Ecdadımız karmaşık durumlardan yararlanmaya hevesli fırsatçılara karşı teyakkuz halinde bulunmayı tembihleyen; "kurtlar sisli havayı sever" şeklinde anlamlı bir cümle sarf etmişler. Malûm ya, sis hem hava hem de görüntü kirliliği oluşturur, rahatsızlık verir. Bir müddet sonra kalkar, fakat kaşla göz arası bazı nahoş olayların meydana gelmesine de zemin hazırlar. Öyle ki, neyin ne olduğunu, nereye uğradığını hemen fark edemez insan. Kenarda-kıyıda ilgisiz ve nasipsiz kalan kuzu görünümlü tipler böyle zamanları adeta iple çekip ganimet bilirler. Fırsat bu fırsat ya...
2015 yılını uğurlayıp 2016'dan gün saymaya başladığımız şu günlerde ortalık tam bir keşmekeş. HÖH başkanı Lütfi Mestan'ın, -Ahmet Doğan başkanlığında toplanan- parti merkez kurulunun anî kararıyla görevden alınması ülke genelinde çarpıcı bir gündem oluşturdu.
Beklenmedik bir şekilde gelişen bu olay toplumda şok etkisi yaratırken, insanların kafasını allak bullak etti. Belli ki, bu durum medya mensuplarının da işine yaradı. Öyle ya, şimdi malzeme bol, mevzu derin, dolayısıyla "çamur at izi kalsın" yarışında ağzı olan herkes bir şeyler konuşuyor. Bir insan laf cambazlarının diline düşmeyegörsün ki, şamar oğlanı muamelesi görür, ifadesi alınıncaya kadar da ak ile karayı seçer. İzleyebildiğimiz kadarıyla televizyon kanalları her gün farklı yorumcuların fikrini almakla kişilik yıpratma kampanyası yürütmekteler. Siyasîlerin ve üst düzey idarecilerin yoğunlaşmaları gereken pek çok memleket meseleleri varken, dikkatler bir şahsın tutumuna odaklandı. Sanki onu bugüne kadar hiç tanımıyorlarmış gibi...
Günümüzde taşrada pek çok insan açlık sınırının altında yaşam sürerken, onlardan bir kısmı yurt dışında çalışan çoluk çocuğunun gözüne bakmaktadır. Bir kuruşu ikiye bölen insanların kritik durumunu bilen kaç bürokrat var? Gençlerin istihdam meselesi, emeklilerin perişan hali, sağlık hizmetlerinin yetersiz oluşu, okullardaki eğitimden beklenen randımanın alınamaması, hırsızlık olaylarının önüne geçilememesi, toplumdaki ahlâkî erozyonun durdurulamaması ve değerlerin öğretilmemesi gibi vahim durumlar medyalarda her gün gürültülü-patırtılı bir şekilde ne diye kamuya servis edilmiyor? Talihsiz bir olaydan kendisine prim çıkarmaya çalışan ve vatan kurtarıcılığına soyunmuş olanlar bir müddet sonra tansiyonu düşüreceklerdir, fakat vatandaşın günlük sıkıntıları her halükârda devam edecektir. Hani denir ya "Olan yine halka olacaktır".
Meşhur Yemen türküsü: "Havada bulut yok, bu ne dumandır" diye terennüm edilir. Ülke insanının sıkıntıları dağ gibi yığılmışken ve onlara çözüm bulunamazken, siyasi bir çalkantı memleketin baş meselesine döndü ve "dağ başına yapay bir duman çöktü". Şimdi tekrar başa dönelim. Kurtlar sisli havayı sevdiğine göre pusuda bekleyenler var. Bize de gün doğdu hissiyatıyla coşanlar var. Meseleyi kıvırmayıp da direk konuşacak olursak, kimilerinin beklentisi siyasette, kimilerinin de diyanette. Nitekim yeni başmüftüyü tayin edecek olan millî konferansa da sayılı günler kaldı. Esas mesele de burada. Bulgaristan Müslümanlarına hizmet veren temsili bir makamın "birilerinin keyfi" doğrultusunda tanzim edilmesi için, hamleler yapılmak istenecektir. Daha önceki tecrübeler de göstermiştir ki, bu gibi sisli vakalarda Başmüftülük kurumunun onurunu, otoritesini pek düşünen yok.
Ayrıca senin-benim, onun-bunun değil de topluma adanmış, manevî değerleri önde tutan güzide bir kurum olması gerektiğini bildikleri halde haksızca başa geçmeye hevesli olanlar çok. Varsın "A" planlar "B" planlar yapılsın. Biz "Hak şerleri hayr eyler" diye inanırız. Rüzgârlar ne kadar sert eserse essin, dağ başına nasıl bir sis çökerse çöksün, müslümanların birbirine karşı iyi niyet, kardeşlik ve barış içerisinde olmaları herkesin yararınadır. Umarız ki, Bulgaristan'daki Cemaât-i İslâmiye mensupları sağduyulu bir tutumla "bozacının dostu şıracı" ayarında bir başmüftü değil de, bilakis insanlara faydalı olan liyakatli bir önderi tercih edeceklerdir biiznillah.
Kalan ömrümüzün, geçen ömrümüzden daha hayırlı olması dileğiyle...