Bulgaristan Türklerinin tarihi, aslında bir anlamda zorunlu göçler yani sürgünler tarihidir. Özellikle 1877-78'de meydana gelen ve 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı Türk Savaşı'yla birlikte kitlesel göçlerin de temeli atılmış olur. Bundan sonra da her 10-15 yılda bir, etnik açıdan türdeş bir ulus devlet yaratmak isteyen Sofya, Türklerin nüfus artışına engel olabilmek için onları ülkeden göndermek için her türlü yolu dener. Bazen bunun için sürgün bazen de bazen de ikili antlaşma yöntemine başvurur. Ancak ister sürgün olsun ister anlaşma yoluyla olsun insanları yerinden yurdundan etmede baskı ve zulüm her zaman asıl araç olmuştur.
93 Harbinde zorunlu göçün yani sürgünün nedeni Rus ordusunun ve Bulgar çetelerinin saldırı ve katliamlarıdır. O kadar ki, Rus ordusunun geçtiği güzergâhta yüz binlerce Türk yaşamını yitirmiş, bir o kadarı da suyun öbür tarafına yani kurtuluş adresi olarak gördüğü Anadolu'ya yönelmiştir. Bilim adamalarına göre bu dönemde 1 milyon 200 bin civarında Türk yerinden yurdundan edilmiş, sürülmüş ve öldürülmüştür.
Baskı ve zulme dayanan zorunlu Türk göçleri, Bulgaristan Osmanlıya bağlı bir prenslik iken de devam eder. Ancak bu durum Balkan savaşı ile birlikte yeni bir boyut kazanır. Savaş, tüm Balkanlarda olduğu üzere Türklerin yani Müslümanların tasfiyesine dönüşür. Yüzbinler ya katledilir ya da yerinden yurdundan sökülüp atılır. Ancak her şeye rağmen kötü günleri atlatıp kalmayı becerenler orada varlıklarını sürdürmeye devam ederler.
1920'lerin ikinci yarısında yine bir zorunlu göç yaşanır. Ancak bu iki ülke arasında 1925'de imzalanan dostluk antlaşmasına bağlı olarak gerçekleşen bir göçtür. Kısaca Bulgaristan, Türk nüfusun artan kısmından bu kez antlaşmayla kurtulmuştur. Ancak 19 Mayıs 1934'de gerçekleşen askeri darbeyle iktidarı ele geçiren yönetimin böyle bir kaygısı yoktur. O, baskı ve zulüm yöntemini kullanarak Türklerden kurtulma yoluna gider. 1947'de iktidara gelen komünist iktidarın, Türklerden kurtulma konusunda kendinden önceki faşist yönetimden farkı yoktur. Söz konusu olan Türkler olunca, onlar da yanı yönteme başvurur. Yüz binlerce Müslüman yani Türk, yerinden yurdundan sökülüp, Türk Bulgar sınırına dökülür. 154 bin Türkiye'ye yerleşir. Bulgaristan, nüfusun artan kısmından yine kurtulmuştur. Ancak Türk nüfusu hızla artmaktadır. Bu kez, 1968'de imzalana göç anlaşması Sofya'nın imdadına yetişir. 10 yıllık süreçte 138 bin kişi Türkiye'ye göç eder. Fakat Türk sorunu bitmez. Çünkü nüfus artışı, göç edenlerin yerini fazlasıyla doldurur.
1980'ler, Bulgaristan Türkleri açısından bir dönüm noktası olur. Türk sorununu kökten çözmek isteyen Sofya yönetimi, yeni bir yola başvurur. Müslümanların yani Türklerin ismi, "soya dönüş" projesini uygulamaya konmasıyla Bulgar isimleriyle zorla değiştirilir. Ardından korkunç bir baskı ve terör devreye sokulur. 1989'a gelindiğinde insanlar, Türkiye'ye gitmekle yani özgürlükle Bulgaristan'da kalma yani baskı ve terör altında yaşama arasında seçim yapmak zorunda bırakılır. 2000'li yıllara kadar devam eden süreçte yaklaşık 500 bin kişi Türkiye'ye gelmek zorunda kalır. 93 Harbi'nden bu yana sürülenlerin sayısının ise yaklaşık 3 milyon olduğu sanılmaktadır. Ancak Bulgaristan'da hala 1milyonu Türk olmak üzere 2 milyona yakın Müslüman'ın yaşadığı tahmin edilmektedir.