Bir türlü anlayamadım vesselam, varmıyız? Yokmuyuz?! Sağmıyız? Ölümüyüz?!
Demokrasi geldi, sevindik. Sınır kapıları açıldı, dünya gördük. Ekonominin dağır boğazı, bizim geçimimizi başka ülkelerde aramaya itti. Çil yavruları gibi dağıldık dünyanın dört bir tarafına. Bazımız batıda, bazımız doğuda, bazımız okyanus ötesinde aldı soluğunu. Hepimiz Bulgaristan Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bulunduğumuz yerlerde ülkemizi duymuyanlara, bilmeyenlere tanıtıyor, çok defa da vatandaşlığımızla gururlanıyoruz. Yad ellerde dişimizden, aşımızdan artırdığımız paraları memlekete getirip ev bark sahibi oluyor, iş yeri açıyor. Buraların canlanmasına katkıda bulunuyoruz.
Şu anda istatistik bilgilere göre Bulgaristan'ın nufusu sekiz milyonun üstünde. Biz, yurt dışı ikamet edenler de giriyor bu sayıya, haklı olarak. Nüfus sayısına göre de Avrupa Birliği fonlarından yardım istiyor, alıyoruz. Ne iyi! İnsan yerine tutuluyor, hesaba giriyoruz. Böylece Bulgaristan'a katkımız çiftleniyor.
Doğduğumuz, oturduğumuz yerlerde evimiz, barkımız var. Vakit bulup buralara geliyor, dürüst vatandaş olarak vergilerimizi ödüyoruz, içinde oturup oturmadığımızı, kullanıp kullanmadığımızı bile düşünmeden. Üstelik çöp vergisi bile veriyoruz, çöp atmadan. Ödemeyin, diyen yok. Geç kalırsak cezasıyla ödüyoruz vergimizi acızlanmadan. Bizde vatandaş bilinci var. Devlet babaya vergisini vaktinde vermeyen, cezalanır!
Eh buralara geldiğimizde hastalanlarımız da oluyor. Biz de insanız. Doktora koşuyoruz. Muayeneden önce sağlık sigortamızın ödenip ödenmediği yoklanıyor. Ödemeyene sağlık hızmeti yok. Gidip ister istemez onu da ödüyoruz üç, beş yıl geri dönerek. Buralara ayak ayak basmak da.
Gene memlekette bulundumuz zaman başka haklarımızdan da istifade ediyoruz. Zar zor elimizden gasbedilen tarım arazilerimizi geri aldık. Onların yeniden sahibi olduk.
Düne gelince gençlerimiz dünyanın öbür ucundan koşarak gelir, vatan borcunu öderdi güle güle, Bulgaristan vatandaşı olarak, vatan borcunu kutsal bilerek.
Çoklarımız fitre ve zekatını buralarda bırakıyor, hep gene bu yöre insanı faydalansın diye. Elimizden geldiğince, cebimize göre bağışta bulunuyoruz yol, köprü, cami, kilise inşaatı ve onarımına. Kurnalarından şırıl şırıl su akan çeşmeler yaptırıyoruz, hayırı için, yol boylarına, kavşaklara.
Ömür yıprattığımız tarlalarımızı, kazma kürek oynattığımız yolları, altın terimizi bıraktığımız fabrika, baraj, maden ocağı, tunelleri, apartman dairelerini ve saireyi görünce bir başka oluyor gönlümüz.
İlle gün geliyor, vatandaşı olduğumuz coğrafyaya dönüşümüzde bazıları tarafından hor görünüyoruz. Sınıra kadar bizi "karşılamaya" gelenler oluyor. Onlara da hürmetimiz var. Biz, soydan gelen bir hoşgönüllüğe sahibiz, taş atana, ekmek atarız.
Her gün dünyada ve ülkemizde binlerce kişi yolculuk yapıyor biryerden, biryere. Kimse kimseye sormuyor nereye? Niçin? Gittiğini. Bu herkesin özel işi, dokunulmaz hakkı. Yalnız benim, Türklerin bol olduğu kasabama yoğun gelişimiz bazılarının uykusunu bozuyor. Neden, ne yapmaya geldiğimizden ilgilenenler oluyor. Bu işe yayın ve basın temsilcileri bile katılıyor. Bizi soru yağmuruna tutuyorlar. Sonra radyolar, televizyonlar gırla gidiyor. Gazetelerde baş haber oluyoruz. Yol ücretini kimin ödediğinden bile ilgileniyorlar. Paramız yoksa, sanki birileri para verecek, geri dönmemize. Bak ne büyük ilgi odağıyız. Ne "mutlu" bize. Bu ne böyle?! Kimse Plovdiv tren istasyonuna veya otogara gidip de yolcularla röportaj yapmıyor da, bizim kasabada, bizden neden ilgilenenler oluyor?! Biz gelir yasalara aykırı olmayan her şeyi yaparız kendi vatanımızda. Çekemeyenler eşeğini ayrı bağlasın. Lapırtı ile ayakkabı bıraktırma zamanı çoktan geçti. Olmaz öyle şey! Demek birilerinin hesabına gelirse biz yurt dışında çalışan, oturan Bulgaristan vatandaşları varız, gelmesse yokuz. Biz varız işte. Bazı defa yurt içinde, bazı da yurt dışındayız. Bir zamanlar, vatandaşların bir kısmının kimliği de red edildi, ama tutmadı. Bu seferde tutturamayacaksınız efendiler. Var olan öyle kolay kolay yok edilmez. Güneş balçıkla sıvanmaz. Gövde gösterisiyle, göğüs kabağırtmakla olmaz bu iş. Herşeyden önce hoşgörü, birlik, beraberlik gerek ülkenin refahı için. Gelin, vazgeçin bu işten. Zararın neresinden dönülürse kardır. El ele verip Bulgaristan'ın refahı, vatandaşlarının hayat seviyesini yükseltmeye koşalım aklımızı, gücümüzü. Bölücülüklerden kimse kazanmamış, kazanmayacak da.