TÜTÜN; KÖLELİĞİN ÇAĞDAŞ ADI



Perşembe, 15 Mayıs 2008

TÜTÜN; KÖLELİĞİN ÇAĞDAŞ ADIİbrahim BALTALIKristof Kolomb'un 1492'de Amerika'yı keşfetmesinden sonra, tütün denilen belâ da yaşantımıza iyice girdi. Kim bilir di, Amerika'da Kızılderililere keyif veren maddenin ileride insanları köle durumuna getireceğini? Kolomb'un yanında yer alan Rodrigo Jerez adlı yardımcısı Avrupa'ya ayak basar basmaz yakalandı, yargılandı, hapis cezasına çarptırıldı! Sebebi ise tütün içerken görülmesi ve şeytanın vücuduna girdiği iddialarıydı! Jerez belki de tütün içenlerin ilk mağduruydu. Ancak daha sonraki yıllarda örneğin 1600'de Japonya tütünü yasakladı. Osmanlı'da ise 4. Murat sigara içenlere ağır cezalar getirdi.

Getirilen yasaklar ve cezalar tütün üretimini ve kullanımını dünyadan kaldırmadı. Tütün içenler tüm dünyada gittikçe artmaya başladı. Tütün artık iyi para getiren bir madde haline dönüşmüştü.

Tütün ekiminin çok tatlı para getirmesi, beraberinde köleliği de getirdi. 1612 yılında Amerika'nın Virginia eyaletinde tütün ekimine başlandı ve üretim kısa sürede yüksek rakamlara ulaştı. Ve, sonunda burada köle işgücü kullanılmaya başlandı.

Tütün üretimi arttıkça, tatlı para da buna paralel olarak artıyordu. Ancak çok sayıda işgücüne ihtiyaç duyuluyordu. "Tatlı para" ne yazık ki insanların sırtından "Acı para" ya dönüştürülmeye başlandı; bu zaman diliminde de bunun kurbanı yine zenci köleler oldu. 1660 yılına gelindiğinde köle fiyatları, tütün fiyatları ile paralellik göstermeye başladı; tütün fiyatları arttıkça kölelerin fiyatları da artmaya başladı!

Aradan yüzyıl geçti, değişen bir şey olmadı. Yıllar 1732'ye geldiğinde Amerika'nın en zengin tütün üreticisi Robert King hayata veda ettiğinde, geriye 700 köle ile 300.000 dönüm arazi bıraktı. 1800'lerin başında Amerika'daki kölelerin çoğunluğu Virginia ve Maryland eyaletlerindeydi. Bu iki eyaletteki zenci köle sayısı 395.000'ne ulaşmıştı.

1612 yılında ilk defa kölelerin çalıştırılmasının üzerinden tamı tamamına 386 yıl geçti. Ülkemiz Yunanistan'da, zamanla hükümetler tütünde tekel durumuna geldi. İnsanlar bazı hallerde "kırmızı" tütünleri kendi satın aldıkları gazyağı ile yakmaya mecbur edildiler. Daha sonra inisiyatif tüccarın eline geçerken kalitenin belirlenmesinde devlet de önemli roller üstlendi. İşte bu durumda, bu işi yapan devlet eksperleri zengin oldular. Tütün satımı sıcak havalara rastladığında çok kişi bu kişilerin evlerine serinletici "pervane" taşıdı! Daha sonraki yıllarda dünyada serbest ve rekabetçi ekonomik sistemler devreye sokulmaya başlandı. Bu durumda üreticilerin kooperatif çatısı altında toplanmaları isteniyordu. Öyle de oldu. Ancak tüccarlar hep kendi tarafına yontuyordu. Yıllarca Ortak Pazar primlerinin tamamı onlara verildi. Üreticiden aldıklarının tamamı kâr hanelerine yazıldı! Kooperatifler tütüncülerin umudu olduğu anda, ortaya "Üretici Birlikleri" adı altında bilinmeyen ve yeni kuruluşlar çıktı. Bu kuruluşlara "yangından mal kaçırırcasına" seçimler yaptırıldı. İşin içine seçim girince, siyasetin de girmesi kaçınılmazdı. Ne gariptir ki %90'nı Müslüman Türklerden oluşan ve her yıl şaşaalı mevlitler okutan bir köyümüzde Hıristiyan bir vatandaş yıllarca temsilci olarak seçildi. Bu kişi en sonunda da küçük kooperatiflerin oluşturduğu birliğin başına geçti. Bazı bölgelerde seçimlere hile karıştırıldığı iddia edildi, mahkeme kararıyla yöneticiler görevden alındı; ama seçilenler görevlerine devam ettiler! En sonunda yönetim Türklerin eline geçti. Bu arada yönetim çevresinde bir menfaat grubu oluşmaya başladı. Bunların alt grupları da etrafı bir örümcek ağı gibi sardı! Tütün satımı geldiğinde simsar, simsar yardımcısı, simsar altı v.d. sıfatlarla insanlar türedi. Son olarak ise "ilâçlı" olduğu gerekçesiyle bazı tütünler satın alınmamaya başlandı. Normal kalitedeki tütünlere 1,1,5 Euro fiyat verilirken, ne gariptir ki "İlâçlı" tütünlere 3,80 Euro fiyat verildi!

Tütüncünün ilk köleliğinin üzerinden belki 386 yıl geçti, ancak günümüzde bunun başka bir çeşidi devam etmektedir; çağdaş kölelik! Ancak ne kadar üzüntü vericidir ki, bu durumdan faydalanalar da var. AB'nin 2004 yılında primler konusunda çizdiği yol haritasına rağmen, meydanlara çıkıp "Tütünün geleceği vardır!" demek, gerçekte Azınlık insanının gözünü kapamak ve başka alanlara yönelmesini önlemek amacını gütmektedir. Bunun adı da modern kölelik değil mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI