Soğuk bir akşamın karanlığını saran gecenin ayazında yüreğimin içinde neler yaşar kimse bilemez. Mevsim hazan mevsimi olduğunda güneş bile ısıtamaz içimi. Ben artık sevdaları bitirdim gururları tükettim. Duvarlarımda ki çatlaklardan artık ayrılıklarımın girmesine izin verdim. Yani senin anlayacağın acıya da acının getirdiği hasrete de ayrıl ağıda alıştı yüreğim.
Düşlerim her akşam tükendi. Gözlerim karanlığıma sızarken yıldızla ay süzülürken geceye günahlarım uzaklara sabahın kızıla boyandığı gün kim bilir ben o gecelerde kaç kere ağladım. Ağladığım her an ger gece gölgem duvarlara yürüdü durdu. Ve bilime bir ayrılık şarkısı takıldı nakaratı acı olan.
Gözlerim ölümün pusularına düşüverdi. Acıdan arta kalan düşlerim yitik gecelerime bir taşıdım ben sabahlar olana dek. Acılarım kurşun gibi göğü delmekte. Sarhoş kaldırımlarda savrulurken ben Saatlerin gölgesini üstüme düşürür. Adeta akrep yelkovanla yarış yapardım boş ama soğuk ıssız sokaklarda. Öyle bir hal alırdı ki yüreğim adata öfkemi çığlıklara boğdurmaktayım. Arsız yüreğim var olmayan adaletsiz nedensiz yıllarımın sonuçlarını bana ödetmesinde ibarettir. Bedelsiz bedelleri olan yüreğimde resital hayatta rengi sararan mevsimlerimin tozpembesine aldanmış tozu kalan pembelerim.