın Kurulu'nda da bulunmuştur. O dönemde çıkan Işık, Yeni Işık, Eylülcü Çocuk ve Halk Gençliği adlı gazete ve dergilerde şiirlerini, edebiyat ve din konularındaki yazılarını yayınlamıştır. Bunların arasında eski sistemi eleştirip yeni düzeni metheden "zamana uygun" ifadelere de rastlanmaktadır. Ancak belirli bir zaman sonra oluşan yeni şartlara "ayak uydurmakta" geri kalması, ayrıca basın sayfalarında yeni şair ve yazarların görülmeye başlaması sebebiyle Osman Sungur yavaş yavaş köşesine çekilmek zorunda kalmış, ilk zamanlardaki gibi yoğun bir şekilde yazı ve şiirler yazmaz olmuştur.
Osman Seyfullah, zorunlu olarak Türkiye'ye göç edince Ankara'ya yerleşerek kısa bir zamanda kendisini ilim çevrelerine tanıtmış ve takdir kazanmıştır. Bunun neticesinde Ankara'da yayınlanmakta olan İslâm, Anayurt, Vakıflar Dergisi, Diyanet Gazetesi, Diyanet Dergisi, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Türk Kültürü gibi basın organlarında pek çok dinî, ilmî ve kültürel içerikli popüler ve ilmî yazı ve makaleleri basılmıştır. Bunların arasında, Bulgaristan'da Medeniyet sayfalarında neşrettiği çalışmalarının bir devamı niteliğini taşıyan dinî konulardaki yazı ve araştırmaları ağır basmaktadır. Bununla birlikte İslâm medeniyeti ve tarihi, Bulgaristan Müslümanlarının tarihi ve kültürü ile ilgili son derece değerli araştırmalar da vardır. Özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğü'ndeki görevi esnasında vakıflarla ilgili araştırmaları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde göreve başlayınca ise İslâm düşüncesi ve İslâm dünyasındaki ıslahat hareketiyle ile ilgili çalışmaları ağırlık kazanmıştır.
Osman Keskioğlu, gazete ve dergilerde yayınlanan yazılarıyla birlikte daha Bulgaristan'da iken içinde bulunduğu zor şartlara rağmen, bazı kitaplar yayınlama imkânı bulmuş, bu konudaki çalışmaları Türkiye'ye varınca hız kazanmıştır. Tespitlerimize göre, müellifin tek başına veya ortaklaşa kaleme alıp Bulgaristan ve Türkiye'de yayınlanan toplam 32 telif eseri bulunmaktadır. Ayrıca Arapçadan tercüme edilmiş 13 kitabı vardır. Bunlara ilâveten biri içinde bulunduğu heyet tarafından, diğeri ise kendisi tarafından müstakil olarak hazırlanan iki Kur'ân-ı Kerim meâli yayınlanmıştır. Bununla birlikte hazır olup yayınlamaya muvaffak olamadığı 20 kadar eseri bulunmaktadır. Müellifin eserlerinin çoğu büyük hacimli, ilmî değerleri yüksek olup pek çok ilmî araştırmaya kaynak olmuşlardır. Eserlerin hemen hemen hepsinin birkaç baskısı bulunmaktadır ki, bazıları büyük tirajlarla basılmış ve 30. baskıya ulaşmışlardır. Peygamber Efendimizin hayatına dair kaleme aldığı eserleri birkaç yabancı dile tercüme edilmiştir.
Osman Keskioğlu'nun yayına hazırladığı ilk eserleri Nüvvâb hocalığı dönemindeki müktesebatına dayalıdır. Bu eserleri arasında Kur'ân tarihi, fıkıh tarihi, siyer ve İslâm tarihi ile alâkalı olanların bir kısmı Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinde alanının ilkleridir ve o dönemin şartlarında son derece önemli kaynak değerleri olduğu gibi, bazıları bugün dahi İslâmî araştırmalarda sıkça atıfta bulunulan eserlerdir. Müellifin kitap ve makaleleri arasında Bulgaristan Türklerinin tarihi, kültürü, kurumları ve edebiyatı ile ilgili çok zengin çalışmalar bulunmaktadır. Bu eserleri, araştırma titizliğinden, çok ansiklopedi zenginliğiyle kaleme alınmıştır. Hem belgelere, hem de tanıklık edilen olaylara dayanarak yazılan bu eserler, Bulgaristan Türkleri ile ilgili araştırmalar yapacak her ilim adamının ilk başvuracağı eserler arasında yer almaktadır.
Bir ilim adamı olarak Osman Keskioğlu sadece yazmakla yetinmemiş, geniş bilgi ve birikimini yıllarca Nüvvâb Medresesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde ders verdiği öğrencileriyle de paylaşmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Osman Seyfullah, 10 yıl boyunca Nüvvâb'ın lise kısmında Türk Dili ve Edebiyatı, Arap Dili ve Edebiyatı gibi dersleri okuturken, yüksek kısmında da Hadis ve Mecelle, Teşrî Tarihi, Usûl-i Fıkıh gibi İslâm Hukuku ile alâkalı dersleri takrir etmiştir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde ise 13 yıl boyunca Kur'ân-ı Kerim ve İslâm Dini Esasları gibi temel İslâmî dersleri vermiştir.
