Tütütnle ilgili halkımızın yaşamı üstüne çok yazılar yazıldı. Yazılacak da. Çünki bu geçici bir konu, günlük haftalık bir yazı değil. Tütün bizim temel geçim kaynağımız, kaderimiz, yolumuzdur.
Ne varki Demokrasi dediğimiz böyle bir dönemde bu güçlü sermaye değerini, önemini kaybeder gibi oldu.
Zamanla piyasa ekonomisi dendi. Tek kutuplu küreselleşmede Dünya pazarlarına geniş yollar açıldı. Rekabet arttı.
Dolayısiyle bölgemizde üretilen tütünün yaklaşık %50 azaltılmasına gidiliyor. Fiyatlar da bir ona göre düşük..
Kapılarını çaldığımız Avrupa Birliğine girdiğimizde Tütün Fonundan primler verilmemesi de bekleniyor.
Yeni taleplerin ışığı altında tütün üreticilerinin eli kolu bağlanacak gibi görünüyor.
Yıllar yılı halkımızı geçindiren tütün dışında başka geçim kaynakları aranması gerekecek.
Tütüncülüğün azalacağı, gelecekte insanlarımıza iyi bir geçim kaynağı sağlayamayacağı apacık sezilmektedir.
Biz burada durumdan iki çıkış yolu olduğunu düşünüyoruz.
Herşeyden önce tarımda çalışmalarımızı Avrupa standartlarına göre uygulamamız gerekecek. Toprak sahipleri aralarında anlaşarak işlenir topraklarını birleştirmeleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerin meydana getirilmesi yararlı olacaktır.
Bu yönde çalışmalar işleri kolaylaştıracak, emek verimliliğini artıracaktır.
Yalnız bu şekilde yürütülen gayretler sayesinde Avrupa Birliğinden yardımlar sağlayabileceklerdir.
Bu hayvancılık ve başka sahalar için de geçerlidir.
Tütüne alternatif bitkilerden yeni ürünlere geçilmesi de bu ruhta yorumlanabilir. Yerli şartlara, toprağın verimliliğine göre bazı bölgelerde rigan, dere otu ve diğer şifalı otların üretilmesine yolları da aranmalıdır.
Bu hususta Krumovgrad, Cebel ve Momçilgrad bölgelerinde umutlu denemeler yapılmaktadır.