Balkanlar, partiler ve Türkler - 2



Salı, 14 Mart 2017

Balkanlar, partiler ve Türkler - 2Metin EDİRNELİ"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." Mustafa Kemal Atatürk...

Doğu toplumları; buna Ruslar da dâhil, lideri yücelten ve zaman zaman onu putlaştıran bir anlayışa sahiptir. Bu, bir yere kadar anlaşılabilir bir durum ve dahası geleneksel bir yapının devamı olduğu için bir yere kadar faydalı da... Ancak bir yere kadar... Bir noktadan sonra bu, olaya ve konuya eleştirel bakılmadığı ve bir kişiye tapınmaya dönüştüğü zaman hem ülke ve devlet hem de toplum için tehlike arz eden bir durumdur. O nedenledir ki, Osmanlı Devleti'nde, bu tür sorunların önüne geçebilmek için Divan diye bir danışma kurulu oluşturulmuştur.

Bir iddiaya göre 1878-1885 yılları arasında Rodoplarda kurulan Hükümeti Muvakkate'nin yaşamamasının bir nedeni de güçlü bir liderinin olmamasıdır. Rauf Denktaş, Yaser Arafat, İbrahim Rugova örneklerinde olduğu gibi toplumlar, ülkeler ve devletler için özellikle kuruluş ve değişim süreçlerinde, etrafında güçlü bir kadronun olduğu tek adamın varlığı önemlidir. Ancak bu, daha sonra güçlü ve demokratik bir sistem ve kurumsal yapılarla desteklenemezse toplumlar, ülkeler ve devletler için çözümsüzlüğün de kendisi olmaktadır. Çünkü tek adam anlayışının ortaya çıkarabileceği zararlarının önüne geçmek, ancak güçlü bir demokrasi geleneği, güçlü bir muhalefet ile devlet geleneğinin olduğu ülkelerde ki, o da ancak bir yere kadar mümkün olabilmektedir. Fakat bu tür yapılanmaların ve kurumsal yapıların olmadığı azınlık durumundaki toplumlarda tek adamlık anlayışı, azınlığın intiharından başka bir şey değildir. Bu, azınlık toplumunun, uçurumdan aşağı atlayan koyunun arkasından gelen sürü misali, bir yanlış anında liderin arkasından körü körüne gitmesi ve doğal olarak intihar etmesinden başka bir şey değildir. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk'ün "Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin." sözünde de olduğu üzere azınlık ve tüm insanlar böyle durumlarda duygularıyla değil, aklıyla hareket etmeli ve çözüm olarak bilimi görmelidir. Bu nedenle azınlık toplumları, liderinin arkasından giderken ve oyunu verirken çok daha dikkatli ve uyanık olmak zorundadır. Çünkü böyle toplumlarda muhalefet de, kontrol mekanizması da, kurumsal yapı da azınlığın ta kendisidir. Peki, Bulgaristan'da 26 Mart'ta yapılacak parlamento seçimleri ile daha sonrasında diğer Balkan ülkelerinde yapılacak seçimlerde Türk ve Müslüman toplum oy verirken nelere dikkat etmeli? Halkı yönlendiren düşünce ve ölçütler neler olmalıdır? Bunlar:
- Kullanılan her bir oy, parti ve lider için değil, toplumun çıkarları ve geleceği için olmalıdır.

-Unutulmamalı ki asıl olan, parti ya da lider değil, toplumsal hedefler, amaçlar, idealler ve çıkarlardır.

-Güç ve çözüm halktır.

-Bir parti için önemli olan adı ve söyledikleri değil, ne yaptığı ile kime ve neye hizmet ettiğidir.

-Önemli olan söylem değil eylemdir. Bir başka deyişle önemli olan söylenen değil yapılandır.
-Bir parti amacını ve hedefini şaşırmışsa kurulan yeni parti bölücü değil, kurtarıcıdır.

-Bir parti yolunu şaşırdığında topluma ve önderlerine düşen görev, yeni bir parti kurmak ve toplumsal hedeflerinin, amaçlarının ve ideallerinin peşinden yeniden şevk ve ilk heyecanla yola düşmektir.

-Parti liderin değil, halkındır. Bir başka deyişle partinin sahibi lider değil halktır.

-Parlamentoda ikinci bir partinin varlığı sorunun değil, çözümün ta kendisi olabilir. Çünkü tek olan parti keyfilikten ve statükoculuktan ancak bu sayede kurtulacaktır.

-Bir parti ideallerini, heyecanını, amaçlarını, hedeflerini kaybetmişse halkın kendisinin çözüm ve çıkış yolunu araması ihanet değil, tam tersine gerçek millet sevgisinin ve toplumsal bilincin ta kendisidir.

-Demokrasi kültürünün, bağımsız ve güçlü bir medya ile örgütlenmiş toplumun olmadığı yerde yozlaşma ve yolunu şaşırma kaçınılmazdır.

-Tek ve gerçek güç halkın kendisidir.

Sözün özü: "Milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar."
Mustafa Kemal Atatürk

YAZARIN DİĞER YAZILARI