Keskioğlu'nun eğitim-öğretim çalışmaları sadece hocalık yapmaktan ibaret olmayıp teşkilâtçılığı da vardır. 1944 sonrasında Bulgaristan'da yeni esmeye başlayan rüzgâra kapılarak Şumnulu öğretmenler, eskiden yoğun ve çok verimli eğitim çalışmalarıyla bilinen Muallimîn-i İslâmiye ve onun devamı olan Türk Muallimler Cemiyeti'ni ihya etme teşebbüsünde bulunmuşlar ve Türk Öğretmenler Birliği'ni kurmuşlardır. Bu birliğin idaresine genç öğretmenlerden Osman Seyfullah başkan, Osman Kılıç da sekreter olarak seçilmiştir. Ancak komünistler, böyle bir müessesenin kendi çıkarlarına uygun olmayacağı fikrine kapılarak birliğin gelişmesine imkân tanımamışlar ve Türk öğretmenlerin kendi başlarına teşkilâtlanmasının önüne set çekilmiştir.
Osman Keskioğlu'nun eğitim-öğretim hizmetleriyle ilgili önemli bir husus da hazırlamış olduğu ders kitaplarıdır. Daha Nüvvâb'a gelir gelmez "hocaların hocası" olarak bilinen yarım asırlık eğitim tecrübesine sahip Süleyman Sırrı ve Nüvvâb hocalarından Hâfız Nazif Osman ile birlikte Nüvvab'ın 1. sınıfı için Arapça dersi için Teshîlü'l-Kavâidi'l-Arabiyye adlı ders kitabını hazırlayarak Arapça öğretiminde bazı yeni metotları kullanıma koymuşlardır. Aynı hocalarla birlikte Nüvvâb'ın 2. sınıfının ihtiyaçlarına cevap verebilecek Türk Edebiyatı yardımcı ders kitabı Müntahabât adlı derlemeyi hazırlamışlardır. Bu eserde Tanzimat dönemi ve sonrası Türk edebiyatına ağırlık verilmekle birlikte divan edebiyatı temsilcilerinin eserlerine de yer ayrılmıştır. Ayrıca Nüvvâb'ın yetiştirdiği kısa ömürlü şair Mehmet Fikri'nin iki şiirine de yer verilmiştir. Osman Seyfullah'ın bu alandaki hizmetleri 1945-1946 yıllarında ilkokul ve ortaokullara ders kitapları hazırlama komisyonlarına katılarak devam etmiştir. Yürütülen çalışmalar sonucunda Türk dili ve edebiyatı dersi için beş adet Dilbilgisi ve Okuma ders kitabını hazırlamıştır. Bu ders kitaplarının daha sonra birkaç baskısı yapılmıştır.
Osman Keskioğlu'nun dinî alanda da büyük hizmetleri olmuştur. Daha önce de bahsettiğimiz İslâmî konulardaki eserlerinin yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı dergi ve gazetede Kur'ân ve hadis yorumları içeren tamamen din konusunda bilgilenme ve İslâmî bilinçlenmeyi hedefleyen yazıları neşredilmiştir. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu gibi dinin doğru bir şekilde anlaşılması ve yaşanmasını hedefleyen, din konusunda uzman kişilerden oluşan bir kurumda yıllarca görev yapması Keskioğlu'nun bu alandaki hizmetlerine yeterince işaret etmektedir. Zikredilen görevde bulunduğu esnada kurumunu temsilen Tunus, Somali, İran gibi ülkelerde düzenlenen uluslararası kongre ve toplantılara katılarak İslâmî konularda tebliğler sunmuş olması onun din konusundaki yetkinliğini desteklemektedir.
Osman Keskioğlu'nun burada zikretmeden geçemeyeceğim önemli bir hizmeti de Bulgaristan Türklerinin varlığını, tarihini, kültürünü ve kurumlarını tanıtma ve bunun neticesinde koruma veya ihya etme hususunda olmuştur. O, her zaman Bulgaristan Müslümanlarının dertleriyle dertlenmiş birisidir. Yıllarca yürütmüş olduğu ilmî çalışmalarda Bulgaristan Türklüğü ön planda olmuştur. Daha Kahire'de eğitim gördüğü sıralarda Mısır Millî Kütüphanesi'nde keşfettiği Bulgaristan Türklerinin tarihi ve edebiyatı ile ilgili eserleri istinsah ederek arşivine almış ve kültürümüzün zenginliğini gösterme yönünde ilk adımları atmıştır. Nüvvâb'ta öğretmenlik yaptığı 1948 yılında Dışişleri ve Mezâhip Bakanlığı tarafından istenen Bulgaristan Türklerinin kökenine dair raporu meslektaşı Hâfız Yusuf Yakup ile birlikte tarihî verilere dayanarak hazırlayıp önlerine köklü bir tarih sununca komünist yöneticiler rahatsız kalmışlardır. Özellikle komünizm döneminde Bulgaristan Müslümanlarının birçok sıkıntıya maruz kaldığı 1970-1980'li yıllarda Keskioğlu, hiç durmadan Bulgaristan Müslümanlarının vakıflarını, dinî ve millî müesseselerini doğru bir şekilde tanıtarak hem bu varlığın yok olmasının önüne geçmek, hem de bu eserleri okuyanlara zengin bir tarih ve kültürden doğacak özgüven vermeyi hedeflemiştir. Ayrıca yaptığı çalışmalarla Bulgaristan Türklerinin tarih ve kültürünü ele alacak birçok araştırmacının önünü açmış, istikametini belirlemede etkili olmuştur.
Buraya kadar anlattıklarımızı özetleyecek olursak, Osman Keskioğlu'nun hem Bulgaristan Türkleri, hem de ilim dünyası için önemli bir kazanım olduğunu, miras olarak bıraktığı eserleriyle yeni ufuklar açmaya devam ettiğini söylemek hiç abartılı olmayacaktır. Onun bu çalışmalarını değerlendirip tanıtmak, yayınlanmayan eserlerinin de yayınlanmasını sağlama yönünde bazı adımlar atmak, başta Bulgaristan Türkleri olmak üzere ilim dünyasının bir vefa borcudur.
Vedat S. Ahmed
Başmüftü Yardımcısı