Şu günlerde memleketimizin bol tirajlı gazetelerinden birinin sayfalarına göz gezdirirken bir makale oldukça ilgimi çekti. Acaba sadece ben mi böyle düşünüyorum derken, benim gibi düşünen başka birilerinin de var olduğunu görünce "elbette aklın yolu birdir" sözü boşuna söylenmemiş demeden edemedim.
Makale, günümüz toplumundaki -hayal ve hedef yoksunluğundan- meydana gelen depresif durumlardan bahsediyordu. Konu bu olunca aklıma bir arap atasözü geldi; "lev le'l hayâl leheleke'l fakîr" . Yani "hayal olmasaydı fakir helâk olurdu". Ne kadar doğru bir ifade ki, adeta hayal ve hedef, insana yaşama sevinci veren ve sağlığını olumlu kılan iki antidepresan gibi.
Makalenin yazarı ciddi gözlemler neticesinde bir durum analizi yaparken, hayal ve hedefin, ümit ve motivasyonun tükendiği yerde, toplumun yıpranmış ve korunmasız olacağını ve halihazırda son derece tehlike arz eden "negativizm" artışının engellenemeyeceğinden söz etmekteydi. Hani eskiden küçük şeylerle mutlu olabilen büyüklerimiz varken, bugün büyük şeylerle küçülen huzursuz mu huzursuz insan tipleri var. Sayısız imkânların yıkıcı dalgasıyla feleği şaşanlar her geçen günle çekilmez hal alıyor ve akabinde negatif enerji yaymaya başlıyorlar.
Son yıllarda toplumumuz öylesine yozlaştı ki birbirimize nerdeyse "selâm" bile diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde hep olumsuz şeyler konuşuyor, bir kimse bize "nasılsın" dese iyiyim demeye dilimiz varmıyor, "işler nasıl" deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini anlata anlata bitiremiyoruz. Böylesine bir karamsarlık ortamında dost diye bildiklerimiz kişilerle bile sohbetin tadı tuzu kalmadı.
Her birimiz belirli bir ortamı paylaştığına göre bizler de hep beraber bir durum tespiti yapabiliriz. Bunun için çokbilmiş ya da çok okumuş olmak gerekmiyor. Kendimize ve çevremize bir bakalım. Örneğin; genellikle paramız olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para isteyecekmiş gibi. Ayni şekilde hep hastayım diye diye ruhen çökmüş ve kronik negativizme müptelâ olmuş hastalar var.
İnsanoğlu yaratılıştan nefis sahibi olduğuna göre, içinde iyilikle beraber kötülüğü de barındırır. Hedef yoksunluğu içerisinde dinimizin bize gösterdiği hedef, içimizdeki kötülüklerden kurtulmak ve yaşadığımız her gün seçimlerimizi iyi ve doğru olandan yana yaparak olgunlaşmaktır. Nitekim bir sözde "insanlar kaderleri yüzünden değil, seçimleri yüzünden mutsuz olurlar" denmektedir.
Yeri gelmişken etrafımızı sigara dumanından daha fazla zehirleyen bazı negatif insan tiplerini sıralamak konumuza aydınlık kazandıracaktır: Meselâ;
- kendi ihtiyaçlarını diğerlerinden daha önemli ve acil zannedenler...
- kuralların kendileri için değil de başkaları için konulmuş olduğunu düşünenler...
- kendi istekleri olmayınca sorun çıkaranlar...
- öfkeyi kendine huy edinen saldırganlar...
- alaylı ve küçümseyici tutumlarla sürekli negatif hava üretenler...
- kendilerini kusursuz ve mükemmel görenler...
- her durumda kasıtlı veya kasıtsız olumsuzluk arayan tellâllar....v.s
Bahsi geçen olumsuz tipler ve benzerleri her halükârda saymakla bitmez. Negativizm müptelâları hayatın var olan zorluklarını davranışlarıyla kat kat artırabilmede mahirdirler. Sosyal hayat bizleri her gün az veya çok böylesi durumlarla yüzleştirerek adeta zorunlu ders okutuyor.
