Yıl 1989
Yüzyıllarca yaşadığımız topraklardan Sosyalist Bulgaristan Hükümetinin ağır baskılar altında artık kalamayacağımız söylemiş idi dedem babam. Zaman anavatan olarak kabul ettiğimiz Türkiye ye gitme zamanı idi. Tüm birikimlerimizi geride bırakarak sıfırdan başlayacak olan bir hayat mücadelesine hazır mı idik. Bana oyun gelmekte idi aslında ama gel gelelim öyle değildi.
Evimizi bahçelerimizi en önemlisi topraklarımızı bırakacak yâda yok pahasına satacaktık. Asıl korkumuz ya bizlerden birileri kalırsa geride diye düşünmeden edemiyor idik. Dedem çalışırız alırız her şeyi dedi ama bu yaştan sonra kim bize iş aş verir idi. Nenem yaratana sığının bir kapıyı kapatan rabbim diğer bir kapıyı açar elbet bize dedi.
Tek suçumuz; Türk ve Müslüman olmak değil miydi?
Bulgar devleti tarafından etnik ayrımcılığa maruz kalan bizler değil miydik? Bulgaristan Göçmenleri bununla kalmadı duyduk ki Türkiye'de bazı kesimler tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak "Bulgar" yakıştırılması yapılmış bunun sonucunda, göç eden insanlar hayal kırıklığı yaşamışlardır. Biz de böyle mi olacaktık.
Artık baskılar artmış artmakla kalmadı ikiye katlanmıştı.
Trenlere, arabalarına doluşup ya da yaya olarak Türkiye sınırına yığılan bir sürü akrabamız vardı. Amaç belli korkunç zulümden kaçmak.
Bir kampanya başlamış hani bugünün indirim ürün kampanyasını mı diyecek olursanız kampanya tamamda ürün indirimden değil Türklerden Müslümanlardan oluşmakta idi. Dedemin dedikleri bir bir olmaya başladı.
Birçok komşumuz zor şartlar altında göç etmekte idiler. Müslüman ve Türklere karşı uyguladığı asimilasyon sırasında yürüttüğü isim değiştirme, ibadet yasağı, anadilde konuşma ve zorunlu göç gibi etnik temizlik kampanyası bu. Bunları yapmayanın sonu ne olacak dedim de öldürüleceksin işkence göreceksin, hapse atılacaksın ama en önemlisi sanırım göç edeceksin.
Kolay mı 360 bin Türk göç etti. Ya direnenler Direnen leb Tuna nehri kenarında II. Dünya Savaşı sonrasında rejim muhalifleri için kurulan Belene Adası'ndaki toplama kampına kapatıldı. Kampa kapatılan Türkler, Türkçe konuşmak, sünnetli olmak, geleneklerini sürdürmekle suçlanıyordu. Kamp Bulgaristan Türklerine, Türkiye'ye göçmeleri için baskı olarak kullanılıyor. Göçmek istemeyen veya göçemeyenler kampa kapatılıyordu.
Resmi verilere göre bin 500'ün üzerinde kişi bu kamplarda sistematik işkence, tecavüz ve psikolojik baskıya tabi tutuldu. 500'den fazla kişi hayatını kaybetti
Sonuç olarak sırf bir amaç uğruna yapılan bu katliamda tek bir şey vardı.
Yaşanan Türkü Türkiye'ye göç ettirmek.
360 bin göç kahramanlarından dostum arkadaşım dan bir iki kelime rica etmiş idim.
Bir iki kelime değildi bana çalakalem yazdıkları. Yaşadıkları kolay değildi belli nakış nakış işlediği yüreğinin çeyiz sandığımdan naftalin kokulu hayatını veriverdi elime. Tüm yaşananları bir çırpıda tek nefeste anlatırcasına. Asıl önemlisi sonu ne derler
Anlayana.
"Evet, zor günlerdi, çocuk gözlere rağmen anlamış olmak hissetmiş olmak çok acı. Hep düşünürüm, sınırı geçip İzmir gelince bir anda büyük olmuştum. Hâlbuki o güne kadar sokakta bahçede ip atlayan saklambaç oynayan bir çocuktum. 1 günde büyülür mü? Ama çalıştık büyüdük, yemek yaptık büyüdük, kuruş farkı ile uzak marketten ekmek almaya gittik büyüdük" ( N.A)
Sebep her ne olursa olsun,
TÜRKİYEDE BULUNMAKTAN VE TÜRK OLMAKTAN ÇOK MUTLUYUM.