Türkçe'ye karşı son zamanlarda acımasızca yapılan kısıtlamalar ne akılla ne de mantıkla açıklanabilecek cinsten. Bütün bunları değerlendirirken Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanı E. Stilyanidis'in "Azınlık Müslüman, ama, Türkçe, Pomakça ve Çingenece konuşanlardan oluşuyor" demesi Azınlık üzerinde yazılan senaryoların sistematik olarak uygulanan politikaların ürünü olduğunu ispatlamaktaydı. "Sakın anaokullarına Türkçe istemeyin, yoksa Pomakça ve Çingenece gibi uyduruk lehçeleri de koyarız" gibi tehditkâr mantıkla, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın anadili Türkçe'nin önü kesilmeye çalışılmaktadır. Bu ülkemiz için çok tehlikeli bir süreçtir. Ülkemizde yaşayan diğer etnik guruplar, örneğin Karakaçanlar, Gagavuzlar, Ermeniler, Yahudiler, Pontuslular, ve Epir bölgesinde değişik lehçeleri kulananlar da çıkar ve "biz de konuştuğumuz lehçede anaokul eğitimi isteriz" derlerse bu işin içinden nasıl çıkılacak? İşin en kötüsü ise, örneğin İskeçe dağlık bölgesinden bir grup çıkar ve, "Bizim lehçemiz daha çok Makedonca'ya benziyor, bizim okul kitaplarımız oradan gelsin!" Ya da "Rodop dağlık bölgesinde konuşulan lehçe Bulgarca'ya benziyor, bizim okul kitaplarımız da Bulgaristan'dan gelsin!" denirse bunun sonu nereye varır? Bu yüzden bu tehlikeli süreçten vazgeçilmeli ve Azınlığın anadili olan Türkçe anaokullarına bir an önce koyulmalı ve bu dersler de azınlık insanı tarafından verilmelidir.
Yazımıza Türkçe'ye karşı acımasızca kısıtlamalar yapılıyor diye başlamıştık. Devam edelim. Türkçe dünyanın beşinci büyük dilidir. Adriyatik'ten Çin'e kadar Türkçe konuşarak gidebilirsiniz. Ancak buradaki bazı yöneticiler ne yazık ki bunun farkında değiller. Olmadıkları için de Azınlık okullarında Türkçe'yi kısıtlamaya yönelk kararlar alınıyor! 19-02-2008 tarihinde okullara gönderilen bir genelgeyle milli bayramlarda Türkçe şiir ve düz yazı okunamayacağı belirtiliyordu. Sebebi ise bu konuda yazılmış Türkçe eser yok denmektedir. Peki şimdiye kadar okullarda Türkçe olarak ne okunuyordu? Bu konuda birileri çıkar ve örneğin 28 Ekim hakkında Türkçe bir şiir yazarsa, o zaman ne deyeceksiniz?
Alınan bu karar ne mantıkla ne de eğitim sistemiyle bağdaşmaktadır; hem de Türkiye'den yeni Türkçe kitapların gönderildiği bir dönemde!
Anadil Türkçe olunca bütün Balkan ülkeleri hepsi aynı telden açlıyor. "Yunanistan'da milli bayramlar için yazılmış Türkçe eser yok" gerekçesiyle yasaklanan şiirler ve düz yazılar, bir başka Balkan ve de AB üyesi olan Bulgaristan'da bakın ne gerekçeyle yasaklanmak isteniyor:
Bulgaristan Türklerinden kadim dostum Müzekki Ahmet bir makalesinde şunları yazıyor:
"...Üstelik Bulgaristan yetkilileri bu sefer, sadece maddi konuları değil, sağlık konularını da gündeme getirerek, Türkçe derslerini iyice çıkmaza sokmaya çalışıyor. Güya sağlık bakanlığı tarafından yapılan bir araştırma sonucu, öğrencilerin bir gün içinde 6 saatten fazla ders görmeleri sağlıkları açısından sakıncalı. Bu nedenle günün sonunda , üstelik de okullar kapandıktan sonra verilen Türkçe dersleri öğrencilerin genel eğitim performansını olumsuz etkiliyor..." (Makalenin devamı www.kircaalihaber.com 'da okunabilir)
Yukarıdaki makaleden de anlaşıldığı gibi Bulgaristan hükümeti Türkçe'nin çocukların sağlıklarını bozduğu kanısına varmış! Durum bu kadar vahim olmasaydı Kırcaali'deki Türkoloji bölümü kapatılmazdı herhalde.
Altıncı saatten sonra verilen derslerden verim beklememek gerekir. Eğitimle uğraşan insanlar bunu söylüyor. Peki çözüm nedir? Çözüm Türkçe'yi mecburi hale getirip günlük müfredatın içine almaktır.
Peki bizdeki durum nasıl? Pilot olarak seçilen bazı ortaokullara koyulan seçmeli Türkçe dersi ise bizim yetkililerimiz sonuna kadar destekliyor! Bizde her nedense çocukların sağlıkları etkilenmiyor!
İki devlet, iki benzer uygulama. Anadili Türkçe'yi seçmeli olarak okumak! Anaokullarında, anadilini öğrenememek! Milli bayramlarda uğrunda savaşlara katıldığın ülkeni Türkçe şiirler ve şarkılarla sevememek! ...
Onlar varsın bizi sevmesin! Biz bu toprakların yerlisiyiz ve buraları çok seviyoruz; hem de anadilimiz Türkçe ile seviyoruz.