Modern dünyanın baskın ortamında zihin açıklığı ve ruh sağlığına hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Günümüz çalışma ortamlarında, en alt seviyedeki bir çalışanın bile en üst düzeydeki bir yöneticinin ruh yapısını etkileme gücü vardır. Hiyerarşi anlayışının örselendiği, herkesin herkesle rahatça ilişkide olduğu bir yerde kırılganlığın pek çok kişiye has bir özellik olduğu muhakkak. Adeta herkesin bir dokunulmazlığı var sanki. Gergin ilişki ve durumlar içinde başarı sağlamak mümkün olmayacağına göre, etrafına zehir saçanlara kayıtsız kalmak, ağır bir sonuca katlanmayı mecbur kılmaktadır. Böyle olunca da "ahir ve akıbetlerimiz hayrola" demekten başka çaremiz kalmıyor.
Görsel ve yazılı medyanın, kitle iletişim araçlarının, eli kalem tutanların bu konuya olan duyarlılıkları oldukça arttığı gözlemlenmektedir. İnsanların gerek özel hayatında gerekse iş hayatında, içinde bulundukları ortamlarda negatif tavırlara karşı yüksek bir farkındalık içerisinde oldukları her hallerinden belli. Fakat hiç kimse, olumsuz tavır sergileyenin amacını, derdini, sıkıntısının kaynağının ne olduğunu umursamıyor veya bilmek istemiyor. Belki yapmakta olduğumuz günlük rutin işleri bir an olsun duraklatıp küçük bir empati jimnastiği yapmak, etrafımızdaki negatif bir hedefi çözümlemeye çalışmak çok faydalı olacaktır. Problemlerimizin gerçek kaynağına ulaşmak aramızdaki soğuk iletişimi daha pozitif bir eksene taşıyacaktır.
Seküler dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen "değer odaklı ortam" oluşturmanın negativizm hastalığı üzerinde tedavi edici etkisi olacağı kesindir. Değer odaklı ortamlarda, başta din, ayet, hadis olmak üzere, yerine göre örf, adet, gelenek, yerine göre büyüklerimizin ve kültürümüzün ilkeleri konuşur, her kafadan ses çıkmaz.
Öyleyse gelin bundan böyle "nasılsın" diyenlere "Allah'a şükür, iyiyim" demekle işe başlayalım. Efendimiz (s.a.v)'in hadisinde sevginin alâmeti olarak dile getirilen "selâm aleyküm" ifadesini burun altından değil de, içten gelen bir enerjiyle verdiğimizde, bize dönen "ve aleyküm selâm" tabirinin pozitif ilâç hükmünde olacağını idrak edelim.
Konumuzun başını unutmadan...
Mademki dünyaya gelmişiz bir kere, kaç yaşında olursak olalım hedef ve hayallerimiz olmalı ki, sağlıklı bir yaşam sürebilelim. Yine günlük bir haber gazetesine konu olan bir sanatçının söylediği çok ilgimi çekmişti. Doktorların kendisine birkaç ay ömrü kaldığını söyleyince cevaben: "Olsun! Hedefim, sanatımla ilgili yeni çalışmalar yapmak" demiş olmasıdır.
İnsan, hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Dolayısıyla dün hepimiz için bitti. Dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi. Yarını hiç bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de. Bilmediğimiz bir geleceği düşünerek de mevcut anımızı zehir etmemeliyiz.
Sözlerimi noktalarken...
Belki inanmakta zorluk çekersiniz ama, bugün güler bir yüzü görmek, birkaç tatlı sözü duymak, manen gönlünü hoş etmek için yol yapıp mesafe katedenler var. Gülmek benim neyime diyenlere; tebessüm, peygamberi ifadeyle sadakadır sözünü hatırlatıyoruz. Bu tedavi kaçmaz, faydası çok, yan etkisi hiç yok.