Rumlar 1963'de Kıbrıs Cumhuriyeti'ni nasıl gasp ederek üniter Rum devleti haline dönüştürmüşlerse, günümüzde de Türkiye ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını(MEB) aynı şekilde gasp ederek bu duruma meşruiyet kazandırabilme hayali peşine düşmüşlerdir!
Rum yönetiminin 2003'den buyana Türkiye ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını(MEB) tek yanlı sözde Münhasır Ekonomik Bölgeler ilan etmek ve bazı güçlü devletlerin desteklerini de arkasına alarak gasp edebilme girişimlerini bilmeyen yoktur!
Türk tarafı Kıbrıs sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla sürdürülmekte olan görüşme sürecinin zarar görmemesi için ilk günden itibaren iyi niyet göstergesi olarak Doğu Akdeniz'de sağduyulu şekilde davranmaya büyük bir özen göstermiştir.
Rum yönetiminin Ada'nın tek sahibi' kendileri gibi davranarak Kıbrıs Türklerine ait hakları gasp etmeye kalkışması asla kabul edilemez! Türk tarafı ilk günden buyana haklarının gasp edilmesine asla müsaade etmeyeceğini her fırsatta tüm muhataplarına açık bir şekilde ortaya koymuş ve koymaya da devam etmektedir!
Devletler sadece kara parçasından meydana gelmemektedir. Devletler toprakları yanında hava ve deniz yetki alanlarından(Mavi Vatan) oluşmaktadır! Mavi Vatan denizdeki sınırlarımızdır!
Devletlerin bu bağlamda kara sınırları gibi hava ve deniz sınırlarını da koruyarak güvenliğini sağlama sorumluluğu bulunmaktadır. Türk tarafı Doğu Akdeniz'deki hak ve hukukunu koruyabilmek adına son dönemde proaktif bir politika izlemektedir.
Yakın zaman önce ülkemizde düzenlenen Mavi Vatan konferanslarında konunun uzmanları KKTC'de ivedilikle deniz ve hava üssü kurulması gerekliliğine özellikle vurguda bulunmuşlardı!
Rum ve Fransa savunma bakanları arasında 15 Mayıs'ta askeri savunma işbirliği anlaşması imzalandı! Buna göre, Fransa, Güney Kıbrıs'ın Evangelos Florakis Deniz Üssü'nü kullanma hakkını elde etti! Bu anlaşmayla Fransız Charles de Gauelle uçak gemisinin burnumuzun dibinde rahatça seyretmesi hedefleniyor!
Anlaşmada yer alan bir maddeye göre Fransız donanması Kıbrıs Ada'sı çevresinde hidrokarbon araması yapan Total şirketine ait gemileri korumayı da özellikle taahhüt ediyor!
Rum yönetimi ile Fransa savunma bakanları arasında imzalanan askeri savunma işbirliği anlaşması Garanti ve İttifak Antlaşmalarının açık ihlali anlamına gelmektedir!
Türk tarafının bir süreden buyana Doğu Akdeniz'deki hak ve hukukunu proaktif şekilde savunuyor olması anlaşılan bazı ülkeleri ciddi anlamda tedirgin etmişe benziyor!
Amerikan Savunma Bakanı Türkiye'ye Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini hemen durdurun, bölgede 10 savaş gemisi ile 130 savaş uçağımız' var diyerek nedense bunun altını çizme gereği duymuştur! ABD'nin yaklaşımı bölge barışına hizmet etmekten uzak, tehditkârdır ve kabul edilemez.
AB'nin kısa süre önce Malta'da gerçekleşen zirve toplantısında Türkiye, Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesi içindeki yasadışı faaliyetlerine son vermelidir' açıklaması geldi!
Güney Avrupa Ülkeleri Zirve Bildirisi'nde, Kıbrıs'a ilişkin olarak alınan karar taraflı ve tamamen Rum yanlısıdır!
AB ülkeleri, Kıbrıs konusunda adil ve tarafsız olamadıklarını bir kere daha ortaya koymuşlardır!
AB ülkeleri almış oldukları taraflı kararlar ile güvenlik ve haklarımızın korunması noktasında Kıbrıs Türk Halkının güvenini kaybetmiştir!
Görüldüğü üzere uluslararası hukuk yok sayılarak Türk tarafı açık açık tehdit edilmektedir! Kıbrıs'ta Rum halkının olduğu kadar Türk halkının da hakları vardır. Kıbrıs ve dolayısı ile Doğu Akdeniz'de Rumlar ne kadar hak sahibi ise Kıbrıs Türk Halkı da en az o kadar hak sahibidir.
Türk tarafının Doğu Akdeniz bölgesindeki hak ve hukukunu koruyabilmek adına KKTC'ye deniz ve hava üssü kurulması yönündeki çalışmaların devam ettiği belirtilmektedir.
Buna göre hava üssünün Geçitkale, deniz üssünün de İskele bölgesine yapılamasının düşünüldüğü ifade edilmektedir.
KKTC'ye deniz ve hava üssü kurulması ikmal sorunlarını ortadan kaldırması yanında her hangi bir duruma karşısında anında müdahale edebilmesine de olanak sağlayacaktır!
Sonuç olarak, Rum tarafının Doğu Akdeniz'de hak iddia etmesi ne kadar doğru ise Kıbrıs Türk Halkının hak iddia etmesi de en az onlarınki kadar doğaldır. Binlerce kilometre uzaklıkta bulunan ülkelerin dahi çıkar ve menfaat peşinde mücadele verdiği Doğu Akdeniz'de Türkiye ve KKTC'nin bölgesindeki hak ve hukukunu koruma kararlılığı bu anlamda asla test edilmeye çalışılmamalıdır!